Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Davasız siyasiler dönemi

İnsanlar emek vererek üretmediğini hak etmezler. Üretmediğini büyük bir iştahla yiyenler aslında geleceğini tüketirler. İşin ilginç yanı da günümüzde pek çok insan bulunduğu yeri ve yediği yemeği hak etmediğini düşünmüyor. 

Birisi hak etmediğinden daha fazlasını tükettiğinde, gerçekte hak eden bir başkasının hakkını yemiş olur. Sonuçta hak ettiğinden daha fazlasını tüketen ya da kazanmadığını harcayanlar bunu geleceğini rehin vererek başarırlar. Onlar karşılığını gelecekte ödemek üzere borçlanmış olurlar.

Hayat; geleceği rehin vererek siyaset yapmak, yemek-içmek, eğlenmek ya da hükmetmekten ibaret değildir.

Davası olan asiler!

Son yüzyıl içinde Türkiye'de etkisi ciddi bir biçimde tartışılmaya muhtaç olan önemli düşünürler vardı. Bunlar davası olan şahsiyetlerdi. Onlar hem belirli bir davaya inanmış hem de bu davayı tarif etmiş, onu gelecek nesillere mal etmeye çalışmışlardı. Bunlardan Namık Kemal "Vatan", Tevfik Fikret "Hürriyet", Necip Fazıl Kısakürek "Büyük Doğu" davalarının adlarıyla özdeşleşmiş bazı düşünürlerdi. Ziya Gökalp'ın "Turan", ülkücülerin "Türk Dünyası" Mehmet Akif'in "İslam" ve sosyalistlerin "devrim" adlı dillere destan davaları vardı.

Bütün bu dava sahiplerinin hepsine de zamanın iktidarları 'davası olan asi' muamelesi yapmıştır. Onların kimisi inandıkları davaları adına zindana tıkılmış, kimisi ülkeyi terk etmiş, kimisi de canından olmuştu.

Davasız siyasiler dönemi!

Bugünün Türkiye'si bir bakıma bu birbirine karşıt gibi görünen davası olanların eseridir. Günümüz Türkiye'sinde ise davasızlık, değersizlik, ilkesizlik ilgi görmektedir. Ne kadar suya sabuna dokunmayan, milli sorunlar karşısında sessiz kalan, edilgen ve kadavra gibi davranan insan varsa güdümlüler tarafından yüceltilmektedir. Ülkede davasızlık marifet, sorumsuzluk iltifat, renksizlik meziyet sayılır olmuştur. 

İşi çok daha başka alanlara kaydıranlar da vardır. Bir zamanın idealist devlerinin "Vatan" kavramını, günümüzün cüceleri "vatan/millet/ Sakarya" alaycılığına mahkûm etmişlerdir. Süreç içinde birilerinin "İslam" davasının yerini "yumuşama ve ayarlanma" diğerlerininkini de "diyalog" davaları almıştı.

Yaşanan dönem iddia, tez, ilke ve ideal sahibi olmayı çok riskli konular haline sokmuştur. İnsanlara susmanın ve susta durmanın karşılığı olarak yemek, içmek ve eğlenmek önerilmektedir.

 Günümüz insanı, kendisine bir gerçek olarak dayatılan çaresizliğin, iradesizliğin ve iddiasızlığın pençesindedir. Günü yaşamak için zevklerden zevk edinmek insanların bir kısmının, hayata tutunmaya çalışmak da diğer bir kısmının temel sorunu haline gelmiştir. Davasız siyasiler bir virüs gibi her yanı sarmış durumdadır. Siyaset, insanla ilgili tarafı hızla kaybetmiştir.

Siyasette davasızlık temelde amaçsızlık demektir. Amaçsızlık ise bir bütün olarak yaşamı anlamsızlaştırır. Anlamsız ve amaçsız hayat intihara ve teslimiyete uygun insanlar yaratır.

Onurlu teslimiyet!

Yorulmadan kaçmak, rahata koşmak ya da konforunu ideal edinmek gibi yeni bir anlayışla insanlık karşı karşıyadır. Bunu bireysel anlamda kafanı boşalt mideni doldur stratejisi başarmıştır. Bu zihniyeti Aime Cesaire'in dediği gibi  "negritüde" yani onurlu teslim olmak kategorisinin ötesindeki bir durum olarak tarif etmek mümkündür.

Aime Cesaire'e göre "negritüde" genellikle iddia edildiği gibi "özcü" bir kategori, bir kimlik siyaseti, dolayısıyla da bu kimlikleri kuran hegomonik güçler karşısında benimsenen bir "şerefli teslimiyet" siyaseti değil, kabul edilemez olanın içine öznel olarak dahil olma tarzıdır. Bu durumun son derece stratejik amaçlarla "kabullenilmesi" ve kabul edilemezliğinin tam da bu şekilde gözleri önüne serilmesidir.

"Negritüde" tam anlamıyla bir felsefe ya da bir siyaset değildir. Kabul edilemez bir durumun bütün acı gerçekliğinin küstahça onaylanması ve soğukkanlı bir şekilde ifade edilmesidir. Günümüzde birçoklarının yaptığı siyaset bu değil midir?

Yazarın Diğer Yazıları