Çocuklarını nasıl okutsunlar?

OECD’nin hazırladığı raporda ülkemizde çocuk yoksulluğu ile ilgili çarpıcı bilgilere yer verilmiştir. Ülkemiz maalesef yoksul çocuklar bakımından İsrail ve Meksika’dan sonra en kötü ülke olarak ilan edilmiştir.
Hazırlanan raporda OECD’ye üye ülkelerin aile ve çocuklarıyla ilgili ulusal göstergelerden yararlanıldığı ifade edilmektedir. Bunlar ailelerin çocuk sayıları, doğurganlık olayları, kadınların ilk çocuk sahibi olma yaşları, aile ve çocukların çalışma hayatındaki yeri gibi pek çok parametrelerden yararlanılmıştır.
Rapora göre yoksul hanelerdeki çocuk oranı ülkemizde yüzde 24,6 olarak tespit edilmiştir. Bu durum da gösteriyor ki çocuklarımızın dörtte biri yoksul ailelerde yaşıyor.
Sokaklarda ayakkabı boyacılığı yapan, ana arterlerde trafikte duran araçların camlarını silen veya onlara mendil satan çocukları görür de boş zamanlarını değerlendiriyorlar diye düşünülür.
Çocuk işçi çalıştırılması yasak olmasına rağmen sanayideki dükkânlarda çocukların çalıştığını ve çocuk için kurulan pazarlarda ırgat verilişlerini hep seyrederiz.
Kapkaçın arttığını, hırsızlığın çoğaldığını duyar, çocuktur der hep güler geçeriz. Hatta çocuğun hırsızlık çetelerine kiralandığını öğrenince nedenlerini araştırmadan ne ahlâksız aileler varmış deriz.
Bizler kaloriferli evlerimizde oturup, değişik yemeklerin olduğu soframızda tıkınırken, sokakta soğuktan titreyerek yatan ve çöpten ekmek toplayan çocukları umursamayız.
Gerçekleri görmezlikten gelerek Meclis’te yasalar yaparak çocuk işçi çalıştırılmamasını ve okula gitmeyen çocukların ebeveyinlerinin cezalandırılmasını isteriz. İşlenen suçlara neden olan olayların ortadan kaldırılmasını hiç mi hiç düşünmeyiz.
Suçlu olarak hep ebeveyinleri görür ve onlara baskı uygularız. Kimine göre ne gerek var çocuğa, Başbakana göre en az üç çocuk. Hiç düşünmeyiz ki her ağacın meyvesi gibi insanın meyvesi de çocuktur. Ne acı ki bir günden bir güne de bu insanlar ne yer ne içer ve nasıl yaşarlar diye de araştırmayız. Her şey normalmiş gibi düşünür, olayları ise abartırız.
Elbette siz milletin malı olan her şeyi özelleştirme adına satar, insanların sokağa terk edilmesine seyirci kalırsanız. Ülkeyi yabancı üreticilerin temsilcilik cennetine çevirir. Yabancıdan aldığın malı iç piyasaya sürer yahut dış piyasaya satarak ihracatı artırdım diye övünürsen aç çocukları göremezsin.
Halkın kullanmadığı malları enflasyon sepetine koyarak yaptığınız hesaplarla enflasyonu düşürdüğünü söyleyerek halkı kandırırsan. İnancından dolayı yardımlaşma ile ayakta durmaya çalışan halkı hep kendiniz gibi yaşıyor sanırsanız. Başkaları da çıkar bu halkın neler çektiğini gözler önüne serer.
Açım diyeni, sesini yükselteni getirdiğiniz ileri demokrasideki demokrasi anlayışınızla susturabilirsiniz. Gün gelir de bu insanlar açlıktan maazallah bir birini boğazlamaya kalkarsa neyi anlatıp nasıl durduracaksınız hiç düşündünüz mü?
Aç insan çocuğunu okutur mu? Elbette hayır. Nasıl okutsun ki. O çocuk için gerekli olan kayıt giderini, defter çanta ve kalem parasını, giyecek ve harçlığını nasıl karşılayacak. Sizler böyle bir hayat yaşadınız mı? Yaşamadınız; hatta sizin çocuklarınız bile bu ülkede okumadığı için bu ülkenin çocuklarını tanımazlar.

Yazarın Diğer Yazıları