Dağ havası fena çarpıyor!

Terör örgütü tarafından dağa kaçırılanlara bir şeyler oluyor. O ana kadar akıllarına gelmeyen konuları tek tek hatırlıyor ve önceki düşüncelerinden nedamet getiriyorlar. CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün kendisini kaçıran teröristlerden şikayetçi olup olmayacağını henüz bilmiyoruz. Lideri Kemal Kılıçdaroğlu herhalde baskı yapacaktır. Fakat Aygün’ün yerinde olmak istemezdim. Bir yanda namlusu doğrultulmuş bir silah, bir yanda vekillik koltuğu...
Yalnızca Hüseyin Aygün değil. Alıkonulmanın ardından korsanına aşık olan çok siyasetçi var. PKK tarafından 21 Temmuz’da kaçırıldıktan bir hafta sonra serbest bırakılan Hakkari-Elmacık Köyü Muhtarı Mehmet Çakır bunlardan biri. Dağ havası Çakır’ın zihnini açmış olacak ki, AK Parti’nin iki ay önceki kongresinde teşkilat yönetimine isteği dışında üye kaydedildiğini hatırlamış ve partisinden istifa ederek BDP’ye katılmıştı.
AK Parti Kulp İlçe Başkanı Veysel Çelik de 13 Mayıs 2012 tarihinde kaçırıldıktan sonra,  partisinden istifa edenlerden. Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, kaçırılanları kurtarmak için düzenlenen operasyonlarda, bir özel harekat polisinin şehit düştüğüne dikkat çekerek, “şahadet mertebesine eren polis memurumuzun 1 aylık yetim kalan çocuğuna ‘Başsağlığı’ dilemek varken bunu unutarak “çok iyi bir şekilde davrandılar” diye açıklamalar yapan Çelik’e sert tepki göstermişti.
Van’ın Gürpınar İlçesi’nde bir buçuk ay önce PKK’lılar tarafından kaçırılan AK Parti İlçe Başkanı Hayrullah Tanış’tan ise henüz bir bilgi yok. Sanırım ikna edilmesi uzadı... Serbest bırakıldığında muhtemelen o da kaçıranlardan şikayetçi olmayacaktır.
Geçtiğimiz Ocak ayında Muhalif Gazete’ye konuşan Hüseyin Aygün, “Bu yaz boyunca, Dersim’de beş kişiyi kurşuna dizdi örgüt... Biz Dersim’de resmen, PKK terörü altında bir seçim kampanyası yürüttük, BDP terörü altında. Ama aydınlar hiç bunları gündemine almıyor, bunları da tartışmak, eleştirmek lazım. Tek yönlü eleştiri aydın vicdanına uygun değil... PKK’lılar, köylere indi, halkı tehdit ettiler, bu sandıklardan, BDP’nin bağımsız adayına oy çıkacak diye. Diyarbakır’da da AKP’lileri tehdit ettiler” diyordu.
Kaçırılanların korkusunu anlıyorum. Bölgede yaşayanların can, mal ve namus güvenlikleri maalesef sağlanamıyor. Dün ak dediklerine bugün kara diyebiliyorlar. Can korkusuyla herkes kendisine dayatılan partiyi desteklemeye, örgüte haraç ödemeye ve çocuklarının dağa çıkarılmasına göz yummak zorunda kalıyor.
Siyasetin PKK’yı da şaşkına döndürdüğü görülüyor. Gözaltına aldığını açıkladığı Aygün’ü sonradan ‘misafir ettiğini’ duyurarak ‘sivil’ baskı üzerine serbest bıraktı. Anlaşılan KCK’nın adalet kavramı da daha paralel devletini kuramadan yozlaşmış durumda...
Bölgede eğitim aksayacak!
Şimdi tehlikenin büyüğü geliyor. KCK Yürütme Konseyi üyesi ve sözde Halk Savunma Merkezi (HSM) Başkanı Duran Kalkan, 1984 yılında başlayan 15 Ağustos Atılımı’nın yıldönümünde, tüm Kürtleri askere gitmemeye, memuriyeti bırakmaya ve çocuklarını okula göndermemeye çağırdı. Kürt halkı üzerinde soykırım uygulandığını ileri süren Kalkan, yeni bir “stratejik direniş sürecine” girdiklerini, 1 Haziran 2004’ten 1 Haziran 2010’a kadar geçen süreçte, AKP’nin çeşitli oyunlar, hileler ve politikalar temelinde kendilerini aldatarak imha ve tasfiyeyi amaçladığını ileri sürdü.
Evet böylece PKK önümüzdeki yıllarda da istihbarat örgütlerinin oyuncağı olarak kullanılacağını açıklamış oluyor. Ayrıca önümüzdeki eğitim öğretim yılında, hükümetin ‘ana dil öğretimi’ hamlesine karşı, “Kürt gençleri, çocukları asimilasyon kurumlarında, Türk okullarında okuyarak kendini geliştireceği, kurtaracağı hayalinden kendisini kurtarmalı” gerekçesine sığınarak kendince tedbir almaya çalışıyor. Ancak örgüt elebaşının hayalleri bununla da sınırlı değil. Kalkan’a göre 2013, Apo’nun özgürlük yılı, Kürdistan’ın statü kazandığı yıl olacak!
İktidarın kendi başkanlarının dahi güvenliğini sağlayamadığı bir ortamda bölge insanına ne diyebilirsiniz.

Yazarın Diğer Yazıları