Darp edilen devlet

Yıllarca terör belası ile yaşayan insanlarımız, her yerde devletin şefkatli koruyuculuğunu aramaya başlamıştır. Ne acı ki koruyuculuk çoğu zaman eli silahlı eşkıyanın korunması, halkın ise başının çaresine bakması şekline dönüşmüştür. Korunan eşkıya şımardıkça şımarmış, gücün kendisinde olduğunu zannederek bunu da halkın üzerinde hâkimiyet kurarak göstermeye başlamıştır.
Her gün gelen şehit cenazelerinin yanında, sivil halka karşı sürdürülen vahşetin yanı sıra, verilen mal kayıplarına karşın yeter artık denmeye başlandığı bir sırada, devlet şöyle bir silkinip uyanır gibi olmuş. Bunun sonucu ise sınırlarımız dışından gecenin bir yarısı ülkeye girmeye çalışan büyük bir grupla karşılaşılmış. Dağılmaları için çeşitli uyarılarda bulunulmasına rağmen grubun yürüyüşüne devam etmesi üzerine açılan ateş sonucu otuz beş kişi ölmüştür.


Ne oldu ise o günün sabahıyla birlikte olmuş, ülke genelinde kıyametler kopmuştur. Ölenler terörist değil kaçakçı imiş. Üstelik bunların bir kısmı da devletin güvenlik gücü olan korucu imiş. Özürleri kabahatlerinden büyük olan sözde bu masum insanların bizi düşürdükleri durumu görebiliyor musunuz? Siyasetçisiyle, basınıyla, sosyalistiyle neredeyse ülkede yas ilan edecek hale geldik.
Farz edelim ölenler kaçakçı. Yasalar kaçakçılığı suç saymıyor mu? Burada ben akaryakıtın, muzun, sigaranın, çayın vergisini ödeyerek kullanırken, birilerinin bunlarla benim sırtımdan geçinmesi ne kadar etik, ne kadar vicdanidir. Bu ülkenin çocuklarını esrar, eroinle zehirleyerek, onların lüks arabalara binmesi doğal mıdır? Devlet, güvenliği sağlasın diye, tüyü bitmemiş yetimin hakkından maaş ödediği korucuların, vergi kaçırarak devleti zarara uğratması masum bir hareket midir?
 Bölücülerin kullandığı bir güzergâh olması nedeniyle, devletin yasak bölge olarak ilan ettiği alanı kullananlar, olabilecekleri hiç mi düşünmediler? Bölücü örgüt gelirlerinin pek çoğunu kaçakçılıktan elde ettiğine göre, böyle bir bölgede kaçakçılık örgüt adına yapılmıyor mu? Yapılmıyorsa bile bunun için örgüte vergi vermiyorlar mı? İkisinden biri yapıldığına göre, korucularla terör örgütü iç içe olmuyor mu? Olduklarına göre biz bunlara canımızı ve malımızı nasıl emanet edeceğiz söyleyebilirler mi?
Olay yerinde cenazeler gösterilirken, katır leşlerini göremedik kaç katır telef olmuştur. Görülen bidonlar pek de zarar görmüşe benzemiyordu; yoksa mermiler sadece insanları mı seçti. Kaçakçılık malzemeleri acaba sonradan yerleştirilmiş olabilir mi? Bir kişinin olayı haber vermesiyle binlerce kişi bir anda olay yerine nasıl intikal etti bütün bunlar araştırıldı mı?


Ölenler korucu olduğuna göre PKK bunlara niçin sahip çıktı? Aileler o bez parçalarını naaşların üzerine niçin serdirdiler? Ayrıca bölücülerin siyasi uzantıları niçin yas ilan ettiler? Taziye çadırlarında karargâh kuran bunlar Bakanlar buraya gelmesin diyerek nasıl rest çekebildi? Yoksa bu yerler Türkiye hudutları içerisinde değil mi? Ana muhalefet partisini bizatihi bu kişiler nasıl karşıladı?


