Çocuklarımız

Çocuklarımız, canımız ciğerimiz. Yeryüzünde bıraktığımız varislerimiz. Adımızı yaşatıp, soyumuzu sürdürenler. İnsanlığımızın meyvesi. Geceleri rüyamızın, gündüzleri hayalimizin varlığı. Yoklukları bizlerin sonu, varlıkları ise kıvanç kaynağımız.
Onlarla ağlar, onlarla güleriz. Kışları üzerlerine yorgan, yazları altlarına minder oluruz. Yemediklerimizi yedirir, giymediklerimizi giydiririz. Sağanımızı satar okuturuz. Bir sıkıntıya girmesin, yanlış bir şey yapmasınlar diye, adeta etraflarında pervane olur, nöbet tutarız. Onlar uyurken biz uykusuz kalırız.
Öyle ki, onlar olmasa bizler ne yaparız. Bir münakaşada bile, bize zürriyetsiz diye sataşmazlar mı? Adeta köksüz ota benzemez miyiz? Bacalarımızdan tüten duman, zamanla tütmez olmaz mı? Bahçemizdeki ağaçlarımıza baykuşlar tünemez mi? Kimi sever, kimin için ağlar, kimin için güleriz? Ahir zamanımızda bize kim bakar, kim elimizden tutar? Bayramlarda elimizi öpüp sakalımızı kim sıvazlar?
Tüm bu nedenlerden değil midir ki, çocuk isteyip, olmadığı zamanlar doktor doktor gezmez miyiz? Tüp bebek için günlerce sıra bekleyip, onlarca masarifi yapmaz mıyız? Zannetmeyin ki bu sadece biz Türklerde böyle. Hayır, elbette tüm insanlık âleminde böyledir. İnsanlık da zaten bunu gerektirir. Her millette olduğu gibi, maalesef bizim de aramızdan caniler çıkmaktadır. Çıkmasa iyi ama çıkıyor işte. Çoğunluğumuz dürüst ve samimi olursak onlar da insanlaşacaktır.
Tabii ki bunları okuyanlardan iç geçirenler, keşke diyenlerin olduğunu biliyorum. Tüm bunlara karşın, bizler her şeyimiz dediğimiz yavrularımızın üstlerine böylesine titrerken, bizim dışımızdakilerin de çocuklarının onlar için aynısı olduğunu hiç düşündük mü? Çıkarılmış yasalar ne kadar uygulandı, bizler bu yasalara ne kadar uyduk?
Yasaları uygulasak veya kurallara uysaydık, insan hayatıyla bu kadar oynar ve yardıma muhtaç durumdaki çocuklarımız bugünkü hale düşer miydi? Dahası inanç ve değerlerimize önem vermiş olsaydık, yasalara gerek kalır mıydı? Onların üzerlerinde birer örtü olup, tabii ki dış etkenlerden korurduk.
Her alanda olduğu gibi bu alanda da duyarsız ve bencillerin hâkimiyetinin sonucu çocuklarımız zarar görmeye devam ediyor ki; dünyada var olan devletler bir araya gelerek, 20 Kasım 1959 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda “Çocuk Hakları Bildirgesi ile Beyannamesini” kabul etmişlerdir. Birleşmiş Milletler’in üyesi olan devletimiz de buna destek vererek onaylamıştır.
On maddeden oluşan Birleşmiş Milletler ilkelerini, Devletimiz kendi iç hukukunda 25 maddelik bir düzenlemeye dönüştürerek işlerlik kazandırmıştır. Bu beyannamenin kabul günü ise, tüm dünyada“Dünya Çocuk Haklar Günü” olarak kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu ilkelere bakıldığında ise özet olarak, “Çocuğun özel olarak korunması, yasa ve gerekli kurumların yardımı ile fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında özgür ve onurunu zedelemeyecek şekilde yetişmesinin sağlanması” istenilmektedir.
Ayrıca  “Çocuklara yeterli beslenme, barınma, dinlenme, oynama ve tıbbi bakımdan gerekli yardımın sağlanması”  gerekmektedir. İstenilen o ki, çocuklar için sıkıntı olacak tüm olumsuzlukların ortadan kaldırılmasıdır.
Bunlar istenirken, gerçek hayattaki uygulamalara bakıldığında ise insanlıktan nasibini almamış yaratıklara sormak istiyorum. Ürettiğiniz gıdalar zehir saçarken, bunlardan en çok çocukların zarar gördüğünü bilmiyor musunuz? Çocukları tacizlerinizle istismar ederek, özürlü olanları dışlayıp, çocuk yaşta evlendirmeleri onaylarken, kötü alışkanlık etmelerine zemin hazırladınız ve sokağa terk ettiklerinizin, oralarda yaşamalarına müsaade ederken, bu yavruların sizin çocuklarınız olduğunu, yarınlarda toplumda onarılmaz yaralar açacağını hiç mi düşünmüyorsunuz? 
Ya siz ülkeyi güllük gülistanlık göstererek, dışarıdan getirilen çocuklara eğitim vermeye çalışanlar. Yürürlükteki yasaları niçin uygulamazsınız? Devlet güvencesi altındaki çocukların nasıl cinsel tacizlere uğradıkları çarşaf çarşaf manşetlerde yer alırken, özürlüler için ayırdığınız paraların nasıl söğüşlendiğini bildiğiniz halde neden görmezlikten gelerek duyarsızlık sergilersiniz? Yarınlarda sizin çocuklarınızın da bunlar arasında olabileceği hiç mi aklınıza gelmez?
Eğer bunlar yok diyorsanız, resmi kurumlarla birlikte bağımsız araştırma kurumlarının istatistiklerini gelin birlikte bir kez daha okuyalım. Okuyalım ki, belki kamuoyu uyanır da geleceğine sahip çıkar. Sizlerin de vicdanları sızlar ve biraz daha duyarlı davranırsınız.
Benim ülkem, güzel Türkiye’mizde 181 bin çocuk gelin olduğu, 2250 çocuğumuzun hapishanelerde ömür çürüttüğü, bunların ise yarısından çoğunun gasp ve hırsızlıktan hüküm giydiğidir. 20 bin çocuğumuzun sokakta yaşadığı, 1100 çocuğun kayıp olduğu, 38 bin çocuğun madde bağımlısı bulunduğu, 400 çocuğun öldürüldüğü, 326 bin çocuğun eğitimden uzak kaldığı, 21 bin çocuğun istismara uğradığı, bunlardan 3900’ünün cinsel istismar mağduru olduğu size bir şey hatırlatıyor mu?
Eğer bu istatistikler bir anlam ifade ediyorsa, toplumda ve yönetimde bir duyarsızlık ve bencillik var demektir. Unutmayınız ki geleceğimiz, çocuklarımız tarafından şekillendirilecektir. Eğer bugünkü durum böyle devam ederse, vay o şekillenecek geleceğimize. Vay ki vay Türk milletinin ve Türk devletinin haline demektir.

Yazarın Diğer Yazıları