Çocukları bekleyen kapıdaki tehlikeler

Yazmayacaktım. Ne zaman ki Ahmet Hakan'ın dünkü yazısını okudum, fikir değiştirdim. Pedofiliye karşı direniş adeta kalkışmaya dönüştü. Bunlara tam destek sloganı atıyorum. Daha regl olmamış kızların evliliğine -tecavüz edilmesine- yeşil ışık yakanların konuşabilmesi üzücü. Bunlara söz hakkı verip sonra yüklenme tezgahına girişenlere ne demeli? En fazla tepki toplayan isim Vahdettin İnce. Nerede ise "altıbağlı çocuklar"ın nikahına izin verecek kafa yapısıyla beni rahatsız ediyor. Saplantısına, dinlerin en mükemmeli olan İslamiyetle cevaz vermeye çalışması çıldırtacak hale getirdi. Menejeri Şirin Payzın'a da bir iki laf etmek istiyorum. Adamı ne olduğunu bilerek programına çağırıyor. Ortalık karışınca "sözünü kesme numarası"na yatıyor. Amacı belli; izlenme payını arttırmak. Finalde de, "Size şu anda söz hakı vermeyeceğim. Bunu uzmanları çağıracağım programda yapacağım" demesini kim yutar? Peki ne oldu da İnce'yi tekrar davet etmedi? Payzın, sosyal medyadan o kadar protesto yedi ki cesaret edemedi, korktu.

Rating uğruna insanları çıldırtamazsınız. Sosyopatların reklamında ısrar daha beter. Ahmet Hakan'ın cam sehpaların kırılmasında kalan taktiği bile Şirin Payzın'ın yanında "daha az tehlikeli". Bu kafalar ülkeyi yönlendiremez. Hele, "Genel Yayın Müdürü" asla olamazlar. Bunu da Damat Bey iyi anlamalı.

---

Aralarında, kimilerinin evlendirmeye çalıştığı kızların da bulunduğu ilköğretim çocukları bu yıl okula kötü başladılar. Kitaplarına 54 günde kavuştular. Gerekçe, "FETÖ imalatı" bölümlerin çıkarılmasıydı. Arada "yardımcı kitap" denenler sokuşturuldu. Üstelik ekstra para alındı. İşin bir de hiç değişmeyen yanı var. Tüm kitaplar hergün birarada taşınıyor. Çocuğu sakat kalmasın diye hamallık görevi velilerin, en başta da annelerin. Yıllardır bu "ağırlık kaldırma sporu"na çözüm getirmeyenleri izliyoruz. 40 kiloluk minikler 10 kilo taşımak zorunda. Ders çizelgelerine uymak çok mu zor? Bunu yapsanız, sadece  o günkü kitapları alırlar. Dünyada öğrencisine ve ebeveynine bu kadar eziyet çektiren başka ülke yok.

Bakanından, okul müdürüne kadar ızdırapı seyretmekle yetiniyorlar!

Bir de doğru

Ekranlardaki kimi isimleri de alkışlamayı unutmayalım. Bunlardan biri Taha Akyol. Programının adı "Eğrisi Doğrusu". Bana kalsı ismindeki "Eğri"yi atarım. Çünkü ortaya konanların hepsi "Doğru". Bu kez, "AB ile ilişkiler" masaya yatırıldı. Konuklar Durmuş Yılmaz ve Uğur Gürses'ti. Eski Merkez Bankası Başkanı ile ekonomist gazeteci fikir birliğinde; "AB'den çıkmak Türkiye'yi batırır". Merkez Bankası eski Başkanı Yılmaz da şu noktaya dikkat çekti: "AB'ye almakta engel çıkarsalar da asla vazgeçmemeliyiz. Israrla hukuki değişimleri yapmalıyz. Aksi halde Türkiye'ye yabancı sermayeyi getiremezsiniz. Yani istihdam yaratamazsınız"

Eğrisi-Doğrusu'nu öncelik Cumhurbaşkanı'nda olmak üzere herkes izlemeli. Sayın Erdoğan bu son bölümü seyretseydi, seyahat dönüşü söylediği lafları etmezdi. Olası Başkanımızın yerinde olsam ilk icraatım, "Jöleli Ekonomi Başdanışmanı"nı azletmek olurdu. Yerine Taha Akyol'u alırdım, tabiî kabul ederse. Türkiye'nin  her zamankinden fazla işi bilen ve "doğruyu söyleyen"lere ihtiyacı var.

***

21 Kasım Dünya Televizyon Günü. Birleşmiş Milletler 1996'da "Dünya Televizyon Forumu" düzenlemişti. Bunun 20 yılı kutlanıyor.

Yazarın Diğer Yazıları