Deniz ve Hava Kuvvetlerimiz

Devletimizin her kurumunun turizm sektörüne bir şekilde faydasının olacağı düşüncesi ile bu haftaki yazımı Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarımızın yapabileceklerine ayırmak istedim.
Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde özellikle Ege ve Akdeniz sahillerine yığılmış olan turizm bölgelerimizdeki günübirlik turizm faaliyetleri arasında, kara turizmi ağırlığını hâlâ korumakta. karayollarımızın durumu gereği, turların büyük çoğunluğunun kara araçları ile yapılması kaza riskini artırır iken, kaza sonrası yapılan spekülasyonlar ülke turizmine zarar vermektedir.
Turizmde marka olabilmek için, öncelikli olan bütün Akdeniz çanağında olan ülkelerin sahip olduğu,  “deniz, kum ve güneş”  üçlemesine dayalı sunumu bırakıp, turistlerin yalnızca Türkiye’de ve hatta bazı turizm bölgelerinde alabilecekleri hizmetleri ön plana çıkarmak, bu bölgelerin de o ürün yelpazesi ile sektörde yer edinmelerini sağlamakla mümkün olabilir.
Muğla’nın Ortaca İlçesine bağlı Dalyan Beldesi, adı üstünde balıkların üredikleri ve yumurtalarını bıraktıkları yer anlamına gelmesine rağmen, hiçbir zaman dalyanlarda yetişen balıkların envai çeşidinin rahatlıkla yenebileceği bir turizm merkezi olamadı. Balık yerine ‘çamur banyoları’ ve ‘İztuzu Plajı’ ile tanınmayı yeğledi. Oysa ki bugün eğer bu beldede Türkiye’nin hiçbir yerinde yapılmayan türde bir balık mönüsü ziyaretçilere sunulabilmiş olsa idi, sadece ‘Dalyan Balığı’ yemek için bile binlerce insan buraya çekilebilirdi.
Kara turizmini denize çekme noktasında Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıklarımıza büyük görevler düşmekte. Alternatif turizm faaliyetleri arasında gösterilen ve her geçen yıl katılımcı sayısı artan  “tüplü dalış”  turlarının daha geniş yaş gruplarına hitap edebilmesi için, Deniz ve Hava Kuvvetlerinin envanterlerinde hurdaya ayrılmış olan 10 adet uçak, 10 adet de gemi özellikle genç kuşak turistlerin tercih ettiği; Marmaris, Bodrum ve Fethiye körfezlerinin tüplü dalış derinliklerine uygun noktalarda denize batırılabilirler.
Eldeki hurdaya ayrılmış uçak ve gemilerin hurda maliyetleri de yine o bölge turizmcilerinden taksitle tahsil edilebilir. Şöyle ki, düzgün bir tanıtım politikası ile uçak ve gemi batıklarının olduğu bölgelerimize gelecek olan müşteri profili anında değişecek bu değişim konaklama rezervasyonlarını olumlu yönde etkileyecektir. Dolayısı ile bu hurda uçak ve gemilerin hurda değerleri tüm turizm işletmesi sahiplerinden payları oranında toplanabilecektir.
Hava Kuvvetleri Komutanlığımız turizm bölgelerinde büyük eksikliği duyulan “hava faaliyetleri turizmine” elinde bulunan ve yolcu taşımaya müsait kargo uçakları ile hizmet verebilir. İnsanlar 15-20 kişi kapasiteli deniz uçakları ile tatile geldikleri yöreleri havadan görmenin zevkini unutamayacaklardır.
Tuzla tersanesinde mükemmel projelere imza atan ve yerli amfibi çıkarma gemileri bile üreten mühendislerimiz, tabanı şeffaf olan ve sivil taşımacılıkta kullanılabilecek 50-60 kişi kapasiteli yolcu gemileri üreterek, tüple dalış yapamayan insanların tabanı şeffaf olan gemilerle deniz tabanını izlemelerine fırsat vermiş olacaklardır.
Görüldüğü gibi, turizm faaliyetlerini geliştirmekte her kurum ve kuruluş kendi üzerine düşeni yaptığında bir anda birçok alternatif üretilebiliyor. Umarım bu yazım sonrasında turizm yöreleri hemen gerekli başvuruları yapıp 2011 sezonunda turistlere sunulmak üzere yeni tur programları sunabilirler.   

Yazarın Diğer Yazıları