Dalaman Çukurunu kirletmeyin (II)

Seksenli yıllardan sonra halk arasında kullanımı için büyük gayret sarf edilen ve başarılan  “bacasız fabrika turizm” sözü, geldiğimiz şu aşamada artık bu özelliğini devam ettirmekle beraber, “çevreyi kirletmeden üretim yapan, ülkeye para girdisi sağlayan” fabrika anlamını tamamen yitirdi. İlk kullanılmaya başlandığında o günün politikacıları bu cümleye çok değişik anlamlar yüklüyorlar ve hatta çoğu insanımız “emekli ikramiyesi” ile turizme atılmanın hesabını yapıyordu.
Başlangıçta belli bir süre para kazanıldı, zaten olması gereken de bu idi, öncelikle insanların yabancılara bakış açısını ve onlara karşı yıllardır oluşmuş olan ön yargıların yok edilmesi ve bu süreçte turizmcilerin işlerden iyi paralar kazanmaları gerekiyordu. Derken bu parlak yıllar beş-altı yıl sürdü, paranın tadını almış olan ve değirmenin suyunun hep aynı akacağını sanan zihniyet, daha fazla kazanma hırsı ile yabancı tur operatörleri ne derse onu yapmaya ve mevcudiyetini onlara armağan etmeye hazır hale geldi.
Turizm kredilerini yandaşlarına peşkeş çekmekten başka bir düşüncesi olmayan politikacılar, yıllarca bir “turizm siyaseti oluşturmadıklarından” yabancı tur operatörleri sinsice Türk Turizmini kendi istedikleri mecraya çektiler ve ona istedikleri gibi bir yön vermeye başladılar. Sahillerimiz onların iştahını kabartıyordu, ama önlerindeki en büyük engel Anayasal olarak tüm sahillerin “kamunun malı” olarak algılanmasında idi. Bunu da “turizm yatırım kanunu” ile aşmayı başardılar ve yabancılar turizm yatırımı yapacağız deyip proje getirdikleri sürece önlerinde Anayasa da dahil hiçbir yasal engel kalmadı.
Bu noktada, Muğla’nın Dalaman İlçesi dikkatleri üzerine toplaması gereken önemli ve özel bir yere sahip. Her şeyden önce Dalaman Ovası iki milyon yılda oluşan bir toprak yapısına sahip verimli bir ovamız, Dalaman Havaalanı yapılıncaya kadar turizm nedir bilmeyen ve halen de turizmden tam olarak payını alamayan bir İlçemiz. Ama Dalaman’ın kaybettiklerini göz önüne getirdiğimizde en başta, doğanın onlara hediye ettiği iki milyon yıllık bir değeri yok ediyorlar, bu ova yok olduğunda geri dönüşü olmayan bir dışa bağımlılığın pençesine düşeceklerinin farkında değiller. Bilmiyorlar ki, Dalaman Ovası bir kez yağmalandı mı onu geri getirmek gibi bir şansları bir daha olmayacak. Ovanın denize yakın olan kısımlarının verimsiz olduğu düşünülebilir ama doğada her şey zincirin bir halkasıdır ve ovanın deniz ile bağı kesildiği zaman o ovada da artık istediğiniz verimi alamaz hale geleceksiniz.
Dalaman Halkı turizm yatırımlarının artmasını istemek yerine, Türkiye’nin en büyük narenciye alanlarının olduğu Dalaman Ovası’nda neden bir meyve suyu fabrikası kurulmadığını siyasilere sormalıdır. Neden bir un fabrikası olmadığını sormalıdır. Sonuçta dışa bağımlı bir turizm sektöründe işsiz kalmak veya sezonluk işçi olarak çalışmak doğal bir durum iken, fabrikaların kurulduğu bir Dalaman
Ovası’nda yıl boyunca iş bulmak mümkün olacaktır. Çünkü üreten kendiniz olacaksınız, yabancının getirdiği turisti beklemek zorunda kalmayacaksınız.

Yazarın Diğer Yazıları