Çözüm/çözülme gerçeği

Bölücü terör örgütü, İmralı ile aşık atan hükümete karşı masada psikolojik üstünlük kurdu. Bu üstünlüğü sayesinde 2013-2015 Haziran ayları arasında gücünü kat be kat artırdı.

PKK, 2013 yılı bahar ayları itibari ile 3 ana proje çerçevesinde faaliyet göstermeye başladı. Bunlar; sözde örgüt mezarlıkları inşa etme, örgüte katılımların artırılması ve şehir merkezlerinde gençlik yapılanmalarına eğitim verilmesi şeklinde oldu. AKP-İmralı arasında başlatılan çözüm/çözülme sürecinde PKK'lılar sözde yurdu terk ederken 1 Temmuz 2013'te PKK gençlerinden oluşan polis gücü YDGH kuruldu. Bunların Lice ve Cizre'deki faaliyetlerine göz yumuldu.

Örgüt propagandasının son derece etkili olduğu bölgede PKK'ya katılım yaşı ilk defa bu dönemde 12'ye düştü. Hükümetin güvenlik güçlerinden boşalttığı alanı örgüt doldurdu. Örgütün bir cazibe olarak sunulması katılım yaşını üst sınır 27'den 35'e yükseltti, alt sınırı 16'dan 12'ye düşürdü. Örgüt geniş bir katılım yaş aralığına ulaştı.

1984 yılında Şemdinli ve Eruh'ta gerçekleştirilen ilk eylemden sonra 1987-1988'de silahlı kırsal unsurların sayısı binin üzerindeydi.

Çözüm süreci öncesinde 2010, 2011 ve 2012 yılları örgüt mensubu sayılarına bakıldığında; söz konusu sayının 4 bin-4 bin 500 civarında olduğu, yine kırsal katılım sayısının ise 300-400 arasında değiştiği görülüyordu.

AKP'nin başlattığı çözüm-çözülme süreciyle birlikte örgüt, Türkiye'ye yönelik militan sayısını 4 bin 500'den 9 bin 500'e yükseltti. Bunun yanında örgütün Suriye yapılanması olan PYD'nin silahlı kanadı YPG içerisinde faaliyet gösteren örgüt mensubu sayısı ise 20 bine ulaştı.

Çözüm süreci öncesinde 300-400 arasında değişen ortalama katılım sayısı; 2013 yılında bin 525, 2014 yılında ise 2 bin 180'e ulaştı.

Ayrıca, sözde çözüm sürecini fırsat sürecine çeviren bölücü terör örgütünün çözüm sürecinin başından günümüze kadar örgüte toplamda yaklaşık 5 bin yeni katılım sağladığı, yeni katılımların yaklaşık bin civarının çocuk olduğu tespit edildi.

Terör örgütüne katılımların yoğun olarak Hakkâri, Şırnak ve Van illeri kırsalından yapılmakla birlikte son süreçte mevcut Suriye rejiminin denetimi dışında olan ve PKK/KCK terör örgütünün Suriye uzantısı PYD'nin kontrolünde bulunan Afrin, Kobani ve Kamışlı bölgelerinden de yapıldığı gözlemlendi.

Erdoğan'ın, "Kobani düştü düşecek" açıklamaları da örgütün ekmeğine yağ sürmüş oldu...

Örgüt, 6/7 Ekim 2014 Kobani olaylarında bölgede gücünün doruğuna ulaştı. Deneyimli polis şeflerinin tasfiyesi, operasyonların durdurulması, valilerin operasyon izni vermemesi, jandarmanın İçişleri Bakanlığı'na bağlanması örgütün önünü açtı. Nitekim, KCK yürütme konseyi üyesi Duran Kalkan tarafından fıratnews isimli internet sitesinde 26 Şubat 2013'te yapılan açıklamada "gerillaya katılım artıyor. Gerillanın öfkesi, vuruş gücü artıyor" şeklinde beyanlarda bulunduğunu hatırlayalım. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, bu açıklamalar olduğunda "İmralı güvercin, Kandil şahin" diyerek konuyu geçiştiriyordu.

7 Haziran'da tek başına iktidar ve başkanlık gelmeyince başta Tayyip Erdoğan, Ahmet Davutoğlu, Efkan Ala ve Yalçın Akdoğan gibi isimlerden itiraf niteliğinde açıklamalar gelmeye başladı. Teröre karşı miting değil mücadele yapması gereken isimler devletin zirvesindeyken PKK terör örgütü bakın, KCK devlet yapılanmasını 2013-2015 arasında "KCK kent meclisleri" adıyla nasıl gerçekleştirdi;

Teröristbaşının ve Kandil'in talimatları, alınan örgütsel kararlar, örgütsel belgeler ve şehirlerdeki örgütsel faaliyetler incelendiğinde "kent meclisleri"nin;

Demokratik özerklik hedefi doğrultusunda yandaş kitleyi "kent isyanları" olarak nitelendirdiği bir kalkışmaya hazırlama, bu amaçla sürekli olarak illegal sokak eylemleri düzenleme,

Kent isyanları için gerekli olan örgütlenmeyi gerçekleştirme,

Şehirlerde PKK'nın devlet kurumlarını oluşturma,

Şehirlerdeki tüm örgüt yanlısı oluşumları bir araya getirerek çok başlılığı engelleme,

PKK'nın mahalli birimlerinin görevlerini (adli, idari, güvenlik... vb..) yerine getirmelerini sağlama,

İllerdeki STK'ları ve diğer toplumsal kesimleri kontrol altında tutarak, örgütsel talepleri bölge halkının talepleri olarak lanse etme konularıyla görevlendirildiği görülmektedir.

Sözde özerkliğin fiilen inşa edilmesinde en büyük fonksiyona sahip birim olan "kent meclisleri"i şehirlerdeki örgütsel faaliyetlerin temel dinamiğini oluşturdu. KCK'nın devletleşme yolunda kurumlarını inşa etmeye başladığı dönemde yapılan KCK operasyonlarıyla, "kent meclisleri"nin gelişmesi engellenmiş oldu. Ancak çözüm sürecinde KCK'lıların serbest kalarak "kent meclisleri"ndeki faaliyetlerine dönmesi, güvenlik güçlerinin operasyon gerçekleştirmemesi, sözde özerklik faaliyetlerini yürüten DTK'ya ek olarak özerkliğin inşasından sorumlu DBP'nin (Demokratik Bölgeler Partisi) kurulması nedeniyle "kent meclisleri" faaliyetlerini artırdı. (Arkası yarın)

Yazarın Diğer Yazıları