Demek ki neymiş!..

Bu satırlar, 16 Nisan 2018 günü bu köşede yayımlandı:

"Bu Salı grup toplantısında olur mu bilmem ama bu Salı olmazsa önümüzdeki hafta sonu Kızılcahamam'da MYK üyeleriyle yapacağı kamptan sonra MHP Genel Başkanı "erken seçim çağrısı"nda bulunursa, bu hiç de "sürpriz" sayılmayacak Ankara'da."

***

Bu sözler de, 17 Nisan 2018 günü, TBMM'de, MHP Grup Toplantısı'nda yankılandı:

"Bilinmelidir ki, gerekli Uyum Yasalarının süratle çıkarılmasının akabinde, MHP takdir ve tercih hakkını seçimlerin erkene alınmasından yana kullanacaktır.

 Siyasi muhataplarımıza ve aziz milletimize samimi ve tartışılmasını ümit ettiğimiz teklifimiz şudur:

26 Ağustos 2018 Pazar günü, yani Malazgirt Zaferi ile Büyük Taarruzumuzun yıl dönümlerinde Türk milleti yeni bir zafer ruhuyla sandığa gidip hem cumhurbaşkanını hem de milletvekili genel seçiminde Türk ve Türkiye düşmanlarına gereken dersi vermesi en makul, en akılcı, en demokratik yoldur."

***

Kimseden takdir-tebrik beklemiyorum ama "yok öyle bir şey" diyerek yazdıklarımı yalanlayan, "nereden çıkardığımı" sorgulayan MHP milletvekillerinin bir "özür"ünü alırım!

***

Geldikleri gibi giderler(!)

Ne dersiniz; MHP Genel Başkanı'nı erken seçim çağrısında bulunmaya iten ruh hali/motivasyon/duygu/inanç bu olabilir mi?

AKP'nin 16 yıllık iktidarı, Devlet Bahçeli'nin çağrısıyla yapılan erken seçimle başlamıştı...

Şimdi yine Bahçeli'nin çağrısıyla bir erken seçim yapılırsa "geldikleri gibi giderler" diye mi düşündü acaba!

***

Erdoğan, Bahçeli'nin teklifine "evet" derse...

Karizması çizilir...

Yerel seçimden koktuğu kabul edilir...

İttifakın "kelebek ömürlü" olduğu/sürdürülebilir olmadığı hissi pekişir...

***

SORU-YORUM

2002'de erken seçim talebinin gerekçesi "MHP'siz hükümet" senaryolarını bozmaktı! Şimdi tam da "MHP'li hükümet" senaryoları yazılırken hayırdır?

***

AKP'liler tarihe homurdanmakta haklı

AKP'liler, Devlet Bahçeli'nin erken seçim çağrısını "tarih de vererek" yapmasından hoşlanmamış. Bahçeli'nin telaffuz ettiği tarihin tarihi önemine bakınca, nesinden hoşlansınlar ki!

26 Ağustos benim doğum günüm; benlik bir durum yok. Sandıklar açıldığında, hayatımdaki en kıymetli doğum günü hediyesini almış olurum en fazla!

Da...

26 Ağustos'a AKP'li gözüyle bakınca...

İktidarlarının önemli bir bölümünü Türklüğü Anayasa'dan, kamu kurumlarının tabelalarından, eğitim müfredatından ve hatta memleketin dağından, taşından, toprağından silmeye çalışmakla geçirmiş bir siyasi parti, Alparslan'ın büyük zaferi Malazgirt'le birlikte Türklüğün Anadolu'da yerleşik hale gelmesiyle özdeşleşen bu tarihe hangi atfı yapabilir ki kampanyasında!

"Büyük Taarruz" için, "Tarihî bir kırılma noktası olan savaş, sonradan nedense Başkumandanlık Meydan Muharebesi olarak adlandırılmıştır. Başkumandanın Mustafa Kemâl olmasıyla bir ilgisi var mıdır, bilemiyorum. Ancak ne bizim tarih anlatımımızda ne de dünya tarihinde savaşları sadece kumandanlarıyla anmak pek yoktur. Örneğin Amerikalılar için bir "George Washington Savaşı" yoktur ama "iç savaş" vardır. Ya da İngilizler için "Üçüncü Allenby Savaşı" yoktur ama "Üçüncü Gazze Savaşı" vardır. Görebildiğim kadarıyla edindiği üstün askerî başarılara rağmen tarihimizde bir "Kâzım Karabekir Muharebesi" yoktur ama biraz önce bahsettiğim Başkumandanlık Meydan Muharebesi ile "Birinci ve İkinci İnönü Savaşları" vardır..." yazan "akil yazarlar" nasıl bir illiyet kuracak AKP ile 26 Ağustos arasında!

Benden söylemesi;

Seçim olur da sahiden 26 Ağustos günü yapılırsa, AKP'liler hiç öyle zafer söylemlerine filan girip kendileriyle çelişmeden, komik duruma düşürmeden direkt "Bize zinhar yüz vermeyen sahiller sandığa gitmez biz de yırtarız" diye düşündük derseler çok daha samimi olur propaganda sırasında!

***

GÜNÜN SÖZÜ

"26 Ağustos'da kazanmak için ya Alpaslan ya Mustafa Kemal olmak ya da onların izinden gitmek lazımdır!"

Ahmet Yavuz

***

"Adını anmayacağım"

AKP Genel Başkanı'nın, dün partisinin grup toplantısındaki "Rahmetli Özal'ın adını memleketinde yaşatmak için Malatya Turgut Özal Üniversitesi'nin kurulmasına karar verdik. Mevcut ismini anmayacağım, oradaki mevcut üniversitenin bir defa öğrenci sayısı fazla. Onu ikiye böleceğiz..." sözlerini de -çok büyük ayıp olması dışında- bir tür "erken seçim alameti" kabul etmek mümkün bence;

Geleneksel kutuplaştır-çatıştır-kemikleştir metodu yine...

Ve fakat, toplumun yay gibi gerilmekten harap ve bitap düştüğü artık hemen her sektörün "kaybedenler kulübü"ne döndüğü şu dönemde gidilecek bir seçimde, seçmen de döner onlara "Sözünü tutacağım/Adını anmayacağım" derse...

Asıl eğlenceyi o zaman görün işte!

Yazarın Diğer Yazıları