Cönklerin tozlu sayfalarında unutulan ve namelerini arayan Zile türküleri –II-

Türkistan'da Ahmet Yesevi ile başlayan dini edebiyatla birlikte ortaya birtakım tarikatlar çıkmıştır. Bu akım Horasan Erleri ile Anadolu'ya geçmiş ve hızla yayılmıştır. Anadolu'da Nakşibendi, Halveti, Alevi ve Bektaşi tekkeleri gibi tekkeler kurulmuş, bu tekkelerde müzik eşliğinde şiirler söylenmeye başlanmıştır. Bunlar içinde Bektaşilik ve Aleviliğin müzik, şiir ve bazı ritüelleri önemli bir gelişme göstermiş, başlı başına bir sanat oluşmuştur.

Sazla söylenen şiire oyun da karışıp Samah havası denilen kimilerinin oyun dediği ritüeller ortaya çıkmış, Yunus Emre, Pir Sultan Abdal ve Kul Himmet gibi âşıkların tarikatlarda okunan ilahi, nefes, duvaz gibi şiirleri tarikat türküleri dediğimiz türküleri oluşturmuştur.

Âşığı bilinen kimi türküler de mahlası okunmayınca anonimleşmiştir.

“Fırgatlı fırgatlı ne inilersin

Allı turnam sinen parelendi mi”

biçiminde başlayan Esirî'ye ait bir deyiş son dörtlük söylenmediği için zamanla âşığın adı unutulmuş ve samah havasında okunan anonim bir türkü olarak halka malolmuştur.

Kimi türküler de okuyucuların bazı sözcüklerin anlamını bilmeyişi nedeniyle değiştirerek okumaları sonucu gerçek anlamını yitirmiştir.

“Dert ehli olanlar dergâha gelir / Elbette arayan dermanın bulur

Sadık der ki kimde ne var kim bilir / Geşt ü güzâr ettim elde neler var”

dörtlüğündeki gezme-tozma anlamındaki geşt ü güzar ettim sözü kimilerince çekti gülizar etti biçiminde okunup anlam yitirilmiştir.

Kimi türküler de farklı kaynaklarda değişik kişilere maledilerek okunmaktadır. Bu konuda Halil Atılgan çok önemli saptamalar yapmıştır. Örneğin:

El çek tabip el çek yaram üstünden

dizesiyle başlayan Tokat türküsü kimi kaynaklarda Emrah, kimilerinde de Veli adına kayıtlıdır.

Gönül gurbet ele varma

dizesiyle başlayan Gaziantep türküsü kimi kaynaklarda Sefil Ali, kimilerinde Emrah, kimilerinde de Karacaoğlan adına kayıtlıdır.

Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün” dizesiyle başlayan türkü de Kul Himmet Üstadım, Pir Sultan Abdal ve Teslim Abdal adına üç değişik kaynakta görülen türkülerdendir.

Kimi türküler de cönklerde türkü adıyla kayıtlı olup uzun süre söylenmediği için namesi unutulduğundan düz bir şiir gibi durmaktadır. Oysa bu türküler kim bilir âşığının ne derdinin, ne çilesinin, ne sevdasının tercümanı olmuş, ne yürekten söylenmiş türkülerdir.

Cönklerin tozlu sayfalarında unutulan ve söz yerinde ise namelerini arayan türkü sayısı oldukça kabarıktır. Özel arşivimde bulunan Zile kaynaklı Kirampalı Davulcuoğlu Bin Memet tarafından 19. yüzyıl başlarında tutulan bir cönkte çok sayıda Zile türküsü bulunmaktadır. Kaynaklarda yer almayan bu türküler şunlardır: Arifi’nin ilk dörtlüğü:

Boyunu benzettim selvi dalına / Mail oldum hallerine ey güzel

Cemalin vasfına yandım yakıldım / Pervaneyim yollarına hey güzel”

biçiminde başlayan türküsü ile yine ilk dörtlüğü:

Dostum beni niçin zarıncıdırsın / Verdiğim ikrardan dönen değilim

Senden başkasına meyil vermedim / Uçup daldan dala konan değilim”

biçiminde olan türküsü; ilk dörtlüğü:

