Depremin üzerinden aylar geçmesine rağmen Hatay can çekişiyor

Depremin üzerinden aylar geçmesine rağmen Hatay can çekişiyor
6 Şubat depreminin üzerinden aylar geçti ancak Hatay’da yaşayan vatandaşların sorunları katlanarak artıyor. Kış yaklaşıyor ve barınma sorunlarının nasıl çözüleceği konusunda ise kara kara düşünüyorlar.

Türkiye, tarihinin en kara günlerinden bir tanesine 6 Şubat sabahında uyandı. Ülkenin güneydoğusundan gelen peş peşe deprem haberleriyle sarsılan vatandaşlar uzun yıllar boyunca atlatamayacakları ve hafızalarından silemeyecekleri anlara şahit oldular.

On binlerce vatandaşını enkaz altında kaybeden Türkiye, o dönem adeta birbirine kenetlenerek depremzede vatandaşlar için yardım kampanyaları düzenlemiş ve yaraları sarmak için seferber olmuştu.

Türkiye’de gündem Mayıs ayına kadar deprem oldu. Tüm haberler depremler üzerine yapılırken, Mayıs ayında bütün gözler seçimlere döndü. O tarihten sonra ise depremzede vatandaşlar unutularak, kaderlerine terk edilmeye başlandı.

Kaderine terk edilen şehirlerin başında ise Hatay geliyor. Yaz boyunca su sorunuyla mücadele etmek zorunda kalan Hataylı depremzedeler, kışın yaklaşmasıyla birlikte kara kara düşünmeye başladılar. Hatay’da barınma sorunu bir numaralı gündem maddesi oldu.

Hatay Valisi Mustafa Masatlı, sorun teşkil eden tüm alanlarda planlama yaptıklarını ve çalışmalarını yürüttüklerini belirterek, “güncel olarak rakamlar ifade etmem gerekirse acil yıkılacak, yıkık ve ağır hasarlı yapı sayısı 79 bin 150’dir. Bu binalardan enkazı kaldırılan bina sayısı da 46 bin 600 ’dür. Genel manada bakarsak yüzde 68 civarında enkaz kaldırma işin tamamlamış durumdayız” dedi.

BATTANİYE VE KIŞLIK GİYECEK İHTİYACI VAR

Enkaz kaldırma çalışmaları hızla devam ederken, depremzede vatandaşlar konteynerlerin yanı sıra hala çadırlarda kalmaya devam ediyorlar. Kış yaklaşırken bu çadırlarda ısınma sorunun nasıl giderileceği ise vatandaşları düşündürüyor.

Bölgeden gelen bilgilere göre, depremzede vatandaşların ciddi miktarlarda battaniye ve kışlık giyecek ihtiyaçları bulunuyor. Bu anlamda hem devlet görevlilerinin, hem sivil toplum kuruluşlarının hem de diğer şehirlerde yaşayan vatandaşların yeniden yardım kampanyaları düzenleyerek bu ihtiyaçları karşılamak için seferber olması talep ediliyor.

ULAŞIM BÜYÜK SORUN

Hatay şiddetli depremlerin etkisiyle birlikte adeta yerle bir oldu. Bu yıkıcı etkiden ulaşımın sağlanması için kullanılan yollar da büyük ölçüde etkilendi. Ancak üzerinden aylar geçmesine rağmen yollardaki bu hasarlar bir türlü giderilemedi. Vatandaşların bu konuda da ciddi şikayetlerinin olduğu ve büyük mağduriyetler yaşadıkları belirtildi.

Şehirde enkaz kaldırma çalışmalarında büyük iş makinelerinin kullanılması yolları köstebek yuvasına çevirirken, kullanılamaz hale getirdi. Bu durumdan dolayı mağdur olan halk ise tepkilerini dile getiriyor.

Hatay’da okulları ağır hasar gören öğrenciler, az hasarlı okullara yerleştirilirken, ulaşım, beslenme ve temiz suya erişim de kentte öğrencilerin yaşadığı başlıca sorunlar içinde yer alıyor.

Yeniyaşam gazetesine röportaj veren bir veli, yürümekten hem çocuğun hem de kendi ayaklarının su topladığını belirtti. Okul servis sayılarının çok az olduğunu ve bulundukları güzergaha gelmediğini söyleyen veli, “Servis yok, olan da 2-3 bin TL’den aşağı değil. Fiyatı kabul etmek zorunda kaldım, bu seferde güzergahı uygun olmadığı gerekçesiyle bulunduğumuz köye gelmeyeceklerini söylediler” diye belirtti.

Yolcu dolmuşlarının da az olduğunu ifade eden Ateş, “Denetleme olmadığı için şehir içi dolmuş şoförleri kafalarına göre geç geliyor. 5 saat boyunca okul bahçesinde beklemek durumunda kalıyoruz. Şuan havalar sıcak, kışın soğuklarda dışarıda nasıl bekleyeceğim bilmiyorum. Burada insanlar çok mağdur buna ulaşım sıkıntısı da eklenince çekilmez bir hal almaya başladı. Yetkililer bu soruna derhal çözüm üretmeli” çağrısında bulundu.

