Deprem felaketi Türkiye’nin yazgısı mı?/Dr. Ferruh Demirmen

Deprem felaketi Türkiye’nin yazgısı mı?/Dr. Ferruh Demirmen

 

Tarihten bu yana, özellikle 1939 Elazığ, 1999 Marmara (Gölcük), ve son (6 Şubat 2023) Kahramanmaraş depremlerinden sonra doğal olarak, “Deprem felaketi Türkiye’nin yazgısı mı” sorusu akla geliyor. Nitekim AFAD Başkanlığı’nın yayınladığı haritada Türkiye’nin büyük bir bölümü “1. Derece Afet Bölgesi” olarak gösteriliyor. Bu alanlar genellikle Kuzey Anadolu, Batı Anadolu ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bulunuyor.

Bu yazı kaleme alındığında Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki iki büyük depremden kaynaklanan can kaybı (Suriye’deki ölümler hariç) 40 bine yakın. Bu rakamın daha da artacağı kesin. Ayrıca 100 binden fazla yaralı var. Depremler 11 ilde toplam 13.5 milyon nüfusu etkiledi, ve en aşağı 100 bin bina yıkıldı veya hasar gördü. Kırılma süreleri sırasıyla 100 ve 60 saniye idi. Binlerce küçük, artçı depremler devam ediyor. Bölgede yerleşen Suriyeli sığınmacılar insan kaybının daha büyük olmasına yol açtı.

İki büyük deprem aynı günde yaklaşık 9 saat arayla biribirini takip etti, ki bu durum bugüne değin deprem olaylarında ilk kez rastlandı. Ön verilere göre ilk deprem 17 kilometre, ikincisi ise 10 kilometre derinlikte gerçekleşti; Nispeten sığ olan bu derinlikler deprem şiddetlerinin yüksek olmasına yol açtı.

Başlıkta sorulan soruyu burada yanıtlayalım: “Hayır, böyle bir yazgı olmamalı; ancak gelinen durum iç açıcı değil.” Konuyu açalım.

Temel bilgiler

Deprem, yeryüzünün hissedilir ölçüde aniden sallanması anlamına gelir. Sallanma, arzın üst tabakalarında “fay” denilen kırıklarda meydana gelen hareketlenmelerden kaynaklanır. Şekil 1’de görüleceği gibi, faylar “normal,” “ters,” ve “doğrultu (yan) atımlı” olarak adlandırılır. Normal fay durumunda fay hattının bir tarafındaki blok eğimli bir düzlem boyunca eğim istikametinde (aşağı doğru) kayar; ters fay durumunda aynı blok ters istikamette, yukarı doğru kayar.

Doğrultu (yan) atımlı fay durumunda bloklar dik bir düzlem boyunca ters istikametlerde (yanal olarak) kayarlar. Fay hattına haritada bakıldığında karşı taraftaki blok sola kaymışsa fay “sol atımlı” olarak, sağa kaymışsa “sağ atımlı” olarak adlandırılır. Kayma istikameti haritada genellikle ok işaretleri ile belirlenir. Şekil 1’deki doğrultu fay, sol atımlı.

Yukarı adı geçen tektonik faylardan kaynaklanan depremler hidrolik kırılma (“fracking”) gibi petrol ve doğal gaz faaliyetlerinden kaynaklanan depremlerden ayırt edilmelidir. Bu depremler yeryüzünde hasara yol açabilirler; ancak şiddetleri çok düşüktür. Türkiye’deki yıkıcı depremlerin petrol ve doğal gaz faaliyetleri ile ilgisi yok.

Şekil 2 internet’ten alınan, Türkiye’nin genel tektonik yapısını gösteren harita. Türkiye genel olarak Arap Levhası ile Avrasya Levhası arasında kalan coğrafyada, iki büyük levha arasında sıkışmış bir “blok” veya mini-levha olarak yer alıyor. Haritada Anadolu’nun güney-doğusunda Kahramanmaraş ve İskenderun Körfezi’ne doğru uzanan “Doğu Anadolu Fayı” görünüyor (kırmızı renkli hat). Bu fay sol atımlı doğrultu fayı. (1999 Marmara depremine yol açan Kuzey Anadolu Fayı ise sağ atımlı).

