Denizin üstü ve altı

Sektörde yirminci yılıma girmeme rağmen hala turizm sektörünü tam olarak anlayabilmiş değilim. Her yıl yapılan değişiklikler, her kurum ve kuruluşun kendine göre konulara bir yorum getirmesi, sektörün daha da karmaşık ve denetimsiz hale gelmesine neden oluyor. Bu yazımı da bunlardan en garibi olan uygulamaya  “deniz üstünde ve altında yapılan turizm faaliyetlerinin” TÜRSAB (Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği) denetimi kapsamından çıkarılmasına ayıracağım. 
Turizm sektörünün en büyük sorunu çok başlılığın olması, turizm ve seyahat faaliyetlerini ayrı ayrı ele aldığınızda asıl sorun o zaman başlamış oluyor. Turizm faaliyetlerinin olmazsa olmaz kısmını “taşımacılık” oluşturmakta, ama taşımacılığı bu öneminden dolayı sanki turizm faaliyetlerinin tümü gibi görüp ona göre “yetki belgeleri” yönetmelikleri çıkarmak, konunun özünden kopmaya neden oluyor.
Daha öncede belirttiğim gibi, turizm faaliyetlerinde “turiste verilecek hizmetlerin tümünde bir şekilde taşıma araçları kullanmak zorundayız”. Ama siz taşıma hizmetlerini sadece “kara araçları” ile yapılanlar olarak değerlendirirseniz, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizdeki deniz taşımacılığına ve uçuş sayıları her geçen gün artan havayolu taşımacılığına hangi kıstaslara göre yön verip denetleyeceksiniz?
Tekne ile yapılan günübirlik veya daha uzun süreli gezilerin içeriğine veya bu gezilerde kullanılan teknelerin özelliklerinin neler olması gerektiğine, neden TÜRSAB müdahil olamamakta? Özellikle Bodrum, Marmaris, Göcek, Fethiye ve Antalya limanlarından günübirlik ve haftalık “mavi yolculuk gezileri” organize eden firmaların denetimsiz olarak faaliyette bulunmalarından devletimizin ne gibi bir kazancı olmakta?
Turizm faaliyeti olan ve deniz üzerinde ve altında gerçekleşen faaliyetler sırasından doğacak olumsuzluklarda muhatap birim hangisidir? TÜRSAB denetiminde olmayan  “dalış firmaları” hangi kıstaslara göre dalış programları uygulamaktadırlar? Denizlerimizdeki batık alanlarına yapılan dalışların kontrolü kim tarafından yapılmakta? Seyahat acentelerinin düzenledikleri gezi programları için “araç görev emri” olma zorunluluğu varken, günlerce denizde kalan teknelerin tur programlarına onay hangi birim tarafından verilmekte?
Yazar kasası olmadan bir tane sakız bile satması yasak olan küçük bakkallara her yönden mali denetim varken, her gün yüzlerce insanı tekneye bindirip, her türlü alkollü ve alkolsüz içeceği ve diğer ürünleri teknelerinde satanlara neden yazar kasa zorunluluğu getirilmemekte?
Maliye Bakanlığı yetkililerimiz sadece karadaki faaliyetleri mi vergilendirmekle görevli? Maliye mevzuatına göre suyun üzerinde ve altında yapılan ticari faaliyetler vergiden muaf mı?
Yazım açıklamadan çok soruların sorulduğu bir yazı oldu ama maalesef anlamakta zorluk çektiğim konular olduğundan dolayı, bu soruları bir kez daha yetkililerimize sorma lüzumu hissettim. Umarım bu sorulardan sonra vergilendirme konusunu “Anayasamızın eşitlik ilkesini” dikkate alarak yeni baştan düzenlerler. Sonuçta bireylerin değil, devletimizin kazanması temel hedef olmalı diye düşünüyorum. Karadakini vergilendirip, deniz ve havadakileri yok saymak, ülke ekonomimize ciddi zararlar vermekte. “Kayıtlılık hedefse, öncelikli olan neyin kayıt dışı olduğunun iyi tespit edilmesi ile mümkündür”

Yazarın Diğer Yazıları