ASBEST TEHLİKESİ

Hataylı depremzedelerin bir diğer büyük sorunu ise asbest. Hatay'da toplanan numunelere ilişkin yapılan incelemede toprak yüzeyi, yaprak, meyve ve yerleşim yerlerinde asbest tespit edilirken, halk sağlığı tehlike altında.

Asbestle ilgili araştırma sonuçlarına göre, depremle sarsılan bölge, şimdi de yeni bir afete dönüşebilecek ciddi bir halk sağlığı kriziyle karşı karşıya. Bölgede bulunan veya bölgeyle temas eden yüz binlerce kişi risk altında.

Enkazlardan yükselen toz, Hatay'ın çehresini kaplıyor. Akut rahatsızlıklara yol açan bu tozlar, içeriği nedeniyle uzmanların uzun süredir uyardığı ciddi bir tehdite de kapıları aralıyor. Bu tehdit, etkileri yıllar içinde ortaya çıkan ‘asbest’ olarak adlandırılıyor.

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre "kesin olarak kanserojen" olarak sınıflandırılan asbest, akciğer zarı kanseri dahil birçok hastalığa yol açabiliyor.

ASBEST YOK DENİLMİŞTİ ANCAK NUMUNELERDEN ÇIKTI

Dönemin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Binpınar, asbest uyarılarına yanıt olarak "Çalışma Bakanlığı ile birlikte yaptığımız çalışmalarda havada asbest bulunmadığını tespit ettik. Deprem bölgesindeki vatandaşlarımız rahat olsun, asbest konusunda çok dikkatli çalışıyoruz" ifadelerini kullanmış, ancak gerçeğin böyle olmadığı ortaya çıkmıştı.

Deprem bölgesinde yapılan asbest çalışmalarında, alınan 45 numunenin 16'sında asbest tespit edildi. Yaşam alanlarından, floradan, toprak yüzeyinden, araç yüzeyinde biriken tozlardan ve izolasyon malzemelerinden alınan numunelerde çıkan asbest vatandaşların sağlığını gelecekte tehlikeye atacak.

DEPREMZEDELERİN PSİKOLOJİK YANSIMALARI

Hatay’da yaşayan vatandaşların temel sorunların bir tanesi de psikolojik durumları. Tüm hayatları alt üst olan vatandaşlar ya ailelerinden, akrabalarından ya da komşularından birilerini kaybetmiş durumda. Büyüdükleri, ömürlerini geçirdikleri evler, mahalleler artık yok. Bu sebeple depremin yıkıcı etkisinin yanı sıra psikolojik olarak da büyük bir yıkım yaşayan geride kalanlara bu anlamda destek verilmesi şart olarak belirtiliyor.

İbn Haldun Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sefa Bulut, yaptığı açıklamada, herkesin acısının kendisine özel olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Bulut, "Travmanın derinliği herkes için çok farklı. Yaşanan olayın derinliği, hakikaten insanın anlaması ve algılamasının çok ötesinde." dedi.

Literatürden farklı pratiklerin gelişebileceğine işaret eden Bulut, "Klasik travma kitaplarında ilk bir aydan sonra yavaş yavaş semptomların çözüldüğü, insanların yavaş yavaş kendilerine geldiği, hayatı değerlendirdikleri ve az sayıda insanda kronik travma gelişebileceği ifade edilir. Fakat bizim burada yaşadığımız olay, insanoğlunun şimdiye kadar yaşadığı en büyük travmalardan bir tanesi, basit bir deprem değil. İnsanların zamana ihtiyacı var" diye konuştu.

Prof. Dr. Bulut, yakınlarının, depremzedelerin yaşadığı acıları inkar etmemeleri ve yaşama dönme konusunda ısrarcı olmamaları gerektiğinin altını çizerek, "Depremzedelere, 'İyileşeceksin, iyi olacaksın, kalkacaksın, gideceksin' gibi yaklaşımlardan ziyade herkesin bir iyileşme hızı var, herkesin farklı ihtiyaçları olacak, bunun bilincinde olmamız gerek. Bunlar zaman içerisinde olgunlaşacak, iyileşme sürecinde herkes kendi yolunu bulacak." ifadelerini kullandı.

whatsapp-image-2023-10-27-at-11-07-08-2.jpeg

whatsapp-image-2023-10-27-at-11-07-08-1.jpeg

whatsapp-image-2023-10-27-at-11-07-08.jpeg

whatsapp-image-2023-10-27-at-11-07-09-1.jpeg

whatsapp-image-2023-10-27-at-11-07-09.jpeg

whatsapp-image-2023-10-27-at-11-07-10.jpeg

İlgili Haberler