Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Cumhuriyetin İlk Saray Ressamı Yaşar Çallı sohbeti -2-

Geçen hafta yayımladığımız İbrahim Çallı’nın torunu kendisi gibi ressam Yaşar Çallı ile yaptığımız röportaja kaldığımız yerden devam ediyoruz...
Özellikle portrelerdeki başarısını soruyorum kendisine.
Her portre ayrı bir dünyadır benim için, her insanın ayrı bir dünya olduğu gibi. İnsanın yüzündeki çizgilerde derinliğini, hüznünü, mutluluğunu yakalamak insanda saklı olanı bulup çıkarmak. Kısacası insanın evreni ile buluşmak bana ayrı bir haz veriyor. Sanatçı sadece süslü resimler yapıp duvara asılsın diye üretmez, üretmemelidir. İnsanların toplumların yaşamını da konu alan sosyal içerikli kompozisyonlar da üretmelidir. Ben insandan yola çıkarak insanın emeğini, yaşam biçimini hatta sorunlarını ve toplumsal olayları da resimlemeyi seviyorum. Ressamın yaşadığı topluma bir hizmeti de bunları tuvaline taşımaktır. Tıpkı belgelemek gibi resimle kalıcı kılmaktır.

Peki ilk serginizi ne zaman açtınız?

İlk sergimi Esat Binkari öncülüğünde, Beyazıt Adliye Sarayı’nda hakimlere sunmuştum. Avukat Selçuk Binkari ise, ’Senin hakkında çok araştırma yaptık. Sen İbrahim Çallı’nın torunusun. Bundan sonra resimlerinin altına Yaşar Çallı olarak imzanı atacaksın’dedi. Büyük bir onur ve heyecan yaşamıştım. İlk sergi serüvenim böyle başladı.

İbrahim Çallı ile Yaşar Çallı arasındaki resim tarzı arasında farklılıklar var mı?

Sevgili dedem çala fırça çalışırdı. Serbest bir tarzı vardı kısacası. Benim ise onunla süre gelen ve onun düzeyinde kendimi görmem asla bana düşmez. Tabii ki şu da var, ben hiçbir zaman onun kadar cesur olamadım. İbrahim Çallı zor bir dönemde sanatçı olmayı başarmış büyük bir ressamdır. Mutlaka kendisinden etkilenmişimdir ama her ressam kendi tarzını belirler. Dediğim gibi ben portre, empresyonist ve figüratif çalışmaları seviyorum.
Dedeniz dışında etkilendiğiniz ekoller, akımlar ve ressamlar kimlerdir? Diye sordum kendisine. Bakın usta ne dedi?
İlk empresyonistler, Fransız empresyonistler. Eduard Manet, daha önceki büyük utsalar Michalangelo, Leonardo, Van Gogh, Paul Cezanne, Auguste Renoir, klasik ustalar, öncüler hep kopya edildi. Toplumsal olayları, ülkesinin içinde yaşadığı olayları resimlediler. Örneğin Francisco Goya İspanya’nın en karışık dönemlerinde yaşamış ve bunu başarmıştır. Mesela Picasso’nun ilk dönemleri figüratif çalıştığı dönemleri kastediyorum. Ayrıca Salvadore Dali ekolü. Tabii bu önemli isimlere özenmek değil, örnek almak önemli benim için. Çünkü herkes kendi tarzını yaratır. Benim de bir tarzım var.

Eskizlerle mi çalışırsınız hep?
Benim eskizlerim çoğunlukla belleğimdedir. İçsel düşlerimle ve yaşamışlıklarıma harmanlarım. Genellikle de canlı modellerle çalışırım. Kadının iç ve dış güzelliğini yansıtmak, insanın yüzünü ve ifadelerini kullanmak beni daima mutlu etmiştir. Özellikle doğayı işlemeyi de çok severim. Bütüne olan saygım sonsuzdur.

Sanat ve toplum ilişkisi dersek ilk aklınıza gelenler nelerdir?
Sanattan uzaklaşan toplumlar yok olmaya mahkumdur. Sanatçısının umudunu yitiren toplumlarda, mutlaka bir bozukluk vardır. O toplumun akordu bozulmuştur çünkü. Düşünsenize bir kere; sanatçıları, yazarları, şairleri, heykeltıraşları, ressamları susturulan toplumlar için düşünce özgürlüğü var denemez. O toplumlar giderek sıradanlaşır ve sürü toplumu olurlar. Güzelliklerden yoksun değer yargıları alt üst olmuş toplumun ekseni kayar, değer yargılarını yitirir. Hani bazı ailelerde önde giden çocuklar olur. Onlar farklıdırlar. İleriyi görürler ya da normalde görülmeyeni görürler. İşte bu çocuklar toplumun sanatçılarıdırlar. Heykeltıraşlar, ressamlar, müzisyenler, şairler. Onlar kurutulur, susturulursa, o toplum giderek yozlaşır, körleşir, sağırlaşır. Kısacası tepkisizleşir. Türkiye Cumhuriyeti bu hale gelmemelidir. Sanat ve sanatçısına değer veren resmini daima korumalıdır.
Üstat Çallı’ya bu güzel sohbeti için teşekkür ederken, bu arada duyuralım.
Yaşar Çallı 25 Ocak-1 Şubat arasında 1.Levent İstanbul Kanyon Alışveriş Merkezi giriş katta resimlerini siz sanat severlerle buluşturacak. Kaçırmayınız.

Yazarın Diğer Yazıları