Değişim

Dünya dönüyor. Dönerken de gece ve gündüz nöbetleşiyor. Günler uzuyor veya kısalıyor. Mevsimler peş peşe geliyor. İnsanlar ise bu dönüşte yerküreyle birlikte dönmeye devam ediyor. Dönerken de bahar mevsimindeki gibi ya canlılığını devam ettiriyor veya kış mevsimindeki gibi yok olup gidiyor.
İnsanlar bedenen kayboluyorlar ama giderken arkalarında bıraktıkları eserleri, bırakanları ya yıllarca yad ettiriyor veya lanetle andırarak tarihe geçmelerini sağlıyor. Lanetlenenler için halkımız “mezarında yatamıyacısa” diye beddua ediyor. Geride kalan her iki eserde değişim getiriyor ama biri mutlu ederken diğeri mutsuz ediyor.
Hâlbuki insanlar her zaman güzel olan değişimin yanında olmuştur. Gelişen teknoloji ve bilgi birikimi değişimi de peşinden getirmek mecburiyetindedir. Değişime uyanlar mutlu uyamayanlar ise mutsuz yaşamak zorundadır. Daha doğrusu değişime uymayanlar, değirmen taşları arasındaki buğdaylar misali yok olacaklardır.
Devletler de değişimi takip edip, ülkesinde değişimin yapılmasını teşvik etmek zorundadır. Eğer bunu yapamazsa dönen yerküre üzerinde fırtınaya kapılmış gazel misali nereye sürükleneceği, akıbetinin ne olacağını asla belli olmaz.
Ancak her ıslık sesine de bizi çağırıyorlar diye koşup gitmek doğru değildir. O ıslık sesi ki insanı uçurumdan aşağıda düşürebilir. O nedenledir ki ıslık sesinin nereden geldiğini, ıslığı çalanların kimler olduğunu ve ne amaçla çaldığını çok iyi algılamak gerekmektedir.
Bugün benim ülkemde ıslık sesi ile fırtınanın sesi bir birine karışmıştır. İnsanlar mı ıslık çalıyor yoksa fırtına mı ıslık sesi çıkarıyor anlaşılamamaktadır. Bu nedenden olacak ki kavram kargaşası, anarşi ve terör kol kola girmiş durumdadır.
Kötüsü ise görevini nasıl yapacağını bilmeyen yetersiz kaptanların bu ses kirliliği içinde yol almaya çalışmaları sonucu meydana getirdiği ölümlü ve hasarlı kazaların oluşmasıdır. Çünkü çıkar ve yandaş kayırma sonucu unvan alan kaptanların hangi sesin kimi, niçin, nasıl ve nereye çağırdığını bilememeleridir.
Niçin bu kaptanlarla yola çıkıyorsunuz diye soracak olursanız? Size verilebilecek cevap, çünkü biz de böyleyiz ama gidiyoruz olacaktır. Hani geçmişte bir bakana efendim imzalarınız bir birini tutmuyor demişler de, o zatı muhterem de “Oğlum çizik değil mi öyle de çizdirir böyle de çizdiririm” demişti. Maalesef bugünkü uygulamalarda da nasıl olsa yetki bende öyle de yaparım böyle de yaparım anlayışı hâkimdir.
İşte bu düşünce ki her alanda değişim adı altında bazı çirkinliklere neden olmaktadır. Değişiklik dedikleri bu garabetler de ne hikmetse en çok eğitim alanında olmaktadır. Halkımız ilköğretim ve orta öğretim alanında olanlardan tam olmasa da bilgi sahibi olup tartışabilmektedir. Ancak insanlarımız yüksek öğretimde yapılanlara ise ya baktığı halde görememekte ya da bilgisizlikten dolayı susup seyretmektedir.
Tüm bu olanların nedeni ise mesleğinin zirvesinde olmakla öğünen ve halka tepeden bakan bilim adamlarının bir kısım nedenlerle halkın içine inip bilgilendirmemeleri, basınımızın ise yanlı tavrı sonucu buralarda değişim adı altında yapılanların rahatlıkla uygulanmalarıdır.
Yüksek Öğretim Kurumu aldığı kararla hükümete destek olma adına Kürdoloji Enstitüleri kurdu. Hiç kimse bunun getirisini ve götürüsünü tartışmadı. Kılık kıyafet yönetmeliğini yok saydı. Herkes alkışladı. Görev süreleri dolan rektörlerin yerlerine yandaşlarını atadılar. YÖK ve ÖSYM başkanlarını değiştirdiler. Hakları dendi..
Şimdi ise üniversitelere biri idari olmak üzere iki rektör ataması yapılması düşünülerek adeta iki başlı ejderhaya dönüştürülmek isteniyor. Konuşması gerekenler ise susuyor. Bir yönetimde iki başlılık zarar verir diyemiyorlar. Eğer yapılan doğru ise ülkede neden tek başbakan var öyle ise diye soramıyorlar.
Tüm üniversite öğrencilerine tanınan ömür boyu okullara devam hakkının devam ettirilmesi adına şimdide tüm öğrencilere bütünleme sınavı hakkı tanıyarak perçinleştirmeye çalıştırıyorlar. Yakında ders kurtarma, ortalama yükseltme ve kurul hakları da tanıyarak orta öğretime dönüştürebilirler. Ne de olsa yüksek öğretim de milli eğitime bağlı bir kurumdur.
Olması gereken dönüşüm ise halkın faydalanacağı ve demokrasinin de gereği olan üniversitelere sınavsız girme hakkıdır. Bunlar ise değişimi tersten okuyup sınav sayılarını çoğaltarak insanları dershanelere daha çok mahkûm etmişlerdir. Üniversitelere iki rektör atayacağım diyenler, tek rektörü bile atarken öğretim üyelerinin oylarını yok sayarak demokrasiyi çiğnemektedirler. Şu an yapılacak olan ise daha çok yandaşı makam sahibi yaparak tüyü bitmemiş yetimin hakkını peşkeş çekmektir.
 Değişim konusunda samimi iseler, ülkenin ve insanlarımızın gelecekteki mutluluğunu merkeze alan ve demokrasinin kurallarına göre hareket etmeleri gerekmektedir. Bugün değişim diye yapılanlar kendi ideolojilerine hizmet etmek, çıkarlarını gözetip yandaşlara makam kazandırmaktan ibarettir. Bu halkı yok sayan anti demokratik kararlar inşallah halkımızın uyanmasına vesile olur da onlar da değişim yapar.

Yazarın Diğer Yazıları