Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI

Adnan İSLAMOĞULLARI

Çukur derinleşiyor...

Turgut Özal ve Süleyman Demirel arasındaki 'küçük Turgut' polemiği o günlere damgasını vurmuştu; 'siyâsette seviyesizlik' başlıklarıyla.

Sanıyorum Türk siyasetinin üst düzeyde yaşanan en çarpıcı düzeysizliklerden birsiydi bu...

Uzun yıllar bu seviyesizliğin arkası gelmedi ve 'küçük Turgut' esprisi polemikler tarihindeki yerini korudu...

O yıllarda hiç kimse Türk siyâsetinin ve medyasının bu hallere geleceğini hayal bile edemezdi, ortalama bir terbiye, ortalama bir şeref, ortalama bir hassasiyet, ortalama bir nezâketin bile yerle bir olacağını, yerini terbiyesizliğin, şerefsizliğin, paçozluğun ve kabalığın siyâsî dilimize ve medyanın ağzına pelesenk olacağını da; çünkü henüz siyâset sahnesine siyâsal İslâmcılar çıkmamıştı ve onların içine menfaat ve müteselsil yalakalıkla sızmış çıkar çeteleri, kalem tetikçileri, haysiyet cellâtları, iftira cambazları sızmamıştı... Ve bütün bu ahlâkî zaaflarla donanmış şahsiyet fukaraları siyâsî iktidarlar tarafından koruma ve kollama kapsamına alınıp istihdam edilmiyorlardı...

Literatür de değişti o yıllardan bugünlere...

Ahlâksız, rezil, cibilliyetsiz, alçak, adi, çapulcu, kemirgen ve daha yüzlerce hakaret cümlesi girdi siyasetin ve medyanın literatürüne...

Küfürler ortalıkta uçuşuyor, hakâretlerin bini bir para bile etmiyor yıllardır...

15 Temmuz darbe teşebbüsünün oluşturduğu nefret atmosferi bütün bunlara fiilî olarak bir zemin de hazırladı. Yıllarca FETÖ ile al takke ver külah ilişkisi olanlar, kendilerini saklama ve kamufle etme kaygısı ve dönemin kendisine sağladığı avantajlarla(!) adeta saldırıya geçti...

Ergenekon ve Balyoz dâvalarıyla başlayan ve hain 15 Temmuz darbe teşebbüsüyle günümüze değin, bu dönemin ekranlarında, bu dönemin gazetelerinde bahse konu hakaret, küfür, şantaj, algı, tehdit dilinin her halde en rijit, en sevimsiz, en fütursuz, en pespâye, en paçoz, en saldırgan, en düzeysiz, en acımasız haysiyet cellâtlığı diline sahip olan da, Bank Asya kredisiyle aldığı yalısında oturan Rasim Ozan Kütahyalı ve Nagehan Alçı isimli karı-kocaydı...

İnternetin video arşivlerinde sayısız F. Gülen övgüleri bulunan bu ikili, bu günahlarını örtmek için alabildiğine pervasızca saldırdılar insanlara...

Berbat bir çukura döndü medya, içinden tahammülü zor pis kokular gelen berbat bir çukura...

Ve bu çukurdan yükselen son ses çukurun derinliğini ifşâ etti...

Rasim O. Kütahyalı'nın bir Boşnak bir milletvekiline canlı yayında sarf ettiği sözler, hakaret dili ve haysiyet cellâtlığı çukurunun derinliğini gözler önüne serdi...

Televizyon kanalı ve çalıştığı gazeteden kovulması şüphesiz bir olumlu adımdır... Fakat bundan sonra bahse konu kişiye, içinde yaşadığı çukurdan kurtarmak için kimin ya da kimlerin ip atacağı da Türk siyâseti adına gözlenmesi gereken bir durumdur... O kurtarıcı ip atılırsa, o ipi atanlar o çukuru derinleştirecek olanlardır...

Hakârete mâruz kalan milletvekilinin bunca memleket meselesinde susup hakârete mâruz kalınca feverân etmesi de(haklı olarak) siyâsetin ayrı bir açmazıdır...

Her şeye rağmen bu çirkin ağızın, bu rezil uslûbun ve haysiyet cellatlığının sembol ismi hâline gelen Rasim O. Kütahyalı'nın ekranlarda bulunamayacak olması Türk medyası adına bir ciddi temizliktir, darısı başta, "Bizim askerlerin eşleri ve sevgilileri de Güneydoğu'daki gazilerimiz için Maarif Takvimi'ne soyunsun" şeklinde sosyal medyada yazacak kadar alçalan eşi olmak üzere diğerlerinin başınadır...

Balkan göçmenlerine gelince...

Atatürk ve silah arkadaşları kıyamete kadar gurur duymanız için size yeter...

Yazarın Diğer Yazıları