Demokrat Atatürk

Demokrat Atatürk
“Kendisine “Atatürk!” diye söz yöneltilmesi üzerine söylemiştir: Kendisine yalnız adıyla hitap ettiren, benim kadar demokrat devlet başkanı biliyor musunuz?” (M. Şükrü Akkaya, Ülkü Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 24, 1948, s. 5)

“Ömür boyu Cumhurbaşkanlığı teklifi söylentileri üzerine gazetecilere söyledikleri:

Bana öteden beri bu ve buna benzer tekliflerde bulunanlar çok olmuştur. Siz ve kamuoyu bilmelisiniz ki bu yoldaki teklifler hoşuma gitmemiştir ve gitmez. Benim amacım Türkiye’de, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde millet egemenliğini sağlamlaştırmak ve ebedileştirmektir. Dediğiniz gibi bir teklifi,benim idealimi gerçekten inciten bir anlamda sayarım. Bu noktada şu veya bu yorumlara giden sözlerin anlamını, beni iyi tanımış olan Türk milleti benden daha iyi takdir eder. 1930” (Cumhuriyet gazetesi, 26.9.1930)

İzmir’de, halkla yaptığı bir toplantıda söylemiştir:

“Efendiler, ben şimdi burada hazırlanmış bir söylev verecek değilim. Amacım halkla, kardeşçe sohbet yapmaktır. Bu dakikadaki konuştuğunuz kimse, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Başkomutan değildir; sade bir milletvekili ve sizi çok seven bir hemşeriniz Mustafa Kemal’dir. Bu sebeple benden neler öğrenmek istiyorsanız, serbest olarak sormanızı rica ederim. 1923” (Atatürk’ün S.D., II, s. 84)

“Konya ‘da esnaf ve tüccarlar tarafından düzenlenen ziyafette, bir tüccarın “Hükümetin, ticaretimizi geliştirmek için ne gibi düşüncelere sahip olduğunu” sorması üzerine verdiği

cevap:

-Evvelâ şunu söyleyim ki, bendeniz içinizde hükümet adına değil, meclis adına değil, ordu adına değil, sadece bir milletvekili gibi, belki de yalnız bir arkadaşınız, bir kardeşiniz gibi bulunuyorum. Onun için sorunuza hükümet adına cevap vermeye yetkim yoktur. Eğer sorunuzu ‘Sen ne diyorsun? Senin ticaretimiz hakkındaki fikrin nedir?” diye sorsaydınız o zaman cevap vermekte sakınca görmezdim ve kabul ediyorum ki asıl amacınız da budur. 1923” (Atatürk’ün S.D. 11, s. 135-136)

“Dolmabahçe Sarayı’nda İstanbul halkı temsilcileriyle yaptığı konuşma sırasında söylemiştir:

Artık bu saray, Allah’ın gölgelerinin değil, gölge olmayan, gerçek olan milletin sarayıdır. Ve ben burada milletin bir bireyi, bir misafiri olarak bulunmakla bahtiyarım. 1927” (Atatürk’ün S.D. II, s.247)

“Kendisine ‘Büyük Atatürk!’ diye söz yöneltilmesi üzerine söylediği söz:

-İsmime böyle riyakâr kelimelerikarıştırmayınız. “(Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, 1955, s. 117)

“Ben esasen saraylardan hoşlanmam. Devlet Başkanı olmak zorunluğuyla İstanbul’a geldiğim zaman, Dolmabahçe denilen soğuk bir yerde otururum. Ben orada rahatsız otururum. Ben bir evde oturmaktan, daha rahat ederim.” (Hasan Cemil Çambel, Dünya gazetesi, 30. 8. 1952)

“Annesi için yaptırılan mermer sandukalı ve uzun yazıtlı kabrin fotoğrafını gördükten ve yazıtta “Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’nin valide-i muhteremeleri Zübeyde Hanımefendi’nin...” diye başlayan cümleyi okuduktan sonra Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’a söyledikleri:

-İlk fırsatta İzmir’e gidersin, bu sandukayı ve yazıtı kaldırtırsın; dağdan iki büyük ve uzun taş getirtirsin, birini olduğu gibi bir temel üzerine yerleştirir, diğerini baş tarafına diktirirsin ve bunun bir yerini biraz düzelttirerek “Atatürk’ün anası Zübeyde burada gömülüdür” diye yazdırırsın, altına da ölüm tarihini koydurursun, yeter! “(Hasan Rıza Soyak, Fotoğraflarla Atatürk ve Atatürk’ün Hususiyetleri, 1965, s. 10)