Medya devlet vatandaşını vurdu diye çılgınca başlıklar atarak, televizyonlarda yapılan açık oturumlarda adeta devleti katliam yapmakla suçlattırmadılar mı? Genelkurmay Başkanlığı yeni yıl kutlamalarını iptal ederek yas ilan etmiş olmadı mı? Ayrıca bu yaptıklarıyla özür dilemiş olmadılar mı?
Hükümet nabız tutma adına cenaze evine kaymakamını gönderip daha sonra da koruyamayarak gasp ettirmedi mi? Yapılan bu gasp kaymakamın şahsında devleti gasp etme değil midir? Yapılan hareket biz sizi tanımıyoruz, bırakın sizi, devletinizi de tanımıyoruz anlamına gelmiyor mu? Efendim halkı Hasip Kaplan tahrik etmiş de. Doğrudur. İnanırım da. Bu devlet tahrikçiyle ve tahrik olanlarla baş edemeyecek kadar acz içerisinde midir?


Gasp edilen kaymakamın “Ben de bu bölgenin çocuğuyum. Olayları duyunca hanımımla sabaha kadar ağladık. Beni darp edenler buranın insanları değil”  demesi, bilahare kaymakamın Şırnak’taki STK tarafından yılın bürokratı seçilmesi ve ilçe girişinde dört bin araçlık konvoyla karşılanması hangi mesajları vermektedir? Acaba aynı STK’lar, İstanbul’da diri diri yakılan kızımız, öldürülen imamımız, teröre kurban gitmiş nice sivillerimiz ve devlet memurlarımız için ne yaptılar. Hiç düşünüldü mü?
Hükümet toplantı üstüne toplantı yaparak ölenlerin yakınlarına tazminat ödemeyi, işe almayı, TOKİ’den ev vermeyi planlıyor. PKK’nın şehit ettiği vatandaşlarımız için ne yapıldı bilen var mı? Kaldı ki tazminat demek kan parası demektir. Devlet ne zamandan beri kan parası öder oldu?
Bunların böylesine şımartılmaları hükümet tarafından açılım adı altında yapıldığına göre, kaçakçılığın görmezden gelinip, olayların üzerine aman gerginlik artmasın diye gitmeyenler kimlerdir? Bir sendikanın temsilcileri eylem sonucu problemleri vekillere anlatmak için Meclis’e gittiğinde, ellerdeki Türk bayrakları toplattırılırken, bugün bir grubun aynı Meclis’e PKK’yı simgeleyen bez parçalarıyla girip, içeride zafer işaretleriyle zılgıtlar çekmesine, Meclis kapısında kefenli eylem yapılmasına seyirci kalınması ne demektir?


 Ana muhalefet liderinin koşarak olay yerine gitmesi, olayları 33 kurşunla eşleştirmesi, hükümet Oslo’da PKK ile masaya oturdu biz de buralara gideriz, kimsenin bize söyleyecek bir sözü olamaz demesi doğru mudur? Solcuların bölücülerle kol kola girmesi ne anlam ifade etmektedir. Dersim olayını muhalefete karşı kullanan hükümete karşı işte fırsatı yakaladım diyen muhalefetin olaylar karşısındaki tavrı ne kadar doğrudur?


Bütün bunların oluşumunda hükümet, ana muhalefet ve medyanın ortak tavrı sonu geliştiğini düşünmemek mümkün mü? Görünen o ki el birliği ile halkın vicdanını yumuşatarak öyle bir açılıma imza atacaklar ki, bu açılım sonucu oluşan yara bir daha kapanmayacaktır.
Olayların bu hale gelmesinin müsebbipleri hep dışarıda aranmaktadır. Hâlbuki senaryo yazılmış, aktörleri belirlenmiş, herkes rolünü benimsemiş ve oynamaya başlamıştır. Hayırlı seyirler.

Yazarın Diğer Yazıları