Çılgın Türkler: Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve Ekmel Hoca

Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Cumhuriyet tarihi boyunca hep sorunlu ve tartışmalı olmuştur. Devletin başında olacak kişinin milletin her kesimini ve devleti laikiyle temsil etmesi istenir. Bu gelenek Erdoğan ile bozulacaktır, zira yandaşlarının da kabul ettiği gibi, Erdoğan Cumhurbaşkanlığının gerektirdiği ağır başlılığa, bütünleştirici, birleştirici, akil ve ehil bir insan değil. Cumhurbaşkanlığı ağırlığını taşıyacak karakterde değildir. O koltuğu dolduramaz ve o makamın kalitesini ve önemini azaltır. O makam, yolsuzluğa, hırsızlığa ve siyasete bulaşmaması gerekir. Erdoğan o koltuğa layık olduğu için değil, çıkarcıların Erdoğan yönetiminin daha fazla uzaması için istemektedirler.
Kılıçdaroğlu ve Bahçeli kendilerinden beklenmeyen bir özveri ve çılgınlık yaptılar. Zira Kılıçdaroğlu, muhafazakar İhsanoğlu’nu aday göstererek sol kanattan başına gelecekleri göze almıştır. Bahçeli ise CHP ile işbirliği yapmanın, MHP tabanında rahatsızlık yaratacağını bilerek riski göze almıştır. Ekmel Hoca ise rahatını ve huzurunu bozarak 70 yaşından sonra cumhurbaşkanlığı adaylığı gibi çetrefil ve meşakkatli bir işe soyunmuş ve bu yetmiyormuş gibi sağ ve dindar geçmişine rağmen sol bir partinin adayı olmayı kabul ederek çılgınlık yapmıştır. Bu üç vatansever insanın cesaretlerinin ödüllendirilmesi gerekir. Biz kendi adımıza bu üç insanı cesaretlerinden dolayı kutluyoruz. 
Türkiye 12 yıldan bu tarafa ciddi darbeler aldı. Zaten var olan sosyal, ekonomik, felsefi ve etnik ayrışma daha belirginleşti. AKP ayrıca, çıkara, nefrete, etnisiteye ve inanca dayalı kamplaşmalar yaratmıştır. Bu belirgin bölünmenin sonucunda, her kesim kendi iktidarını veya kendi cumhurbaşkanını istiyor, örneğin Dindar Cumhuriyet, Solcu Cumhuriyet veya Milliyetçi Cumhuriyet gibi. Herkesin ortak cumhuriyeti olamaz mı?.. Olur... Ama, bu bir kepçe dindarlık, bir tutam milliyetçilik, bir kaşık ta solculuk ölçüleriyle olmaz. Bu ancak inançlara, hukukun üstünlüğüne, çağdaş değerleri benimsemiş, ülke bütünlüğünü gözeten demokrat bir cumhuriyet ve anlayışla olur. Bunları Erdoğan ve AKP zihniyetiyle sağlamak mümkün değildir. Türkiye öyle bir memleket ki bir yanda İtalyan ve Fransız soslu yemeklerle beslenenler, diğer yanda tarhana çorbası ve bulgur pilavıyla yetinenler, bir tarafta, bazılarının İstanbul’da yalı restoranlarda bir akşam yemeğine ödedikleri parayla, aynı kent içinde aynı parayla bir yıl geçinen insanlar. Bir tarafta, bu ülke toprağını alıp satılacak arsa olarak görenler, diğer tarafta bu topraklar için canını vermeye hazır olanlar. Bir tarafta Filistin için ağlayanlar, diğer tarafta Karabağ ve Doğu Türkistan için yanıp tutuşanlar, bir başka tarafta ise 70 yaşında Che Guevera’nın resmini taşıyan tişört giyen uslanmaz romantik solcular. Örnekleri çoğaltmak mümkün, kısaca böyle bir ülkeye cumhurbaşkanı bulmak kolay değildir. Meydanı boş bırakırsanız eğer, Erdoğan gibiler gelir.
Ekmel Hoca ile yolumuz 1992’de kesişti. Paris’te doktora yaparken İslam Konferansı Örgütü üzerine Türkçe kaynağa ihtiyacım vardı. Ekmel Hoca’nın müdürlüğünü yürüttüğü İslam Araştırma Enstitüsü Kütüphanesini tavsiye ettiler. Kendisiyle orada iki kez görüştüm ve çok yardımcı oldu, hatta birkaç tane de dergi hediye etmişti. Yozgat-Yerköy’den (hemşehri) olduğumu söylememin bir etkisi olduğunu zannediyorum. 
1992’den beri kendisini basından hep takip ettik. Ülkenin, milletin, cumhuriyetin ve Atatürk’ün aleyhine tek cümlesine rastlamadık. Ekmel Hoca, bir dini cemaat reisi değildir,  cemaatin üyesi de değildir. Bazılarının düşündüğü gibi ilahiyat profesörü de değildir. Bilim tarihi profesörüdür. Ailesinin işi ve kendi uzmanlık alanı gereği hayatının önemli bir kısmını Müslüman ülkelerinde geçirmiştir. Bu bir kusur olamayacağı gibi çağdışı yafta ve benzetmeler de yapılamaz. Dindar olmak çağdaş olmayı engellemez, Hoca eğer Paris’te, Londra’da yaşasaydı bu benzetmeler yapılır mıydı. Yaşadığı ülkeler veya uzmanlık alanından itibaren yakıştırmalar yapmak iyi niyetli olmayan, taraflı davranışlardır. 
Kibir yok, riyakarlık yok, ayrımcılık yok, yolsuzluk, hırsızlık, şaibe yok, hem kendisinin hem eşinin ailesinin soyu-sopu belli... O halde sorun nerede. Sorun Ekmel Hoca’da değil, sorun halktan kopuk kendi küçük dünyasında yaşayan, küstah, marjinal, dünyanın hiçbir ülkesinde örneği olmayan bir tür yaratıkların, sorumsuz, saf ve aşırı ideoloji mensuplarıyla, AKP’nin beslediği çıkarcı insanlardır. Uzun lafın kısası, bütün farklılıkları bir tarafa bırakıp, ülkenin selameti için Ekmel Hoca’yı desteklemek gerekir...

Yazarın Diğer Yazıları