Darbeyi çok güzel araştırmadık!

Cumhuriyet tarihinin en büyük ihanetiydi, en alçak girişimiydi, failleri bulmak, ipliklerini pazara çıkarmak, hukuki yaptırımı yetmez; toplumun gönlünden, milletin vicdanından düşürmek de vatani görevdi, hayat memat meselesiydi.

Sonuç:

Bunu yapmak üzere toplandılar.

Üç ay -çok(!)- çalıştılar.

Medyadan, siyasetten, yargıdan, ordudan, emniyetten, istihbarattan çoğu "eski" sıfatlı 141 kişiyi dinlediler. 61 kişiyle yazıştılar.

Ve ek süre istemediklerine, uzatma ihtiyacı duymadıklarına göre çalışmalarının amacına ulaştığına kanaat getirmiş olmalılar ki 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'nun faaliyetini sonlandırdılar.

Komisyonun -FETÖ olduğu iddia edilen yapının geçmiş kumpaslarına düzdüğü övgüler dolayısıyla hayli tartışılan- başkanı dün soruları cevapladı:

- Darbenin siyasi ayağına ulaşıldı mı?

Eeee... Hmmmmm.... Iııııı... Kem, küm... Çok somut sonuçlara ulaşıldı.

- E hani?

Henüz çalışması tamamlanmayan bilgiler var. Henüz gelmeyen raporlar var. Henüz alınmayan cevaplar var. Adli işlem sonuçlanmadığından geniş bilgi edinemedik.

Benim bildiğim araştırma bir gerçeği ortaya çıkarmak üzere yapılır;

Bakın ne de güzel araştırmadık demek için miydi onca tantana!

----

"İstibdat"tan sonra en şiddetlisi

 

Mezarından Rembrandt; -veya hadi bizi bilen, tanıyan okuyabilme kabiliyetine sahip biri olsun- Osman Hamdi Bey çıksa -realizmin doruklarıdır malum- ve sadece memlekete bakınca "gördüğünü" aynen nakletse tuvale, hiç şüpheniz olmasın sürreal bir Andre Masson, Joan Miro tablosu muamelesi görür.

Zira, memleketin gerçekleri gerçeküstücülerin hayal gücünü bile zorlayacak sınırlarda bu ara.

Takvime bakacak olsak 2017'ye girdik ama kafalar 1917 dolaylarında. Halide Edip'in ünlü romanındaki Aliye öğretmen gibiyiz; bağımsız ve onurlu bir ülke arzuladığımız için taşlanıyoruz;

Vurun kahpeye!

Bir ordu trol değnekleşen sözleriyle kovalamaya çalışıyorlar bizi buralardan;

Anlamıyorlar ki bizim için burası tek vatan!

***

Güdemediklerini sürmeye ayarlı bu güruha hitaben yazdığı yazıda, hemen her sabah gazetelere bakarken içimi acıtan bir yoksunluk da gizliydi Bekir Coşkun'un satır aralarında:

"Biz gidersek karikatürist kalmaz, gülmek için kendine eşek fıkrası anlatırsın..."

Oldu bile.

Gazete sayfalarını esir alan zekasızlık, inceliksizlik, kaba-sabalık hep bundan değil mi?

İsterlerse her sayfaya dokuz sütuna rengarenk fotoğraflar bassınlar yine de alabildiğine renksizliği basının bundan değil mi?

Hürriyet'in Latif Demirci'si kaldı, Milliyet'in Ercan Akyol'u, Yeniçağ'ın Emre Ulaş'ı ve gazetelerinde çok daha nadiren boy gösterebilen birkaç çizen adam daha...

Ya diğerleri?

Akşam'da şahane karikatürler çizen bir Vedat Kemer vardı mesela; nerede?

Vatan'da Medya Polemik'i yaparken neredeyse abone olduğumum İ. Bülent Çelik vardı.

Yurt'ta her çizgisi bir manifesto gibi olan Serdar Günbilen?

Musa Kart; biliyoruz o demir parmaklıkların ardında peki ya ötekiler?

Dertlenecek bunca mevzu arasında karikatürün tasfiyesi zurnanın son deliği bile değil gibi geliyordur şimdi çoğuna;

Kel Hasan Efendi'nin İsmail Dümbüllü'ye devrettiği kavuğun tiyatro sahnesinden tasfiyesi neyse o aslında karikatürün infazı da...

Nasreddin Hoca'nın boynuna yağlı urganı geçirmek gibi mesela...

Ve "Diyojen"den bugüne/bu şiddette bir tek "istibdat"ta gelmiştir bu ülkenin başına!

----

Melih Abi hadi

 

Madem "eksiklikleri eksik bırakanlar"dan dem vurduk onu anmadan olmaz;

Bir hasret beyanı da yıllardır kalemiyle verdiği mücadeleyi bütün hücrelerine yayan ve sağlığına kast eden belayı bertarafı başaran sevgili Melih Aşık'a:

Fazla uzadı bu ayrılık hadi Melih Abi yaz artık!

***

Emri veren "vicdan" olduğu müddetçe hiçbir beis yok milletin vekilinin emir erliğinde!

---

Kıbrıs'ta son sözü kim söyleyecek?

 

Günün mutlaka cevaplanması gerektiği halde sorulmaya yanaşılmayan sorularından biri de şüphesiz ki bu:

Kıbrıs'ta son sözü kim söyleyecek?

Kuzey Kıbrıs sessiz sedasız Giritleştirilme çabasında.

Ne oluyor anlamak istiyorsanız, İstanbul'da da yaşıyorsanız bugün yapılacak ve Barolar Birliği Başkanı Avukat Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Prof. Dr. İlber Ortaylı, TBMM Eski Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ ve Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ'ın katılacağı paneli kaçırmayın

Saat 13.00'da, Taksim'de, The Marmara Oteli'nde.

Yazarın Diğer Yazıları