Çok ödüllü bir şiir kitabına...

Engelleyemedikleriniz, istencinizin çözülerek sürüklenip gitmenizdir yazgı bana göre... Bu yıl basiretim bağlandı ya da yazgının kumpasına geldim, yeni çıkan "Dillere Destanlar" adlı şiir kitabımla "Ceyhun Atuf Kansu Şiir Yarışması"na katıldım.

17 Mart'ta sonuçlar açıklandı, hiç adını duymadığım Özge Sönmez adlı bir şaire verilmiş bu yılki ödül. "Derine Gömdüler Sabahı" adlı bu şiir kitabı dosya halindeyken de bir başka ödül almış geçen yıl. Haberde böyle diyor. Google'a soruyorum, karşıma bu isimde bir şairin Osmanlıca yazılmış şiirleri çıkıyor. Onların biri şu:

Dil-i mecrûh ez-dil ola aman râfız olmaya

Nevha dil-riş olmazsa, navâir naverâdır

Cinlerim tepeme toplanıyor, yahu bu nasıl iş, böyle şiirlere ödül mü verilir? "Yazacağım hemen" diyorum, o gün Yeniçağ'da yazı günüm değil, Bayburt Postası'na (internet gazete) yolluyorum bir yazı, sağ olsunlar hemen yayınlıyorlar. Şöyle diyordum o yazımda:

"Ceyhun Atuf Kansu Ödülü, Osmanlıca şiir yazan birine veriliyor. Demek şimdi rağbet Osmanlıca'ya ya, bu seçici kurulun seçicileri de uymuşlar bu rağbete. Kansu, kaldırsa başını da görse ne diyeyim başka? Yarışmadır kazanılır kaybedilir, her zaman sizden iyiler vardır, olur, ama işte ürün meydanda, kafa ortada... Gel de üzülme!.. "

Aradan birkaç gün geçiyor, Işık Kansu (yazar, Ceyhun Atuf Kansu'nun oğlu) arıyor telefonla. Hal hatır sorduktan sonra, yazımdan söz ediyor, ödül verdikleri kitapta hiç Osmanlıca şiir olmadığını, düzeltmemi istiyor.

-İyi de Işık Bey, bu Osmanlıca şiirler bu adama ait değil mi?

-Adam değil bir kez, kadın, o şiirleri biz bilmeyiz, bizi ödül verdiğimiz kitap bağlar.

Bu arada beni de konuşturmuyor, sözlerimin arasına giriyor, sinirleniyorum, bağırıyorum ve:

-Ben o kitabı da alırım, okurum, Yeniçağ'da onu da yazarım, siz ne sanıyorsunuz, diyorum.

-Tamam yaz, ayıp yahu, deyip kapatıyor telefonu.

Sonra Özge Sönmez arıyor. İnternette hiçbir şiirinin olmadığını, Osmanlıca şiir de hiç yazmadığını ifade ediyor.

Durum anlaşılıyor, bu Özge o Özge değil. Bu Özge, Dokuz Eylül Üniversitesinde öğretim üyesi, Osmanlıcı ve de erkek Özge, Hacettepe Üniversitesinde. İsim ve soyad aynı olunca aldanmışız.

Bir yazı daha kaleme alıp, düzeltiyoruz, Özge Hanım memnun, teşekkür ediyor.

Hemen kitabı istetiyorum, okuyorum bir solukta (Mühür Yayınları). Öyle iki ödüllü falan değil, pek çok ödül almış Bayan Özge Sönmez.

Bakıyorum; özgün mü dizeler, özgür mü düşünceleri, farklı mı imgeleri, sıradan mı, dilsel işçiliği nasıl (sözgelimi dizelerde fazla sözcük var mı)? 

Mertçe söylemek yakışır bize, bu soruların çoğuna olumlu yanıt verdi bu kitap.

Dili arı, akıcı... Zorlamasız, usta işi bir ritim var şiirlerinde, aparma, uyarlama imge ve simge yok. İmge-sözcük ilişki ve işbirliği özenli. İzlekler daha çok analar ve balalar üstüne, insanın içine işleyen duygusal dizeleri var.

Gelgelelim Özge Sönmez, Türk şiirine yeni bir ses, biçem, biçim getiren sığada ve çapta bir şair değil, bu kitabında, öyle belleklere çakılacak, dillere düşecek bir şiiri yok bence. Şair-yazar-yayıncı dostum Hasan Hüseyin Yalvaç "Kitaplı şairle, kitapsız şair arasındaki tek fark kitaptır" der. Özge Sönmez'i okuyunca bu sözü şöyle değiştirmek geldi içimden: "Ödüllü şair ile ödülsüz şair arasındaki tek fark ödüldür."

Yazarın Diğer Yazıları