Çocuklar analar

Çocuklar da herkes gibi mutlu yaşamak ister. Mutluluk onların da hakkıdır. Dünyamızın masmavi gökyüzünü, yemyeşil, doğasını gözlemleyerek, şırıl şırıl akan ırmaklarını, şakıyan kuş seslerinin namelerini dinleyerek, çayırlarında koşmak istemeleri kadar doğal ne olabilir.
Yaratıldıklarından dolayı yaradana şükredip, bu güzel dünyanın nimetlerinden faydalanarak hayatın güzelliklerini tatmak her çocuğun arzusu değil midir?
Zaman ilerledikçe birçok çocuğumuz arzularına rağmen olayların hiç de öyle gerçekleşmediğini görerek, değil yaşamayı bu dünyaya geldiklerine ve onlara acılar yaşatanlara kahrederek sürdürülen bir yaşamla karşılaşmazlar mı? Nedeni ise çektikleri çilenin, iyilik görünümü altında yapılışının izlerini taşımasıdır. O izler ki yaşamın baharında alınlarına çekilen kara çizgilerdir.
Onlar ki henüz on beş yaşını bile doldurmadan kimisi tecavüze uğrayarak, kimisi zorla evlendirilerek ana olanlardır. Henüz gonca iken gülleri soldurulan fidanlardır.
Daha çok, tanıdık bir ailenin oğluna başlık parası veya berdel karşılığı evlendirilen çocukların kısa zamanda kimyası bozulmakta. O körpecik bedenlerin kaldıramayacağı bir yükün altına sokulmasıyla çeşitli travmalara neden olunmaktadır. O travmalar ki beraberinde şiddeti getirmektedir.
Yaşlarının uygun olmaması nedeniyle nikâhsız yaşayan çocuk analar, O yaşta bebek sahibi olmaları nedeniyle kendilerine biçilen rolün psikolojik yükünü taşıyamadıklarından ezilmektedirler.
TBMM Kadın ve Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu tarafından açıklanan verilere göre, ülkemizde her dört evlilikten biri çocuk yaşta yapılan evliliktir. Bu durum aslında bir cinsel istismar olmasına rağmen, maalesef ülkemizin sosyal yarasıdır. Evliliklerin en önemli nedeni bugüne kadar sürdürüle gelen yanlış geleneklerdir. Aklı sıra küçük yaşta evlendirme yapılarak ebeveynler çocuklarının namusunu korumuş olmaktadırlar. Diğer taraftan başkasının himayesine verilen bu çocuklar bundan sonraki hayatlarında namuslu yaşayacaklardır.
Aslında o yaşta evlendirilen çocuklar, mutsuz yaşam sonucu hayata küserek evi terk etmekte veya namussuzca yaşamın kucağına atılmaktadır. Olmadı bu dünyaya veda ederek kurtuluşa ulaşacağını ummaktadır.
O yaşta evlenip ana olanların, kendisi çocuk olduğu için çocuğunu iyi bir şekilde yetiştiremez. Çünkü buna ne kültürü ne de bilgisi müsaittir. Ayrıca o şartlarda yetişen çocuklardan ise iyi yurttaşlık beklemek hayalden öte bir şey değildir.
Tüm bunların temelinde yatan, maalesef geri kalmışlık ve cehalettir. Sadece bizim ülkemizde olmayan bu durum, çok acı ki bizim gibi geri kalmış diğer ülkelerde de görülmektedir.
Bu çirkin durumun önlenmesi için her ne kadar hukuki müeyyideler uygulansa da. Çocuk evlilikleri hukuk dışı oldukları için yargıya intikal etmemektedir. Ancak bir kısım olayların yaşanması sonucu yargıya intikal etmekte olup, onun da gereği yapılmaktadır. Halk tabirimizce “Alan memnun veren memnun” mantığı içerisinde ebeveynler olayları devam ettirmektedir.
Bu rezalete bir son vermek, çocuklarımızın da bir kısım akranları gibi yetişip bilinçli kararlar vererek evlenip geleceklerini şekillendirmeleri adına eğitimlerini tamamlamaları gerekmektedir.
Çocukların eğitimlerini alabilmeleri adına; cehaleti yıkmak ise o beldenin kanaat önderleri ve imamlarına düşmektedir. O kanat önderleri ki her zaman görüşlerine başvurulan ve sözleri yasalar kadar etkili olan kişiler olmaları nedeniyle mutlaka dinleneceklerdir. İmamlarımız ise dinimizin emirlerini anlatanlar olarak insanları aydınlatabilir.

Yazarın Diğer Yazıları