Medyada 7.7 şiddetindeki ilk Kahramanmaraş depreminin Anadolu Blok’un Doğu Anadolu Fay hattı boyunca güney-batıya kaymasıyla meydana geldiği haberleri yer aldı. 7.6 şiddetindeki 2. deprem ise güneyden uzanan yine sol-atımlı Ölü Deniz Fay hattında oluştu. Ancak yer bilimcileri arasında bu noktada görüş birliği yok. Prof. Dr. Celal Şengör’e göre 1. deprem Arap Levhası’nda başlı başına sol-atımlı bir doğrultu faydan, 2. deprem ise doğu-batı istikametinde uzanan başka bir sol-atımlı doğrultu faydan kaynaklandı. https://www.haberturk.com/video/tv/izle/yer-bilimci-prof-dr-celal-sengor-haberturk-tvde-sorulari-yanitladi/796327.

Deprem büyüklüğü genellikle “Richter” ölçeğine dayanır, ve sizmograf aletlerinden saptanır. Richter ölçeği logoritmik ölçek. Bu demek oluyor ki, örneğin 7 Richter ölçeğindeki bir deprem 6 ölçeğindeki depremden 10 kat, 5 ölçeğindeki depremden 100 kat daha güçlü veya büyük.

Deprem riskinin değerlendirilmesi

Deprem riski değerlendirmesinde depremin gücü veya “büyüklüğü” ile depremin “şiddeti” arasında ayırım yapmak gerekir. Depremin gücü veya büyüklüğü boşalan enerji ile ilgili; şiddeti ise depremin etkilediği coğrafyada sebep olduğu maddi ve insani zarar ile ilgili. “Deprem riski” denince önemli olan depremin şiddetidir.

Bir depremin şiddeti veya yarattığı maddi yıkım ve sebep olduğu insani zarar şu faktörlere bağlıdır: (1) depremin gücü veya büyüklüğü, (2) depremin odak noktasına uzaklık, (3) yüzeye yakın kayaçların cinsi (kumtaşı, kil, magmatik, metamorfik) ve gözeneklik derecesi, (4) bu tabakaların örneğin sığ su seviyesinin etkisi ile sıvılaşma olasılığı, (5) yapıların sağlamlığı (sütün, malzeme, vb.), (6) nüfus yoğunluğu, (7) depremin günün hangi saatlarında olduğu, ve (8) hava şartları.

Depremin büyüklüğü, oluştuğu zaman ve hava şartları hariç, bu faktörler prensip olarak insanoğlunun kontrolu altındadır.

Yukarıdan anlaşılacağı üzere, bir depremin şiddetini düşük seviyede tutmak için insanoğlunun yapacağı çok şey var. Örneğin, yerleşim yerlerinin olası bir depremin merkez üssünden olabildiğince uzak olması, alüvyon ve dolgu gibi sıvılaşma olasılığı yüksek tabakaların oluşturduğu araziden uzak olunması, en azından bu gibi arazilerin çeşitli metodlar ile sallantılara daha direnişli kılınması, nüfus yoğunluğunun olabildiğince düşük tutulması.

Bu noktada hükümetin deprem konusunda akıl ve bilime saygı göstermesi, gerekli yönetmelikler ile yapı ve ruhsat standardlarının belirlenmesi, bu standardların uygulanmasında politik çıkar ve ona benzer tutumlardan uzak durulması büyük önem taşıyor.

1939 Erzincan depremi, 1999 Marmara (Gölcük) depremi, ve son Kahramanmaraş merkezli depremlerin yarattığı maddi ve manevi yıkımın arazi koşulları ve yeryüzündeki yapılanma ile yakından ilgili olduğu bilinen bir gerçek. Erzincan depremi öncesinde Türkiye’nin jeolojik yapısı, özellikle tektoniği hakkında fazla bilgi yoktu; ancak yapılan jeoljik ve jeofizik çalışmalar neticesinde günümüzde bu noktada oldukça zengin bilgi birikimi var.

Bu demek oluyor ki, gerek Marmara ve gerekse de son Kahramanmaraş merkezli depremlerde akıl ve bilim ön planda tutulup arazi koşullarına ve yapılanmaya yönelik önlemler alınsaydı, idari ve politik atamalarda liyakata önem verip uygunsuzlukların gereğince peşine düşülseydi, vb., hem maddi zarar ve hem de insani yıkım çok daha sınırlı olabilirdi. Bu ihmal edildi.

Uygulamada düzensizlikler

Kahramanmaraş depremlerinin yıkıcı ve can alıcı etkilerini önlemek bağlamında AKP döneminde çok sayıda düzensizliklerin olduğu haberleri medyada yayınlandı. Örneğin:

AFAD’ın yardım eli uzatmakta geç kalması.

Ordunun yeterince mobilize edilmemesi.

