Değişim olmazsa ne olur?

1.            İlk seçimde MHP'siz bir Meclis oluşur... Ülkenin içinde bulunduğu mâlûm şartlara rağmen bu durum korkunç bir akıbet olur... Ondan sonra değişim olmuş olmamış hiçbir anlam ifade etmez...

Kapıyı tekmeleyerek çalan o soruları tekrar soralım: Etrafınızda 1 Kasım'da MHP'ye oy vermemiş ama şimdi seçim olsa da versem diye kıvranan bir kişi (iki kişi değil sadece bir kişi) gördünüz mü? 1 Kasım'da MHP'ye oy vermiş ama bir daha seçim olursa kesinlikle oy vermeyeceğini hakaretler eşliğinde söyleyen kaç kişi gördünüz?

Vaz geçtik bilimsel anketlerden, el yordamıyla yapılan bu anketler bile kahredici bir yenilginin ayak seslerini kulaklarımıza sokuyor...

2.            Bu tabloyu en iyi ölçen ve fırsat kollayan parti iktidar partisi... Uygun takvimi oluşturur ve ellerini ovuştura ovuştura kesinlikle erken seçime gider... 12'de 12 olarak tutturduğu seçim galibiyetleri dizisini 13'te 13'e çevirir... Kurultay salonunda kendi delegelerini, particilerini ve taraftarlarını mesaj dinlerken ayağa diken 'tek adam rejimi' tek komutla herkesi ayağa dikecek kudrete kavuşur... Artık anayasa değiştirme gücü de tek başına eline geçmiş bir siyasî organizasyon söz konusu olur...

3.            Milliyetçiliği genelde soğuk, zaman zaman da düşmanca davranan bir yapı, şu hâlde milliyetçiliğe konjonktürel olarak ihtiyaç duyabiliyor... 'Tek adam rejimi'nin gerçekleşmesi hâlinde, bu ihtiyaç ortadan kalkacak, İnönü dönemleri de dâhil olmak üzere Türk milliyetçiliğine en uzak statü hayata geçecektir...

4.            Zaten iktidar baskısıyla erimekte olan milliyetçi sendikaların ve memurların dayanma gücü tamamen zayıflayacaktır... İşe girme, işte baskı görmeme veya terfi etme gibi ihtiyaçlar tamamen iktidar insafına düşeceğinden, insanî gerekçeler adaletsiz iktidarı daha avantajlı kılacaktır... Milliyetçi organizasyon önce 'etkisiz eleman' pozisyonuna sonra da varlığı anlamsız hâle sürüklenecektir...

5.            2014 mahalli seçimlerinde, bir önceki seçimlere göre kazanılan belediye sayısında büyük bir gerilemeye yol açılmıştı... Zaten 2009'de seçilen belediyelerin 3'te 1'i bir süre sonra iktidar partisine geçmişti... Yerelde daralma daha fazla hissediliyor... Eğer değişim yaşanmazsa başta üç büyük şehir olmak üzere belediyelerin ezici çoğunluğu artık MHP'de olmayacaktır...

6.            Yılların yorgun ve ezik kadrolarını yeni bir mağlubiyetten sonra yeniden motive etmek çok zorlaşacak, kenara çekilme eğilimi maalesef artacaktır... Siyasetin finansmanında da rolü olan taşralı orta ve küçük çaplı iş dünyasında ümitler azalacağından ayakta kalmanın şartı olarak, istemeyerek de olsa siyasetten uzaklaşma veya iktidara yaklaşma gibi istenmeyen yaklaşımlar görülebilecektir...

7.            Milliyetçi sivil toplum kuruluşları, ülkenin geleceğine etki edebilmek ümidiyle, iktidarla daha yakın ilişki kurma ihtiyacı içine girebilecek, bunun meşru gerekçeleri eşliğinde bir yozlaşma yaşanabilecektir...

8.            Tamamen 'gelecek kaygısı'yla nispeten daha az politize veya apolitik ailelerde çocuklarını milliyetçi kuruluşlardan uzak tutma gayreti artacaktır... Bu da zaten alttan akış sağlamada zorlanan yapıyı iyice zora sokacaktır...

9.            Eğer değişim olmazsa, Türk milliyetçiliğini, siyasetten, ekonomiden, üniversiteden ve sosyal hayatın her alanından tasfiyeye iten korkunç gerçek çok daha verimli bir alana kavuşacaktır...

***

19 Haziran tüzük kurultayı bunun için sadece 'önemli' değil, tam anlamıyla 'hayatî...'... Çünkü değişimin alternatif yok... Değişime karşı çıkan parti yönetiminin milliyetçilere 12 yıla sığdırılmış 12 mağlubiyete ilk seçimde bir yenisini eklemekten öte sözü olamaz... Zaten yok...

Şimdi delegenin önüne tarihî bir fırsat geldi... Ya siyasî mukadderatını kendi eliyle inşa edip, şu kahredici çukurdan hareketini çıkaracak... Ya da istikrarlı bir şekilde gerileyen ve bu defa 'kesinlikle telafisi olmayan' bir mağlubiyete hazırlanan Genel Merkez'e onay verecek...

Değişimin alternatifi olsa onu tartışmak mümkün olabilirdi ama yok... Değişim yoksa 'ülkede tek adam rejimine yol vermek' var... Bu kadar basit ve yıkıcı bir gerçek bu... Allah'tan delegenin büyük çoğunluğu 'kendisine tutunup yeniden ayağa kalkmak'la 'kendisini imha etmek' arasındaki seçimde birinciyi tercih etmiş durumda...

Çünkü görüyorlar, "Değişim olmazsa ne olacak da yeniden ümitleneceğiz?" sorusu karşısında parti içi muktedirlerin aciz ve ilgisiz kalışını... Ve onun için akılları ve yürekleriyle asılıyorlar kendi mukadderatlarına...

Yazarın Diğer Yazıları