“Gönül arzuluyor gül yüzlü yari / Gözetirim geleceği yolları

Cihanın ihyası sebebi varı / Senden gayrı gözüm görmez elleri”

biçiminde olan türküsü;

Zileli Fevzî’nin ilk dörtlüğü:

Sabreyle ey gönül çile dolmamış / Erersin visale bir zaman olur

Kim ki sabreyledi maksudun buldu / Elbet de bir gün şaduman olur”

biçimindeki türküsü;

Halili’in ilk dörtlüğü:

“Bir selam göndermiş yar gelsin diye / Gitmek bir şey değil ayrılık çetin

Göğsümden geriye çekmesin diye / Çekmek bir şey değil ayrılık çetin”

biçiminde olan ve yedi dörtlükten oluşan türküsü;

Hamdi’nin ilk dörtlüğü:

Erişti nev-bahar açıldı güller / Eyle şimden gerü zâr sarı bülbül

Bağrıma kâr etdi ol şirin diller / Yakdı ciğerimi nâr sarı bülbül”

olan türküsü ile ilk dörtlüğü:

Yine bir ayrılık düşdü serime / Aşayım gideyim dağlar dumanlı

Bir ber-güzar vereyidim yârime / Bu günlerde ayrılacak zaman mı”

olan türküsü ve yine Hamdi’nin ilk dörtlüğü:

Bir gönül düşürdüm çeşm-i âhuya / Cemali hüsnüne divane oldum

Aşk ile bend oldum ol mâh-ı rûya / Kaşları hilâle giryâne oldum”

biçimindeki türkü;

Kul Yusuf’un ilk dörtlüğü:

Açılsın gönlümün baharı yazı / Âşık olanların gamlıdır sazı

Ölürsem şehidim ölmezsen gazi / Vermişim yoluna seri sevdiğim

gibi olan türküsü;

Zileli Sıtkı’nın ilk dörtlüğü:

Ayrılık zamanı geldi sultanım / Yakar bu sinemi nâr dertli dertli

Ah ettikçe kara batım sızılar / Ağlayıp edelim zâr dertli dertli”

olan türküsü ile ilk dörtlüğü:

Efendim gurbette çekerim âhım / Yari yaranımı göresim geldi

Yüzü şems ü kamer gözleri mâhım / Canım parçasını göresim geldi”

biçimindeki türküsü ve:

Seher yelidost eline varırsan / Selam söyle sultanıma hanıma

Fırsat bulup divanına durursan / Halimi arz eyle kerem kânına”

Türküsü;

Zile’nin en eski âşıklarından Talibî’nin:

Cemalin seyredip meyil vereli / Sen ateş bırakdın özüme dilber.

Sual etmen bu bendene nereli, Tütüyor hayalin gözümde dilber.”

Türküsü; Zileli Ceyhunî’nin:

“Akıl beri gel beri gel / Bir gönüle nazar eyle

Ağız söyler kulak dinler / Öten dile nazar eyle”

Türküsü, Zileli Kâmil’in ilk dörtlüğü:

“Ben o nazlı yârden uzak düşeli / Yâralı gönlümden gam eksik değil

Zile’den ayrılıp yanıp pişeli / Yaramın üstünden em eksik değil”

olan türküsü arşivimizdeki cönklerde yer alan ve türkü adı ile kayıtlanmış deyişlerdir.

Türküler, halkın ve yaygınlık kazandığı yörenin sosyal yaşantılarını, kültürlerini, acılı ve sevinçli günlerini, özlemlerini, toplumsal olayları dile getirip duygularını canlandıran Türklere özgü ezgilerdir.

Halkın asıl iç alemini yaşatan, beşikten mezara kadar bütün yaşayışını içine alan en önemli edebi ürünler olan Türkülerde halkın acıları, sevinçleri, aşkları, büyük bir sadelik içinde yüzyıllar boyu bütün canlılığı ile sürüp zamanımıza kadar gelmiştir.

Umarım işin ehli birileri çıkar da elde sözleri bulunan ve Türkü adı ile kaydedilmiş Zile türkülerini yöre tavrı içinde havalandırır da halk türküleri repertuvarına önemli bir katkı koyar.

Yazarın Diğer Yazıları