Darbe Tehlikesi Geçti mi? (Analiz)

Darbe Tehlikesi Geçti mi? (Analiz)
Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu, 15 Temmuz sonrası FETÖ'de ihraç kararları ve buzdağının görünmeyen yüzüne dikkat çekti. Tellioğlu, belirli kurumlarda ihraçlar yapıldığına ancak bazı noktalarda FETÖ'cülerin yerlerini koruduğuna dikkat çekti.

Prof Dr İbrahim Tellioğlu / Analiz

Geçmedi. Hatta daha güçlü bir biçimde devam ediyor.

15 Temmuz'da milletin iradesi ile bastırılan darbe girişimi Yenikapı mitingi ile yeni bir ruha büründü. Siyasetçilerimiz ve devlet adamlarımız milli meselelerde mutabakat ile hareket edilmesi konusunda irade beyanında bulundu. Ortaklıkları ön plana çıkararak yeni bir toplumsal sözleşmeye varılması gerektiğine dair iyi dilekler ortaya kondu. Aynı zamanda terörle mücadele konusunda kararlılık mesajları verilerek işbirliği yapılacağı kamuoyuna duyuruldu. Ancak bu bahar havası iki ayını doldurmadan bozulmaya başladı.

15 Temmuz darbecilerinin devlet içindeki yeri ve bunların ne kadarının temizlendiği büyük bir muammaya dönüşmüş durumda. Terör örgütü mensuplarının kullandığı bylock haberleşme programından kullananların 160.000 kişi olduğu ve bunlardan yalnızca 55.000 civarındakinin deşifre edildiği kamuoyuna duyuruldu. Peki buz dağının geride kalanları kimler? Bunlar arasında hala görevde olan emniyet mensubu daire başkanlarının olduğu, güvenlik güçleri içerisindeki mevcut durumunun vehametini ortaya koymaktadır.  Üstelik daha nasıl kullanıldığı bile tam olarak çözülemeyen diğer bir örgüt haberleşme aracı olan eagle programını kullananların kaç kişi ve kim olduğu da meçhul. Uzmanlar TSK içindeki örgüt mensuplarının yarısından fazlasının 15 Temmuz kalkışmasına katılmadığını belirterek bunun sebeplerini sorguluyorlar: Acaba darbeye mi karşıydılar? Darbenin başarısız olacağını mı düşündüler?  Yoksa başka bir görev için mi bekletildiler? Belirli kurumlarda önemli ölçüde temizlik yapılırken çoğu kurumda bir şeyler yapılıyormuş gibi gösteriliyor. Bu şartlar altında haliyle terörle mücadele de önemli ölçüde ivme kaybetti.

Terörle mücadelenin ivme kaybetmesinde en önemli mesele Yenikapı ruhunun bozulmasıdır. Terör örgütüne yönelik operasyonlar sulandırılmış ve amacından saptırılmıştır. Terör örgütü ile mücadele eden insanlar bile onlarla ilişkilendirilerek mücadelenin seyri değiştirilmiştir. Bu toplumda oluşan ortak hareket etme iradesine büyük zarar vermiştir. Bunlar yapılırken eş zamanlı olarak pek çok masum insanın meslekten uzaklaştırdığı ya da tutuklandığı dillendirilerek kamuoyu yönlendirilmiştir. Hepimizin çevresinde "bunun terör örgütüyle ne işi olur?" denilen insanların çevresinin hatta ailesinin bilmediği bağlantıları terör örgütüne mensup olduğunu gösteriyor.  Gerçekten mağdur olanların sayısı oranlamaya değmeyecek kadar azken kamuoyunda böyle bir hava oluşturulması kesinlikle bizatihi örgütün işidir ve buna alet olanlar doğrudan ya da dolaylı olarak onlara hizmet etmektedir. Bu arada devletin istihbarat birimleri bir masumun bile canının yanmaması için var gücüyle çalışmalıdır.

