Deniz Gezmiş ile cezaevinde görüşebilmek bize nasip oldu

Şans, çoğu kez gazetecinin haber konusunda en büyük yardımcısıdır. İstanbul’da yakalandığından itibaren Ankara’da idamına kadar hiçbir gazeteci ile konuşturulmamış olan Deniz Gezmiş ile konuşma fırsatı bulmuş olmam da benim için böyle mesleki bir şanstı. O yıllarda Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda tertiplediğimiz konserlerde 30 kupon toplayıp gönderen Tercüman okuyucuları için noter huzurunda apartman katı çekilişleri yapmaktaydık. Bu konserlerin düzenleyecisi, sunucusu ve tam yetkilisi gazetem adına bendim. Tercüman gazetesinin bu konserlerini izleyen Bayrampaşa Cezaevi müdürü ve savcısı, mahkumlara moral olması için benzer bir konseri cezaevinde tertiplememiz için bana talepte bulundular. Prensip olarak talebi kabul edip ayrıntıları görüşmek üzere ertesi gün cezaevinde buluşmak için randevulaştık. Bu benim ve gazetem için büyük bir şanstı... Çünkü 8 gün önce yakalanan Deniz Gezmiş ve arkadaşları Bayrampaşa Cezaevi’ndeydi... Hürriyet Gazetesinin Başbakan’dan, Deniz Gezmiş ile görüşüp röportaj yapma isteği ret edilmişti...
O gece gözüme uyku girmedi. Sabah, foto muhabiri Tancan Baltalı ile Bayrampaşa Cezaevindeydik. Müdür bizi kapıda karşıladı, doğru Cezaevi  Savcısını ziyaret ettik, yarım saat programı konuştuk. Salonda kadın hükümlü ve tutuklular önde oturacak, arkalarında iki sıra gardiyanlar ve arka sıralarda da erkekler girişler ve duvar kenarında silahsız yeteri kadar jandarma olacaktı.
Programa Şükran Ay, Abdullah Yüce, Nihal Köknar, türkücü Fatma Türkân ve radyo saz-bağlama ekibi, komedyen Antenler’i aldım. İki gün sonra gerçekleştirdiğimiz konser şahane oldu Şükran Ay, kadın hükümlülerin arasına girerek onlarla şarkı okurken, Tancan, hepsinin resimlerini çekti. Aslında sahneye hükümlünün çıkmasına yasak vardı ama, sanatçıları onların yanına gitti.
Ben konseri izlerken, Baş Gardiyan yanıma geldi; “Şemsi Bey sizi Deniz Gezmiş rica ediyor, müdür bey de izin verdi” dedi.
İnanılmaz bir olay, Tancan Baltalı ile hemen siyasilerin koğuşuna gittik. Baş Gardiyan demir kapıyı tıklattı, demir parmaklıklı hücre penceresi içeriden açıldı;
“Deniz Gezmiş nerde?” diye soran Baş Gardiyana parmaklıklı pencereden Yusuf Aslan “Deniz Voleybol oynuyor!..” cevabını verdi.
“Gazeteci Şemsi Bey’i rica etmişti, müdür beyin haberi var geldiler.
Yusuf Aslan, yan tarafa seslendi;
“Deeeennnniiizzz, Şemsi Bey geldi...
Kenara çekilince, demir parmaklıklı küçük pencerenin arkasında esmer uzun boylu Deniz Gezmiş göründü, tebessüm etti. Parmaklarını dışarı uzattı, parmaklarımız birleşti ve “Özür dilerim, iddialı bir voleybol maçımız, sizi beklettim” dedi. Öğrenci olayları sırasında bol bol resimlerini çeken Tancan’ı tanıyordu. O’na takıldı:
“Tancan be, keşke çektiğin resimleri de getirseydin!..”
Tancan’ın “Seninle görüşebileceğimizi sanmıyordum ama resimleri posta ile göndersem eline geçer mi?” sorusu üzerine, espri yaptı:
“Gönder de, seni de yanımıza atsınlar, burada resimlerimizi çekersin”
Bu kez ben sitemde bulundum;
“Neden konsere gelmediniz?.”
Müstehzi ifadeyle tebessüm etti:
“Siyasileri konsere almadılar!.”
“Cezaevi Savcısı bana, herkes gelecek, demişti...”
“Bizi herkesten bile saymıyorlar...”
Ve dert yandı:
“Şemsi abi, senin zahmet ederek buraya gelmeni şu bakımdan rica ettim. Bir haftadır buradayız, Ankara’ya götürecekler kimse ifademizi almadı... Bu hukuka aykırı bir uygulama olduğu kadar Anayasal bir suçtur da...  Fakat bizi kimse dinlemedi, bakalım Ankara da ne olacak!. Adam mı öldürdük?.. Adam öldürsek daha iyi muamele görürdük... İdamlık dahi olsak ifadelerimizi almaları gerekir... Keyfi davranıyorlar, bizi insan yerine koymuyorlar!.”
Bunları Cezaevi Savcısı’na aktaracağımı söylediğimde elini havaya doğru salladı ve o an yüzündeki çaresizlik çizgilerini sezdim:
“Emir yukarıdan, yoksa Savcı Bey’in bize davranışı normal!.”
Bu sırada Tancan,  tam resim çekecekken, yanımızdaki Baş Gardiyan makineye el attı ve üzgün bir ifadeyle: “Müdür bey emir verdi, resim çekilmeyecek... Yoksa beni hemen kovarlar... İki çocuğum ve yaşlı annem ile gözleri görmeyen babam var, sizden rica ediyorum...” dedi.
Bunun üzerine Deniz Gezmiş de, “Tamam, tamam çekmesin. Senin başını belaya sokmayalım, zaten bize selam vereni sürüyorlar” diyerek baş gardiyandan yana çıktı.
Diğer gardiyan da önümüze set olunca, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile parmaklarımız veda için birleşemedi... Sesimizle vedalaşıp konser yerine dönerken Baş gardiyan; “Müdür Bey, buranın Hilton diye bilinen yerini onlara verdi. İçeride bahçesi bile var orada top oynuyor, yatıp güreşiyorlar.”
Cezaevindeki konserin fotoğraf ve röportajı Tercüman’da yayımlanınca, ilk tepki ve ayrıcalık şikâyeti Hürriyet Gazetesinden C.Savcılığına yapıldı. Diğer gazetelerin de tepkisi olmuştu. Ancak bu resimli haberlerimiz büyük ilgi görürken, Cezaevi  Savcısı, Deniz Gezmiş ile ilgili yazı ve haberin yayımlanmaması için Tarcüman’ın patronu Kemal Ilıcak’tan ricada bulunmuştu. Ricası yerine geldi ve yayımlanmadı.

 
Yaptığımız bu görüşme dışında Deniz Gezmiş ve arkadaşları 6 Mayıs 1972 yılında Ankara Cebeci Sivil Cezaevinde idam edilene kadar hiçbir gazeteci ile konuşturulmadı.  Ve Deniz Gezmiş ile bu tarihi buluşmamızı ilk kez 38 yıl sonra siz değerli okurlarımla paylaşmış oluyorum. Ruhları şad olsun...

Yazarın Diğer Yazıları