Çıksınlar ve kendilerini savunsunlar!

Şurası kesin: ABD'nin, yargı, bankacılık, Suriye politikası veya herhangi bir yöntemle ülkemize karşı izlediği düşmanca tutum karşısında devletimizin yanında yer alacağız... Bu cümlenin 'ama'sı yoktur ve hem milliyetçiliğin hem tarihî tecrübenin hem de emperyalizme karşı olması gereken ferasetin boynumuza yüklediği borçtur...

Bunu yapıyoruz diye de sormamız gereken soruları sormaktan kaçınmayacağız... Türkiye'nin başına bu belâları açan ekipten Zafer Çağlayan çıkıp kendisini neden savunmuyor?

İkna edilmesi gereken Amerikan mahkemesi değil de içerideki tribünler olunca pek rahat konuşuyordu... İnsan zekâsıyla dalga geçer gibi peçeteye yazılı makbuzlar havada uçuşuyordu... Aylardır sürüyor mahkeme, neden çıt yok?

Neden direkt ortaya çıkıp, 'komplo' demiyor, 'montaj' demiyor, zamanında dediği gibi "Kürt olduğum için başıma bu işler getirildi" demiyor, faturası ayrı, sahibi ayrı Patek Philippe saati gösterip savunmuyor? Neden herhangi bir yetkili kendisine "Çık ve kendini savun" demiyor?  Mesele Türkiye kamuoyu ve yargısı olunca bir 'masum' olarak kendisini savunan Zafer Çağlayan'ın, mesele Amerikan mahkemeleri olunca suskunluğunun sebebi nedir?

***

Dönemin Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan neden sessiz? Muhatap bizler, yani Türk milleti olunca izah etmek kolay: "O paralar, Üsküp'teki üniversite ve Çorum'daki imam-hatip lisesinin inşaatına yardım içindi..."

Bunlar geçerli sebeplerse, Türkiye ağır mahkûmiyet altına sokulurken neden unutuldu ve iddia sahipleri aynı sebepleri neden dillendirmiyorlar? Kendileri Amerika'ya gidemese bile avukatlar tarafından şunu ifade edebilirlerdi: "Biz bilime ve din eğitimine çok önem verdiğimiz için bu paralı kayıt dışı şekilde evde tutup, sonra ilgili yerlere aktarıyorduk!.. Paraların İran ambargosunun delinmesiyle ilgisi yoktu... "

Ülkemizi, devletimizi ve milletimizi, her türlü emperyal iştaha karşı tabii ki her şartta savunacağız... Bunu yaparken, dün pek itibar edip bugün 'şarlatan' ilân edenlerin, onu televizyon karşısına çıkarıp, Türk bayrağı önünde gösteri yaptırmalarını da unutmayacağız... "Polisler koydu" denilen paraların, önce adlî emanete alınıp, sonra da 'hak sahipleri'ne faiziyle iade edilmelerini de...

***

Endişemiz o ki, bu dava Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla'nın mahkûmiyet yemesi ve para cezasıyla sınırlı kalmayacak, peş peşe yeni davalar zincirinin başlamasına yol açacak... Türk bankacılık sisteminin dünyadan izole şekilde ayakta kalması mümkün olamayacağına göre, ya uzlaşılacak ya cezalar ödenecek ya da yaptırımlarla ekonomik yönden kuşatılacağız...

Başroldeki 'esas oğlanlar' susacak, cezayı millet ödeyecek!.. Tıpkı filmin içindeki birçok isim elini kolunu sallayarak gezerken, onlara göre masum sayılabilecek Hakan Atilla'nın binlerce kilometre ötede prangalanmış olması gibi...

***

Türkiye bu cezayı öderse, bu davaların doğuracağı ekonomik maliyetleri halkın sırtına vurursa, üstelik 'esas oğlanlar' sessiz sedasız, kendilerine dokunulmadan düzenlerini sürdürüyor olursa, ülkeyi yönetenler tarihin en büyük adaletsizliklerinden birisine imza atmış olurlar...

Rezalete bakar mısınız: Türkiye'yi boğmaya çalışan ABD'deki mahkeme karşısında sessiz ama iç kamuoyuna mesaj net: "Üzülme!.. Allah bizimle..."

Bu ayet-i kerimeli savunma Amerikan mahkemelerini bağlamıyor... Zaten hedef kitle Amerikan kamuoyu değil, yerli kamuoyu...

Peki günü geldiğinde "Üzülme!.. Allah bizimle" ayetiyle ilahî mahkemede savunma yapılsa, ayet o mahkemeyi bağlar mı? O da zor, çünkü sorgucu sormaz mı adama "Ne diyorsun oğlum sen, orası burası zaten"!..

***

Yine de insan dünyada adalet bekliyor... O da emperyallerin başka emelleriyle cem ettikleri mahkemelerde değil, millet adına hükmeden kendi mahkemelerinde...

Başladığımız gibi bitirelim: ABD'nin, yargı, bankacılık, Suriye politikası veya herhangi bir yöntemle ülkemize karşı izlediği düşmanca tutum karşısında devletimizin yanında yer alacağız... Bu cümlenin 'ama'sı yoktur ve hem milliyetçiliğin hem tarihî tecrübenin hem de emperyalizme karşı olması gereken ferasetin boynumuza yüklediği borçtur... Bunu yapıyoruz diye de sormamız gereken soruları sormaktan kaçınmayacağız...

Yazarın Diğer Yazıları