Siyasetçilerin tavırları terörle mücadelenin rotasından çıkmasında en önemli etkenlerden birisidir. Pek çok siyasetçi kendi yakınlarını korumak için alenen çaba sarf etmektedir ve bu da kamuoyunda garibanların veya iktidara uzak olanların cezalandırdığı kanaati oluştu. Diğer yandan özellikle yerel siyasetçiler OHAL durumunu bir intikam aracına çevirerek muhalif gördüklerini terör örgütü mensubu konumuna sokup kapı önüne koydu. Aynı şekilde isimsiz ihbar mektupları ile idarecilerin görevden alınarak yerlerine iktidara yakın insanların yerleştirilmesi ile ilgili örnekler, terörle mücadeleye toplumsal desteği büyük ölçüde azaltacak kadar çoğaldı. Bunların gerçekleşmesinde terör yandaşlarının olduğu kadar liderlerinin hedeflerinden uzak, kasaba siyaseti yaparak şark kurnazlığıyla günlük menfaat sağlamaya çalışan iktidar mensuplarının da büyük rolü vardır.

Son günlerde gündeme gelen bazı haberler yeni bir darbe  ile ilgili endişelerin artmasına yol açtı. Kamuoyunun gündemi değişti. Terörle mücadele unutturulmaya çalışılıyor. Bu da hissedilir bir gevşemeye sebep oldu. Darbeyi yapan irade ortadan kalkmış gibi hareket ediliyor. Oysa bugünlerde görüldü ki terör örgütleri Türkiye'ye vurma noktasında nöbeti birbirine devrediyor. Akıl sahipleri bunların arkasındaki emperyalist gücü ayrıntısıyla tarif edebilecek donanıma sahip olmakla birlikte halkta aynı hassasiyeti görmek mümkün değil. Meseleyi basit bir güç mücadelesine indirgeyenler çoğunlukta. Oysa bugün açık bilgi kaynaklarından ortaya çıkıyor ki güvenlik güçleri ve istihbarat birimleri içerisinde hala bu örgüte mensup insanlar etkili ve yetkili yerlerde. Mecliste bunların gizli haberleşme programını kullanan hatırı sayılır sayıda miiletvekili var. Soner Yalçın son dönemde çeşitli yazılarında özel güvenlik şirketlerine dikkat çekerek bunların terör örgütüyle ilişkilerine parmak basıyor. TSK' nın son zamanlarda maruz kaldığı operasyonlar ve darbe girişimi vesilesiyle büyük güç kaybettiği açıkça hissediliyor. Emniyet teşkilatı ise onca yaşananlara rağmen hala üst düzey temizliğin yapılamamasından kaynaklanan sıkıntı içerisinde. Bölücü terör şiddetini artırmış vaziyette. Bu yazı yazılırken terörle mücadelenin en önemli isimlerinden biri olan Hasan Atilla Uğur güneydoğuda çıkacak bir ayaklanma ile eş zamanlı bir darbe girişimi olacağına dair öngörüleri yazdı. Tehlike sandığımızın daha da ötesindeymiş.

Türkiye'nin 15 Temmuz darbe girişimini atlatmasında pek çok güç rol oynadı ancak bana göre en önemli olan milletin gösterdiği duruştur.  Darbeciler sokağa indiklerinde bütün iktidar karşıtlarının kendilerini destekleyeceğini düşünüyordu ancak öyle olmadı. İktidarın yaptırdığı anketler bile sokaklarda tanklara karşı direnenlerin hatırı sayılır bir kısmının başka partilere oy verdiğini gösteriyor.  Bence esas sorun da burada başlıyor. Bugün yeni bir darbe girişimi olsa benzer bir halk direnişiyle karşılaşır mı Bence bu toplumsal dayanışma ruhu zarar görmüştür. Operasyonların sulandırılması bunun temel sebebidir. CHP liderinin Artvin'de uğradığı suikast sonrasında bile sükunetini korurken bugün farklı bir dil kullanmasının sebebi nedir? Düşünürleri göz altına alındığında "Artık tankların üzerine çıkacak ülkücü bulamazsınız" diye tepki gösterenler bu aşamaya nasıl getirilmiştir ? Ucuz siyasi sebeplerle küstürülen kitlelerin gönlünün nasıl alınacağı büyüyen bir sorun haline gelmiştir.

Türkiye'de bir darbenin başarılı olabilmesinin tek yolu iç savaş çıkartmaktır. Emperyalizme direnen herkes, Türkiyenin Irak ya da Suriye olmasına seyirci kalamaz. Kalmamalıdır. 

Kardeş kavgasının nelere mal olduğu gözümüzün önündeki örneklerden acı bir şekilde belli oluyor. Zaman "Ya devlet başa ta kuzgun leşe" zamanıdır. Vakit çok geç olmadan Türkiye'nin birliği/dirliği için herkes konumunu belirlemelidir. Tarih, zamanında gereğini yapmayanların feryatlarıyla doludur.