Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Darbe girişimin ortaya çıkardığı gerçek!

               14 Temmuz günü akşamına kadar Türkiye'de en güvenilir kurum orduydu. Balyoz, Ergenekon ve Casusluk davalarının kumpas olduğunun ortaya çıktığı ana kadar da halk "şeriatın kestiği parmak acımaz" diyerek yargının kararlarına olan saygıyı ifade ediyordu. Bu toplum Cemaat'in, Allah diyerek gözyaşına gark olanların TBMM'yi bombalamayanları görene kadar da 'Allah diyene eyvallah' diyordu.

                Orduya, yargıya, kanaat önderlerine ve devlet adamlarına Türk milleti büyük bir kredi vermişti. Halkın bu masum ve samimi duyguları bu kurumları temsil eden kişiler tarafından istismar edilmiştir.

                Doğrusu -ben de dahil herkesin- bu ülkede tepeden tırnağa her kurum ve organ bozulsa da ordunun bozulmadan aynı kalacağına olan bir inanç vardı. 15 Temmuz darbe girişimi bütün bu düşünceleri kökünden değiştirdi. Her şeyin bozulduğu, en katı inançların dahi esnediği bir dünyada ordu kurumun da bozulmadan nasibini aldığını gördük.

***

                15 Temmuz olmasaydı Cumhurbaşkanı'nın yaverinin, Genelkurmay Başkanı'nın en yakın mesai arkadaşının, Milli Savunma Bakanı'nın özel kaleminin cuntacı olduğunu öğrenemeyecektik.

Hâlbuki Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş'in kahvesine zehir koyan erler vardı. Yine emekli genelkurmay başkanı Işık Koşaner'in en mahrem yerlerde yaptığı konuşmaları medyaya sızdıran insanlar vardı. Bir başka Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ise silahlı terör örgütü mensubu olarak tutuklayan konsorsiyum vardı.

Dışişleri Bakanlığı dinlenmiş ve ülkenin başbakanının ofisinde böcekler bulunmuştu. Fuat Avni ise gizlinin gizlisi bilgileri her gün deşifre ediyordu. Bütün bunları kimin, hangi amaçlar için nasıl yaptığını olayın bir numaralı muhatabı olan Genelkurmay dahil kimse merak etmemişti.

Bu ülkenin MİT diye tarihi çok eskilere dayanan bir istihbarat teşkilatı vardı ve ne iş yaptığını kimse bilmiyordu. Cumhurbaşkanı'nın yakınına, Genelkurmaya, ordusuna ve yargısına başta cemaat olmak üzere birileri sızıyor, örgütleniyor ama MİT oraya da sızanların içine nüfuz edemiyor!

15 temmuz günü darbe girişimi yapılırken darbenin bir numaralı hedefi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "darbeyi eniştesinden", Başbakan Yıldırım'ın "şundan bundan" öğrendiğini açıklamış olması vahameti anlatmak için yeterlidir.

***

Bu duruma nasıl ve nereden gelindi? Sorun cemaatin iyi bir sızıcı ve sızdırıcı olması mıydı? Yoksa sorunun kaynağında çok daha başka unsurlar var mıdır? Yabancı emellerin aracı olan cemaatlerin, terörist örgütlerin ya da yabancı istihbarat servislerinin görevi stratejik kurumlara sızmaktır. Onların hesaplarını bozmak ise Türk güvenlik bürokrasisinin görevidir. MİT vb. kuruluşlar bunun için vardır.

Hainler görevlerini birinci sınıf yaparken ülkenin kurumları neden yapamıyor? Bunu irdelemek gereklidir.

Türkiye genelde işini iyi yapmayan insanlar ülkesidir. Bu ülkede insanlar ve kurumlar sürekli olarak başkalarının işini nasıl yapması gerektiğiyle ilgilenirler. Hiç kimse kendi işini düşünür halde değil. Çünkü işe alınırken insanlardan "liyakat-ehliyet-uzmanlık ve uygunluk" aranmaz.

İşe almada partiye ve lidere uygunluk, cemaate yakınlık, mezhepçilik, hemşericilik ve etnik köken birlikteliği görünmeyen temel kriterdir.

Türk toplumu ne çekiyorsa işini birinci sınıf yapmayan insanlardan çekiyor.

Bir yerde bir başarısızlık varsa orada işini iyi yapmayan birileri de var demektir. Görevlere işini iyi yapmayan insanların getirildiği bir yerde başarısız olmak için başka sorun aramaya gerek yoktur.

Türkiye'de sistem insanları dalkavuklaştırmak üzerine kuruludur. Doğruyu söyleyenin 9 köyden, işini iyi yapanın da işinden kovulduğu bir ülkedir burası. Her şeyden önce bu zihniyeti değiştirmek gereklidir!

Yazarın Diğer Yazıları