Çöküşün kaynağı iktidardır

İktidar nedir, diye kısaca tanımlayın deseniz, derim ki; sorun çözme ve karar verici olarak, ortaya, geçerli bir irade koyma yeridir. Aynı zamanda mevcut siyasal sistemin yürütücüsüdür. Sorun çözme açısından bakıldığında, içinde bulunduğumuz Türkiye manzarası olumsuzluklarla dolu. Başta ekonomi olmak üzere, iktidarın kendisi, sorun çözme yerine, bizzat sorun yaratan, arıza çıkaran mekanizmaya dönüşmüş durumda?

Toplumdan gelen şikâyetleri çözen değil, toplumun kendisinden şikâyet edilen bir arıza merkezine dönüşmüş durumda.

Eğitimden tarıma, süt üreticisinden, özgürlüklere, hak arayışından mahkemelere, kadın cinayetlerinden, atanamayan üniversite mezunlarına kadar her alandan şikâyet sesleri yükseliyor. Hiç birinin sorunu çözülmüş değil.

Bu durum, gelişmenin ve ilerlemenin göstergesi değil; herkesin gözü önünde çöküşün göstergesidir. Zira sorun çözmek, aynı zamanda yol almak, yol almak da ilerlemek demektir.

Anlayın artık.

İyiye değil, kötüye gidiyoruz.

Başarıya değil başarısızlığa gidiyoruz.

Ekonomide çöküşün tespiti çok kolay. Rakamlar söylüyor. İstatistikler açıklıyor. Ancak, sosyal alanda her şey yavaş ilerlediği için o kadar kolay görülmüyor.

Özellikle Partili Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi, tam anlamıyla çöküşü hızlandıran bir yapıya dönüştü. Sorun çözme kabiliyetini kayıp eden iktidar, uzmanlaşmış bürokrasi ve paylaşımcı bakanlıklar koordinasyonu yerine, karar alma yetkisini tek kişiye indirgedi. Böylece bütün sorunların çözümü, tek kişi, tek akıl, tek yetenek ve tek beceriye kalınca, o tek kişide varlık gösteren tek kapasite, ister istemez çözümsüzlük üretmeğe başladı. Nihayetinde hiç kimse, ekonomide, sanatta, sporda, hukukta, bilimde kısacası her alanda en iyi bilen olamaz. Bu, insan kapasitesinin üstünde bir yüktür. Hâliyle, bir ülkenin en temel sorunlarının çözümünü de ondan bekleyemeyiz. Çok sorunu, her bir sorunun uzmanlık gerektiren özelliklerini bilen çok kişiyle çözebiliriz.

Neden illa da demokrasi istiyoruz?

İşte bunun için.

Türkiye sadece ekonomisi çıkmazında olan bir ülke değil.

Hukuk çıkmazı onunla yarışıyor.

Buyurun size güncel bir örnek olay: Sinan Ateş cinayeti.

Bu bir sorun mu?

Evet!

İddianameyi haberlerde dinledik. Merak edenler yazılanları okudu.

Ne gördük ve anladık?

Cinayetin üzeri ötülmek isteniyor!

Olması gereken ne idi, olan ne?

Bunun gibi pek çok adalet ve hukuk sorunu var. Ve iktidar bunu hepimizden daha iyi biliyor.

Yine en bilinen bir başka örnek vereyim. Sayın Cumhurbaşkanı bizzat kendisi seçimlerde; “Mülakatı kaldıracağız” demedi mi? Seçmenden bu sözü ile oy istemedi mi?

İstedi.

N’oldu sonra?

Millî Eğitim Bakanı, “Yapacağız” dedi ve hem de sınavın yüzde ellisini mülakatla değerlendireceklerini söyledi.

Bakanın bu itirafı ne anlama geliyor biliyor musunuz?

Diyelim ki sen, sabahlara kadar çalışıp çabaladın, en çalışkan öğrenci oldun ve KPSS sınavına girip 90 puan aldın. Bakanlık diyor ki, ben bunu saymayacağım. Aldığın 90 puanın 40 puanını yok sayacağım ve seni 50 puan almış kabul ederek mülakata sokacağım. Böylece sen mülakatta benden 50 üzerinden ne alırsan kazanma puanın o olacak.

Bir bakmışsın ki elenmişsin.

Gazeteler yazmış: “90 puan alan öğrenci elendi.”

Eğer böyle yapılmıyorsa, 90 alan nasıl kayıp eder biri bize açıklasın. 90 puan almışsan, mülakatı yapanlar, 50 üzerinden sıfır verseler bile yine kazanmaz mısın?

Kazanırsın. Çünkü 90 puan kapı gibi duruyor. Buna rağmen kayıp ettiysen bunu adı başka bir şeydir.

Hak gaspı!

Yanlış biliyorsak veya anladıysak biri bize hesaplama yöntemini söylesin düzeltelim.

İşte bu iki örnek olay, bize iktidarın sorun çözen değil, kendisinin bizzat haksızlık ve sorun ürettiğini gösteriyor.

Buradan nereye varacağız?

Şuraya: Türkiye’de tüm olumsuzlukların kaynağı, örnek olaylardan da anlaşılacağı gibi bizzat iktidarın kendisidir. Çünkü karar alıcı ve uygulayıcı odur. Yetki ondadır. Hâliyle sorumluluk da onundur.

Böylece, niçin çöküyoruz, sorusunun cevabı da bellidir. Birincisi, yeni siyasal sistem, ikincisi de bu sistemin yürütücüsü olan iktidardır.

Yazarın Diğer Yazıları