Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ

Özcan YENİÇERİ

Değer eksensiz siyaset

Siyaset; iktidarı ele geçirme ya da ele geçirilen "erk"i mümkün olduğu kadar uzun süre elde tutma sanatıdır.

Siyasi partiler bunun için örgütlenir, politikacılar bunun için akılla ve mantıkla bağdaşmayan vaatlerde bulunurlar.

 İktidarı ele geçirme ya da elde tutma o denli önemlidir ki iktidarı tehdit eden düşman bir yana; dostlar, evlatlar, babalar ve kardeşler bile iktidar uğruna feda edilmektedir.

Zirve ve zindandaki yalnızlık!

İktidar sahipleri kendilerinden iktidar talep edenleri en ağır ve acımasız biçimde cezalandırırlar.

Dünya üzerinde başka hiç bir şey iktidarın verdiği tatmini erk sahibine vermemektedir.

İktidar öyle bir tutkudur ki gündüzleri onunla hemhal olanlar geceleri de onun rüyasını görürler.

Bir yönüyle de iktidar duygusu insani olmanın ötesinde bir haldir.

Çoğu iktidar sahiplerinde iktidar algısı fizyolojik ihtiyaçların önüne geçebilmektedir.

Yani bazıları ekmeksiz, susuz ve eğitimsiz kalabilirler ama iktidarsız asla.

Bütün siyaset oyunlarında final iktidar için oynanır.

Süresi, etkinliği ve kapsamı ne kadar büyük olursa olsun alkışlandığı anda lanetlenmeyen bir iktidar türü de henüz hayata geçirilebilmiş değildir.

Alkışı ve laneti ile iktidar bir bütündür ve onu elinde tutan her zaman yalnızdır.

İktidar sahibi bulunduğu zirve veya zindanda her zaman kendisini yalnız hisseder.

Seçmen açısından siyasette başarılı görülenler "siyaset=erdem" anlayışı ile hareket edenler değil, kötülerin içinde tercih edilmek zorunda kalınan "en az kötü"lerdir.

Türkiye'de halkın arzu, istem ve beğeni içinde tercih yaptığını kimse iddia edemez.

İnsanlar maruz kaldıkları siyasetler arasında "zorunlu fena" olarak tercih yapmaktadırlar.

Formel iktidar fiili iktidar açıklığı!

'Libya'da NATO'nun ne işi var' deyip ardından NATO'yla birlikte Libya'ya müdahale ediyorlar. Bu yapılanların adına Türkiye'de siyaset diyorlar.

"Ne istediniz de vermedik" diyenler, bir süre sonra her şeyi verdikleri örgütün kellesini istiyorlar.

"Çözüm Süreci" uğruna baldıran zehri içmekten, gövdelerini sürecin altına koymaktan bahsedenler, süreç başarısız olunca sözlerinin üstüne bir bardak soğuk su içmişlerdir.

Yüksek öngörüleri sayesinde Suriye sınırındaki mayınları imha edenler, bir süre sonra sınıra duvar örmek zorunda kalmışlardır.

Türkiye'de bu yapılanların adına siyaset denmektedir.

Bu durum Türkiye'de formel iktidarlarla fiili iktidarlar arasındaki büyük bir açıklığın olduğunu göstermektedir.

Siyasi samimiyetsizlik!

Niçin bu ülkede mezhep partisi, etnik parti ya da bölge partisi gibi siyaset ilmiyle örtüşmeyen yapılaşmalara kalkışılmaktadır?

Bu tür yaklaşım içine girenlerin amacı gerçekte siyaset yapmak değildir.

Ne sözleri ne de eylemleri siyasidir.

Şiddete, silaha ve baskıya başvuranlar siyasi anlamda samimiyetsizdir.

Onların amacı siyaset yapmak değil mümkün olan her aracı kullanarak bölücülük yapmaktır.

Thatcher Başbakan olduğu gün şunları söyler: "Hata olan yere gerçeği getirmek nasip olsun. Kuşku olan yerlere inancı getirmek nasip olsun. Ve umutsuzluk olan yere, umut getirmek nasip olsun."

O samimiyetle işe başladığı için İngiltere gibi bir ülkede yıllarca Başbakanlık yapabilmiştir.

Çıkar eksenli siyaset!

Türkiye'de siyaset geleneksel olarak bir "değer" üreten mekanizma olmaktan çıkmış, menfaatleri maksimize kılma aracı haline gelmiştir.

Böylece belirli bir ideali, ilkesi ve iddiası olmayan "oportünist" kişilikler rahatlıkla ülkenin kaderi üzerinde söz sahibi olabilmektedir.

Halbuki bir siyasi heyet için en büyük handikap ilkesizliktir. Normu, değeri ya da standardı olmayan yönetimler düzene değil kaosa neden olurlar.

Referanslarını şartlara göre revize eden kadroların bağımsız ve ekseni belli olan bir siyaset yürütmeleri de imkânsızdır.

Koltuk uğruna fikirlerden vaz geçmek bir kimliksizlik ve ahlaksızlık sorunudur!

Yazarın Diğer Yazıları