Cumhuriyet ışığında

Eli kulağındadır, Özlem Özdemir muhtemelen 'devam kitabını' bile hazırlamıştır ama aylar süren rötarla da olsa biz Cumhuriyet Işığında Söyleşiler'i ağırlamadan 'merhaba' demeyelim yeni kitaba/kitaplara...

***

Özdemir'in 2013-2016 yılları arasında BirGün gazetesinde yayımlanmış ve yayımlanamamış röportajlarından oluşuyor Cumhuriyet Işığında Söyleşiler. Aralarında  -illaki- gazeteye "belirsiz bir süre ara" verdirilmesine yol açan Mine G. Kırıkkanat röportajı da var.

***

Ve Yeşilçam'dan kalma "kötü kahraman" imajını yerle bir eden aydınlığıyla Lale Belkıs...

Ve müziğine aşık olduğum Cahit Berkay...

Ve her zaman, her yerde, her durumda kafa açıcı Muazzez İlmiye Çığ...

Başka düşünce dünyalarının çocuklarıyız belki ama "omurga"sıyla saygıyı her dem hak eden Genco Erkal...

Abidevi bir sanatçı; Yıldız Kenter...

Kumpasın ardından bir baba-kız kavuşması tanıklığı; Nazlıcan-Tuncay Özkan...

Gururlanmayı bir türlü beceremediğimiz Fazıl Say...

Kalemi ordu gücünde bir gazeteci; Soner Yalçın...

Merhum babası Sami Amca gazetemizin de yazarı olan; kılçıksız oyuncu Sumru Yavrucuk...

Emre Kongar...

Yıldırım Mayruk...

Barbaros Şansal...

***

Böyle uzayıp giden listede moda, müzik, sinema, tiyatro, medya dünyalarından "korkuya teslim olmayan" 21 isim var.

Hepsi bir olup;

Bu ülkede hâlâ "yan yana olmak" isteyen insanlar olduğunu;

"Bir araya gelmek" isteyen insanlar olduğunu;

"Yarınlara inanan" insanlar olduğunu;

"Türkiye'den beslenen, bu toprakla mayalanan ve Türkiye'ye rağmen Türkiye'yi beslemek için çırpınan" insanlar olduğunu;

"Kararlı" insanlar olduğunu;

"Cesur" insanlar olduğunu;

"Ümitvar" insanlar olduğunu;

Ve tümünün günümüz koşullarında "olağanüstü" sayılabilecek bu güçlerini Cumhuriyet değerleriyle özdeşleştirdiği insanlar olduğunu anlatıyorlar okura!

***

Velhasıl...

Özdemir hiç merak etmesin, maksat hasıl olacak, tam da umduğu gibi  "bu söyleşiler ileride bu dönem yorumlanırken fayda sağlayacaktır."

***

Kronik aydın alerjisi

-------

Özlem Özdemir, "keyifle okumanız dileğiyle" diye imzalamış kitabını ama ne yalan söyleyeyim keyfim kaçmadı değil sıra Zülfü Livaneli röportajına geldiğinde.

Livaneli "milliyetçilik ideolojisi"nin "kötü bir şey" olduğu düşüncesinde.

İtiraz ediyorum.

Milliyetçilik ideolojisi kötü bir şey değildir.

Milliyetçilik eşittir faşizm değildir.

***

Üzerine saatlerce tartışılır, ciltlerce kaynak sunularak sayfalarca cevap da verilir ama Sayın Livaneli'ye kestirmeden şu kadarını söylesem yeter:

Milliyetçilik, ışığında söyleştiğiniz "Cumhuriyet"in kurucu ideolojisidir.

Ve "Cumhuriyet Işığında" yapılan bir söyleşide Cumhuriyet'in kurucu ideolojisini karalamak en hafif ifadeyle riyadır Atatürk'e, Cumhuriyet'e ve değerlerine...

Türk fikir sisteminin, "aydınlar mahallesi"ni kronikleşen bu alerjiden kurtaracak panzehiri tez vakitte üretmesi dileğiyle...

***

Lozan için "Kurtuluş Savaşı'nda cephede kazandıklarımızı masada kaybettiren hezimet" yorumu yapanlarla, Kurtuluş Savaşı için "Keşke Yunan kazansaydı" diyenler aynı kişiler!

"Atatürk varsa kötüdür" ezberi, cehaleti, kini dışında azıcık akıl, mantık, tutarlılık gösterin şimdi bu duruşta bana!

***

Adalet gecikmez; tez verilmeli

------------

Tokat Jandarma Bölge Komutanı'yken, 15 Temmuz alçaklığından sonra tutuklanan Tuğgeneral Adnan Arslan'dan bahsetmiştim daha önce bu köşede.

Oğlu Cihan Arslan, yazdığı mektuplarda, 12 Temmuz'dan 16 Temmuz'a kadar Side'deki jandarma kampında olduklarını. Babasının, ailecek çıktıkları tatilde silahını dahi yanına almadığını, 15 Temmuz gecesi de kendine bağlı il jandarma komutanlarını arayarak "birliklerinizden çıkmayın" talimatı verdiğini anlatmıştı.

Arslan, hakkında gözaltı kararı çıktıktan sonra da Manavgat Cumhuriyet Başsavcılığına ifade vermeye bizzat gitmişti.

Önceki gün, aylar süren tutukluluktan sonra Arslan'ın tahliye haberi geldi.

Tahliye başka bir şey, beraat başka bir şey, bu insanların içinde "at iziyle it izinin karışması" neticesi mağdur edilenler varsa; onların iadelerinin, sökülen rütbelerinin, karalanan hayatlarının iadesi başka bir şey...

Şu noktada yapılması gereken yegane hatırlatma; "geciken adaletin adalet olmayacağı" galiba.

Yazarın Diğer Yazıları