Dejavu; bedenim Adana'da, ruhum Silivri!

Hem "Ergenekon" namlı Ümraniye, hem Balyoz...

Ben, şimdi "FETÖ" olduğu iddia edilen yapının sevk ve idaresinde Silivri'de yürütülen "kumpas" davalarını mümkün olabildiğince takip etmiş, takip etmeye çalışmış bir gazeteciyim.

Gidemediğimde, satır satır mahkeme tutanağı okuyarak...

O düzmece iddianamelerin içinde kaybolarak...

Cezaevlerinden gelen mektuplardaki çığlıkları ta kalbimde duyarak, toplumun da kalbinde duymasına çalışarak...

Keza Oda TV...

Poyrazköy...

Ve diğerleri için de geçerli.

***

Sonradan beraat eden, yani yıllarca haksız-hukuksuz biçimde, suçsuz yere hücrelerde tutulan insanların rütbeleri söküldüğünde hissettiklerini, "babalık ve kocalık sıfatlarının verdiği haklar" mahkeme yoluyla ellerinden alındığında yüreklerine oturan o öküz ağırlığındaki yumruyu, evlat acısını, ana acısını, son nefeslerini verişlerini, ölüme tahliyelerini, hayatlarının en verimli, en olgun, en hakkıyla yaşanacak 5 yılı çalındıktan sonra, hiçbir şey olmamış gibi pişkin pişkin "hadi kaldığınız yerden yaşamaya buyrun" denildiğinde yüzlerinde oluşan o kekremsiliği görmüş bir gazeteci olarak, "kumpas"ı itiraf ettiklerinde derin bir "oh" çekmiştim. ÖYM'leri kapattıklarında, zalimin zulmünü yanına bırakmayacaklarına dönük adımlar atmaya başladıklarında da...

Sanmıştım ki, 17-25 Aralık sürecinde, "hukukun bir gün herkese lazım olacağını" bizzat tecrübe ettikten sonra herkesten çok iktidar sahipleri çabalar ki, egemen kılınabilsin "hukuk devleti".

***

Aylardır, Adana'da, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü ve mesai arkadaşlarının, kendileri için görevlerinden dolayı "işlenemez" olan bir suçtan, masumiyet karineleri yok sayılarak, bilirkişi gibi en makul ve de teknik bir konuda adil yargılama için zaruri olan talepleri dahi geri çevrilerek, ihsas-ı reyle, aleyhteki tanıkların bile -ortada bir suç bulunmadığından- mecburen lehte ifadeleri görmezden gelinerek, yurt dışı yasakları ve her duruşmada tekrarlanan tutuklama talepleriyle siyaseten itibarsızlaştırıcı bir tavrın gölgesinde, en hazini de atılı suçun nerede, ne zaman, nasıl işlendiğine dair bir tek satır bulunmayan bir iddianameyle yargılanmalarına tanık oldukça, birkaç yıl öncesine, spor salonundan bozma o mahkeme salonuna dönüyorum:

Ne farkı var?

Nasıl, hangi veriyle ikna olup da inanalım biz bu ülkenin daha adil, daha demokratik bir düzene ilerlediğine!

***

Hüseyin Sözlü ve çalışma arkadaşlarının davası, dün yapılan duruşmada 21 Şubat'a ertelendi.

Muhtemelen karar duruşması olacak.

Ülkenin prestijini kaybetmemiş birkaç kurumundan biri olan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin Dekanı Prof. Dr. Muharrem Özen, dün sunulan mütalaasında "mahkumiyet vermek hukuka aykırı olacaktır" diyordu.

Davayı "hukuka rağmen" bu noktaya kadar getirenler bakalım neye hükmedecekler!

Bu davadan çıkacak karar önemli işaretlerden biri olacak;

Türkiye neye/nereye dönüşecek!

***

Turizm sektörüne müjde(!)

--------

Uçak düştü, dolar çıktı, bomba patladı, mülteci görünümlü terörist yığıldı derken; yeryüzü cehennemine dönen memleket "cennet" diye pazarlanamayınca, turizm mevta malum...

Sahiller boşaldı, oteller kapandı...

***

Bir ihtimal daha vardı; yayla turizmi şahlandırılabilirdi...

Müteahhitler girdi, dozerler, vinçler; doğa harikalarına beton atıldı!

***

Bir ihtimal daha olabilirdi; memba sonuçta bu coğrafya:

Şifa turizmi...

"İlaç gibi" yeraltı sularını zehirlediler, keza toprağı...

Ne ekersen kanser biçiyorsun son yıllarda.

***

Kafası bandajlı Ortadoğulu erkekler, gizli estetiğe kaçan Arap kadınlar derken iyiydi; "sağlık turizmine maşallah"tı...

Sahte doktor, sahte hemşire haberlerini gören arkasına bakmadan kaçtı; can tatlı.

***

Rafting diyeceğim;

HES'e takıldı!

***

Kuş gözlemciliği olabilirdi;

Nesilleri tükendi!

***

Olsun...

Yeter ki sizin umudunuz tükenmesin!

Yeni bir ihtimal daha doğuyor şimdi:

28 Ocak 2017, İngiltere Başbakanı Theresa May Ankara'ya geldi.

2 Şubat 2017, Almanya Başbakanı Angela Merkel Ankara'ya geldi.

9 Şubat 2017, CIA Başkanı Mike Pompeo Ankara'ya geldi.

10 Şubat 2017, BM Genel Sekreteri Antonıo Guterres Ankara'ya geldi.

Emperyal turizm cenneti Ankara;

Nasıl ama?

Küresel işgal ağalarının yeni gözdesi!

Siz de gelin;

Payınıza bir şeyler düşer illa ki!

***

"Pardon" günü bir görüşelim sizinle...

-------

Referandumda "evet" vermeye karar verip, bunu da birkaç gün önce yayımlanan KHK ile üniversiteden atılan, bölücülüğe teşne kimi akademisyenlerle aynı safta olmama gururuyla(!) meşrulaştırmaya kalkışan arkadaşlara kısa bir sorum olacak:

Aynı akademisyenlere "pardon" denip de görevlerine iade edildiklerinde ne diyeceksiniz?

"Ver evetimi geri" mi?

Yazarın Diğer Yazıları