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından Mart 2021’de Cumhurbaşkanı ve AFAD dahil birçok kuruma gönderilen mektubun ciddiye alınmadığı.

Heyelan ve dolgu alanlarının imara açılması.

Deprem bölgesinde çok sayıda kaçak yapıların olduğu.

Adıyaman’da 65 kişiye mezar olan bir otelin yapımında dere çakılı ve kum kullanıldığı.

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’na göre kamu binalarının Yapı Denetim Yönetmeliği’ne tabi olmadığı.

1999 Marmara depreminden sonra kaçak yapıların affıyla rant sağlandığı ve “barış affı”nın seçim malzemesi olarak kullanıldığı.

Yıkımın en fazla oldugu Hatay’da yapı denetim ve muteahhitlik organizasyonunun iç içe girmiş olması, yapı denetim binasının birtakım “odaklarca” dozerlerle yerle bir edilmesi.

1999’dan sonra zorunlu olan deprem sigortalarından (vergilerinden) biriken paraların (iddialara göre 75 milyar TL) akibeti.

Hükümet bu haberlerden hoşlanmadı; deprem hakkında yayın yapan Halk TV, Tele 1 ve FOX TV’ye RTÜK tarafından program durdurma ve para cezası verildi.

Ancak şurası kayda değer ki, Sayın Tayyip Erdoğan’ın felaket bölgesini ziyaretinde kullandığı “kader” sözcüğü ve kendisini eleştirenlere ağır bir üslupla cevap vermesi çok esef vericidir.

Son sözler

Türkiye bir deprem bölgesi; bu kaçınılmaz. Ancak bir deprem durumunda geçmişteki yanlışlardan ders çıkarılır, akıl ve bilime saygı gösterilir, ve gerekenler yapılırsa felaketten kaçınmak, en aşağı maddi zarar ve insani kayıpları çok düşük bir seviyeye indirmek mümkündür. Yeter ki ülkeyi yönetenler deprem riski konusunda duyarlı olsunlar ve gereken önlemleri alsınlar.

2001 yılında Japonya’yı vuran 9.0 büyüklüğündeki Tohoku depremi, Japonya’da kaydedilen depremlerin en büyüğü olarak tarihe geçti. Odak noktası Japonya’nın 72 km doğusunda ve deniz tabanından 30 km derinliğinde olan deprem, 7.7 Richter ölçekli ilk Kahramanmaraş depreminden çok daha güçlü veya büyüktü. Buna rağmen can kaybı 20 binin altında kaldı, ve ölümlerin çoğu, 40 metreye kadar uzanan ve 6 dakika süren dev tsunami dalgalarının altında boğulmalardan kaynaklandı. Deprem, Pasifik ve Kuzey Amerika Levha’ları arasında bir ters faylanmadan oluştu.

Japonya örneği bir yana, Kahramanmaraş''ta 2012’de yapılan İnşaat Mühendisleri Odası İl Temsilciliği binasının çevresindeki binaların son depremlerde enkaza dönüşmesine karşın sağlam bir şekilde ayakta kalmış olması, yapı standartları ve uygulanması açısından ibretle ders alınacak bir hususdur.

Bu yazının başlığındaki soruyu bir kez daha yanıtlayalım: Deprem Türkiye için kaçınılmazdır; ancak deprem felaketi bir yazgı olmamalı.

Türkiye, Kahramanmaraş depremleri ile Cumhuriyet tarihinin en büyük ve en acı felaketini yaşadı; ancak hükümet yeterince hazırlıklı değildi. CHP’nin TBMM Genel Kurulu’nda depreme karşı önlem alınması konusunda verdiği Meclis Araştırma Önergesi 23 Kasım 2022 tarihinde AKP ve MHP oyları ile reddedildi. https://www.yenicaggazetesi.com.tr/chpnin-deprem-arastirma-onergesi-akp-ve-mhp-oylariyla-reddedilmisti-627039h.htm. Prof. Dr. Naci Görür ve Prof. Dr. Doğan Perinçek’in Kahramanmaraş depremlerinden birkaç gün önce yaptıkları uyarı da görmez gelindi.

Ülkeyi yönetenlerin deprem riskini çok ciddiye almasını beklemek Türk ulusunun en doğal beklentisidir. Deprem felaketi “Allah”ın takdirine ve “kader”e bırakılmamalı. Daha kaç kişinin göçük altında kaldığı tam olarak bilinmiyor; enkazlar kaldırıldıktan sonra toplam can kaybının hangi rakama çıkabileceğini düşünmek bile korkutucu!