Davut Yıldızı savaşları

Üç kutsal dinin peygamberleri, Hz.Musa, İsa ve Muhammed Araplarla Yahudilerin ortak ataları olan Sami ırkındandır, Orta Doğu kökenlidir. Filistin toprakları Musevi, Hıristiyan ve İslamiyet için de kutsaldır. Bu nedenle bu dinlerin dindarları, bu topraklar için tarih boyu savaşmışlardır. Kudüs’ün Müslümanların eline geçmesi üzerine, Hıristiyan alemi dinlerinin sembolü olan Haç adıyla anılan Haçlı seferleri (1095-1272) düzenleyerek, Kudüs’ü ve Filistin topraklarını geri almak istemişlerdir. Bu topraklar, Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında yaklaşık üç yüz yıllık bir savaşa neden olmuştur. Ancak Türklerin 1516-1918 yılları arasında bölgeye huzur ve barış gelmiştir. 30 yıllık (1918-1948), İngiliz hakimiyeti 1948’de İsrail’in kuruluşuyla son bulmuştur. 1948’den bu tarafa yeni bir savaş türü ortaya çıkmıştır. Hıristiyan dünyası kutsal toprakları almaktan vazgeçmiş gibi gözükmekle birlikte, İsrail’e bu toprakların ele geçirilmesi için destek vermekten geri durmamaktadır. İsrail bir Yahudi devleti olduğunu anayasal olarak kabul etmekte ve Filistin toprağının kendileri için kutsal olduğunu ve Tanrının bu toprakları kendilerine vaat ettiğine inanmaktadırlar. Sanki tarih tekerrür etmektedir. Haçlı seferleri yerine şimdi de adeta Yahudiliğin sembolü olan Davut Yıldızı savaşları yapılmaktadır. Haçlı orduları Müslümanlara hangi nedenlerle saldırdılarsa Yahudi orduları da aynı nedenlerle saldırmaktadır. Değişen bir şey yok. Değişen tek şey Müslümanlardır.
Günümüze gelecek olursak, İsrail, 1948’den bu tarafa fasılalarla Filistin’i bombalamaktadır. Her seferinde İslam dünyası başta olmak üzere bütün dünya ayağa kalkıp İsrail’i kınamaktadır. Peki sonra, bir şey yok, hiçbir şey olmuyor, ölen öldüğüyle kalıyor, kalanlar acıyı çekip yıkılan yerleri tamir ediyor. Bir süre sonra tekrar bombalama başlıyor aynı olayın tekrarı yapılıyor. Dalga geçmiş gibi bir şey. Olay anında konuşuluyor, olay bittikten sonra herkes kendi işine. İnsan hafızası bu kadar zayıf değildir, acıların hemen unutulması mümkün değildir. İnsanlar kanıksadı ve bıktı, çözüm umudunu yitirdi. Filistin’de ve Arap ülkelerinde radikallerin ve diktatörlerin iktidarlarına karşı İsrail halkı da kendi ülkesindeki radikalleri iktidara getirmektedir. Radikallerin karar merciinde olmaları çözümü engellemektedir. Aşırıların iktidarda olmalarından dolayı savaşlar da müzakereler de hep ikinci sınıf olmaktadır. Düello yerine pusu, akıl yerine ideoloji, hak yerine batıl, centilmenlik yerine kabalık, korumasız ve kolay hedef olan, çocuklar, kadınlar ve masum insanlar hedef alınmaktadır. İsrail bu bombaları toprak kazanmak veya galip gelmek için atmamaktadır, amacı Hamas’ı itibarsızlaştırmak ve korkutmaktır. Yoksul mahalleleri ve masum insanları seçmesinin nedeni de Hamas’a destek veren insanları cezalandırmak ve yıldırmak içindir. Yani hiç bir adım tesadüf değildir.
AKP, siyasi İslam politikalarının en iyi örneklerinden biridir. Zira Filistin konusu İslam dünyasındaki siyasi İslamcıların temel kaynağıdır ve hepsi Filistin’i kullanmışlardır. AKP sahici ve inandırıcı olmak için daha gür sesle konuşmakta ve özellikle Gazze’ye ciddi maddi yardım yapmaktadır. Ancak İsrail karşıtı bir davranışta bulunmamaktadır. Bir başka ifadeyle İsrail ve ABD dostu Mısır ve Suudi Arabistan ne yapıyorsa AKP de onu yapmaktadır. Radikal İslamcı silahlı örgütler, gizli bir el tarafından İsrail’i değil yaşadıkları ülke içinde ki hedeflere yönlendirilmiş, birbirlerini öldürmeye, kendi ülkelerini harap etmeye ve yıkmaya başlamışlardır. Dolaysıyla İsrail en rahat dönemlerinden birini yaşamaktadır. Hamas’ta terbiye edilirse daha da rahatlayacaklardır. Öyle de gözükmektedir. 
AKP bir işe yaramak istiyorsa karanlığa küfretmek yerine bir mum yakması gerekir. Yani İsrail’e hiçbir sonucu olmayacak olan bağırıp çağırmak ve tribünlere oynamak yerine en azından İsrail’i saldırıya iten Hamas’ın davranışlarının daha akıllıca olmasını sağlamalıdırlar, böylece en azından masum insanların ölümlerinin önüne geçerek bir işe yaramış olurlar. 

Yazarın Diğer Yazıları