Değerler merdiven süsü değildir!

2 bin yıllık Türk devlet geleneği hiç bu kadar ayaklar altına alınmamıştı. Bataklığa saplanan dış politikayı, bölünmenin eşiğine sürüklenen iç siyaseti, yatırımların sıfırlandığı ranta dayalı ekonomiyi ve dibe vuran ahlaki çöküşü, devlet paralel bahaneler üreterek perdelemeye ve milli değerleri tüketerek ertelemeye çalışıyor.

Eğer saçmalıklar silsilesi ülkeyi gerçekten kurtarmaya yarayacak olsa  “hadi neyse”  diyeceğim ama Anadolu’yu ayakta tutan tüm değerler sömürülüyor! Büyük milletlerin en zor zamanlarda dahi kendilerini yıkıntılarından inşa edecek zenginlikte manevi hazineleri vardır. Çanakkale ve İstiklal Savaşı’nda milletimizi yeniden şahlandıran bu değerler Cumhuriyetin kurucu iradesi tarafından yerinde bir şekilde değerlendirilmişti. Ancak bunlar gelişigüzel harcanmamalıdır.
Din istismarlarıyla kimi dindar kitlelerin yanı sıra dine saygı duyan kesimler de dini değerlerden soğutuldu. Şimdi hedefleri milli hisleri yoğun kitleler. Milliyetçilerin itibar ettikleri olgu ve semboller kamuoyu vicdanını sızlatan israflar ve yolsuzluk temelleri üzerinde yükselen kaçak sarayı ayakta tutacak payandalar olarak kullanılıyor. Medyaya ve sivil topluma yönelik baskı artınca doğal olarak Batı tepki gösterecek ve bu tepki iç politikada AB karşıtlığı kartına dönüştürülerek genel seçimler öncesi milliyetçi seçmenin duyguları okşanıyor!
Komplo teorilerine meraklı kesimler de devletin ajanlar tarafından kuşatıldığı, paralel devletin tüm muhalefeti kontrol altına aldığı iddialarıyla dehşete düşürülüyor ve asıl bölücülük gözden kaçırılıyor. Kendi teröristiyle Oslo’da, İngiltere’nin gözetiminde anlaşma imzalayacak kadar devlet aklından uzak zihniyet, vatandaşını ucuz casusluk senaryolarıyla oyalıyor. Güneydoğu’da özerklik ilan eden, sokakta inisiyatifi ele geçiren, vergi toplayan ve mahkemelerinde insanları yargılayan terör örgütü kendi devletini tam anlamıyla kuruncaya kadar,  “cambaza bak numaralarıyla”  vatandaşın gözleri boyanıyor!
Birileri sözde düşmana karşı kendi istikbal savaşını verirken, milli hazineyi tek tek bozdurup harcamaktan çekinmiyor! 16 büyük Türk devletinin sembollerini saltanat sarayının merdiven süsü olarak sergiliyor. Türk cumhuriyetlerinde ağırlığımızın kalmadığı, Müslüman ülkelerin ise  “aman bizim de içimizi karıştırmasın”  diyerek uzaklaştığı bilindiği halde tarihi miras yeniden dökülmeye başlayan medeniyet sarayını cilalamak için kullanılıyor.
Oysa Türkiye’nin şu an yapması gereken ’abi’ olarak tutunamadığımız Türk dünyasından ve ’imam’ olarak istenmediğimiz İslam alemine yeniden kardeşçe, insanca ve sempatik kanallarla girmektir. Türkiye Cumhuriyeti maalesef Avrupa’da zaten olmayan ağırlığını, Asya ve Afrika’da da kaybedecek bir sefere çıkıyor! Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu,  “ABD, Fethullah Gülen’i vermezse bizi üzer”  demiş. Durumu, düşmanına karşı hassas noktalarını gösterip,  “n’olur buradan vurmayın”  diyen zavallıdan farksız! Yıllardır terör yüzünden her türlü tavizi verdiren diplomatik saçmalıklar şimdi Türk okulları üzerinden tekrarlanıyor. Kapatmalarına bedel kim bilir ne tavizler sunacaklar!
Yurt dışındaki okullarda dalgalanan Türk bayraklarının indirilmesi talepleri karşısında, gittikleri ülkelerde ne kadar acınası hale düştüklerini, arkalarından dalga geçildiğini gayet iyi biliyorlar. Ancak tek adamın kaprislerine teslim olan devlet aklı, Türkiye’nin hem geçmiş kazanımlarını hem günümüzdeki itibarını sıfırlıyor. Bir de hiç sıkılmadan dış politikada kararlılıktan dem vuruyorlar. Verdikleri zararı bugün telafi etmeye başlasanız en az 10 yıl uğraşmanız gerekiyor.  
Birine  “40 kere delisin”  denilse delirirmiş! Halkı deli yerine koydukları durumlar 30’u aştı! Ancak sonunda hasta cinnet geçirirse, neler olacağını kimse kestiremez! İnsanımızın sağduyusunun güçlü, Anadolu mayasının sağlamlığına güveniyorlar fakat değerler öyle yıpratıldı ki artık milletin topluca itibar ettiği dini kurum veya kanaat önderi de kalmadı!
Ecdadın emanetini koruyan, tarihi ve kültürel zenginliğimizle medeniyet coğrafyamıza sahip çıkma iddiasında bulunanlar, herhalde Osmanlı hanedanının nasıl çöktüğünü de biliyordur. Bir obada kurulan muhteşem hükümdarlık, çökmeye yüz tuttuğunda önce Dolmabahçe Sarayı’nı yaptırmış ve padişahlar halife-yi ruy-ü zemin (yeryüzü halifesi) unvanını yetersiz bularak zıllullah (Allah’ın gölgesi) lakapları kullanmaya başlamıştı. Unutulmasın ki kostümler ve takılar insanı adam yapmaz! Hele bir de üstünde iyi durmuyorsa sadece komik duruma düşürür!
 

Yazarın Diğer Yazıları