Deniz Baykal, Yeniçağ'a konuştu

Deniz Baykal, Yeniçağ'a konuştu
Deniz Baykal, anayasa değişikliğinin TBMM’den geçmesi halinde, Türkiye’yi çağdaş bir demokrasi değil, bir Orta Doğu diktasına götürebilecek sistemin önünün açılacağını söyledi.

Fatih ERBOZ / ANKARA

Anayasa değişiklik teklifinin birinci tur oylamaları öncesinde kritik uyarılarda bulunan CHP eski Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal, bugün başlayacak ikinci tur(nihai) oylamalar öncesinde de uyarılarının dozajını arttırdı.

YENİÇAĞ’a özel bir röportaj veren Baykal, anayasa değişikliğinin Meclis’ten geçmesi halinde, “Bu meclis, Türkiye’yi çağdaş bir demokrasiye değil, bir OrtaDoğu diktasına götürebilecek bir anayasa hazırlamıştır” dedi.

Baykal, “TBMM tarihi bir kararın eşiğinde. Bu getirilen teklif bundan önceki, anayasa değişikliklerinin hiçbirine benzer değildir. Bu bizim anayasal sistemimizin Meclis’in konumunu derinden etkileyecek olan, bir düzenlemedir. Artık bu düzenleme ile TBMM’ye ve millete şirk koşulmuştur, koşulmaktadır, ortak çıkarılmaktadır. Bir Meclis yönetimi yerine milli irade yönetimi yerine, tek kişi yönetimi ikame edilmektedir” dedi.

Deniz Baykal şöyle devam etti: “Meclisin yetkileri alınmıştır. Yasama yetkisi paylaşılmıştır. Denetim yetkisinin tümü kaldırılmıştır. Hükümeti kurma yetkisi elinden alınmıştır. Hükümete onay verme ya da düşürme yetkisi ortadan kaldırılmıştır. Meclis 12 Eylül döneminin Danışma Meclis’ine döndürülmüştür. Egemenlik kullanan değil, egemenliği kullanana destek olan bir Meclis haline gelmiştir. Egemenliği orada askeri yönetim kullanıyordu, danışma meclisi ona destek veriyordu, şimdi 5 yılda yapılacak birs eçimle iş başına gelecek olan kişisel otoriteye destek vermenin ötesinde onu ne denetleme, ne sınırlama imkanı olmayan bir danışma meclisi konumunda bir Meclis yaratılmaktadır. İkinci müzakere ve oylama TBMM’nin tarihi emanete layık olup olmadığını gösterebilmek için elindeki son fırsattır.”

TRUVA ATI GİBİ 

“Kale içerden fethedilmiştir” diyen Baykal, şunları söyledi: “Başkan, Meclis’i içerden fethetmiştir. Bir Truva Atı gibi Meclis’i iktidar partisi aracılığıyla denetimine almıştır başkan. Meclis, başkanın denetimine teslim edilmiştir. Onun kararına teslim edilmiştir. Meclis bağımsız bir kimlik sahibi bir otorite merkezi olmaktan çıkmıştır. Ne denetleyebilir, ne yönlendirebilir. Oradan gelecek telkinleri uygulamanın dışında yapabileceği bir şey yoktur. Tam maaşlı boşa çıkarılmış bir meclis söz konusudur. Sayısı da 600’e çıkarılmıştır. Yürütme başkana teslim edilmiştir şahsen. Hiç kimsenin onayına ihtiyacı yoktur, desteğine ihtiyacı yoktur. Başkan yürütme yetkilerini kullanırken, Meclis’e bilgi verme durumunda dahi değildir. Onay alma ihtiyacı içinde değildir. Sorgulamaya tabii tutulma imkanı yoktur. Yürütmeyi müstakilen kimseye hesap vermeden kendisi uygular. 700 milyarlık bütçeyi kendisi istediği gibi harcar. Bir itirazınınız varsa mahkemeye verinden başka bir cevabı yoktur. Peki bir yanış yaptığını görürsek, mahkemeye nasıl vereceğiz? 400 üye bir araya gelecek 400 üyeyle mahkemeye vereceğiz. Hangi Meclisle? İktidar partisinin çoğunluğunun genel başkanının Cumhurbaşkanı olduğu bir Meclis’e. Hadi diyelim o 400 üyeyi bulduk. Dürüst, cesur adaletin gereğini yerine getirecek, 400 vatan evladı çıktı yapılan yanlışlık karşısında ve yüce divana verme kararı aldı bu Meclis. Onu yargılayacak olan kim? 15 üyenin 12 üyesini doğrudan Cumhurbaşkanının atadığı Anayasa Mahkemesi. Olur mu böyle bir şey? Buna denetim denir mi Allah aşkına. Meclis’in denetim yetkisi tümüyle ortadan kaldırılmıştır, göstermelik bile yoktur. Başkan, layüsel hiçbir yere hesap vermez.

SAMİMİ OLALIM BİRBİRİMİZİ ALDATMAYALIM

Deniz Baykal, “Yürütmenin tümü başkana emanet edilmiş, bu tek adam rejimidir, çok açık bir şekilde. Hangi tek adam rejimidir? Son dönemde aldığı önemli pek çok kararı ülkeye çok ağır bedeller ödettirmiş çok büyük yanlış olarak ortaya çıkmış bir siyaset adamına hiçbir denetim şansı olmadan bu yetkiler verilmiştir. Peki bu yetkiler neden verilmiştir? Bu Meclis, Milletvekilleri bu yetkileri, doğru, yararlı ülke için, memleket için, millet için devletin geleceği için, gerekli olduğuna inandığı için mi? Hayır. Samimi olalım, birbirimizi aldatmayalım” dedi.

Deniz Baykal sözlerini şöyle sürdürdü; “Bugün parlamentodaki iktidara destek olan milletvekilleri de pekala biliyorlar ki, bu yanlıştır. Ne yazık ki Meclisimiz, yanlışa yanlış diyebilme imkanından, iktidar cenahında büyük ölçüde mahrum kalmıştır. Bu, doğru dürüst tartışılmadan, oluşturulmuştur. Kimin oluşturduğu belli değildir, müellifi belli değildir. Kimse sahip çıkmıyor çünkü, kimse bunu tarihe karşı ben hazırladım deme imkanını bulamıyor. Orhan Aldıkaçtı 12 Eylül anayasasına bile sahip çıkmıştır doğrusu buydu diye. Bunun sahibi yok. Neden? Herkes utanıyor çünkü buna sahip çıkmaktan” ifadelerini kullandı.

BURADAN KADDAFİ ÇIKAR

Baykal, “Bu bir sakat doğum olacaktır. Özürlü bir anayasa geliyor eğer geçerse Meclis’ten. Özürlü bir anayasanın arkasında duran bir Meclis kendi kimliğini ciddi şekilde sorgulatacaktır” dedi. Baykal şöyle devam etti: “Dediğim gibi Meclis için köprüden önceki son çıkıştır. Kendi tarihine ihanet etme tehlikesiyle Meclis karşı karşıyadır. Bu meclis, Türkiye’yi çağdaş bir demokrasiye değil, bir Orta Doğu diktasına götürebilecek bir anayasa hazırlamıştır. Buradan Kaddafi çıkar, Saddam çıkar, Esad çıkar, Mübarek çıkar. Buradan hiçbir şart altında demokratik bir ülkenin hesap veren sorumlu başkanı çıkmaz. Bu, Türkiye’ye bir Orta Doğu dikta rejiminin hukuki alt yapısını getiren tekliftir.. Ne olur? İstikrar getirmez, huzur getirmez.