Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN

Ahmet B. ERCİLASUN

-Der beyân-ı hikâye-i Dâhikî Hazretleri

Değerli okurlarım; 14 Ocak 2009 tarihinde gazetemizde çıkan bu yazımda, mizah tekniğini kullanarak, 15-16 Temmuz'da maruz kaldığımız darbe tehlikesine yıllar öncesinden dikkat çekmeye çalışmıştım. Yazıyı tekrar dikkatinize sunuyorum (Ahmet Bican Ercilasun)

---

                On ikinci mevc(*) için bütün hazırlıkları tamamlamışlardı. Sabahın beşinde, askerî ve sivil tam 2537 eve baskın yapılacaktı. Serasker ve serzâbitler başta olmak üzere sertabipler, sermuharrirler aynı anda derdest edilecekti. Seraskerlerin eşleri konusunda daha dikkatli olmak gerekiyordu. Çünkü onlar bazen dans pistine çıkarak, bazen ev ziyaretleri yaparak tepkilerini ortaya koyuyorlardı. Serhâkim hariç diğer hâkimler de gözaltına alınacaktı. Sâbık reîs-i cumhurlar, muhalefet partileri başkan ve ileri gelenleri, eski erkân-ı harp reisleri, eski valiler, şehreminler ve dârülfünun eminleri birer birer tevkif edilip tevkifhâneye konulacaklardı. Matbuat umum müdürleriyle birlikte amiral gemisinin ve bilumum gemilerin birinci ve ikinci kaptanları değiştirilecekti.

                Harekât sabahın tam beşinde başladı. O andan itibaren televizyonlar da yayına başladı. Derdest edilenlerin görüntüleri arka arkaya ekranlara geliyor; her birinin cinayet, irtikâp ve örgüt bağlantıları birer birer sıralanıyordu. Kollarından tutulan mücrimler itiş kakış  sürükleniyor, tepelerinden bastırılarak arabalara tıkılıyordu. Ekranlarda tam bir bayram havası vardı. Yıllardan beri memleketi inim inim inleten suçlular işte bir bir yakalanıyordu.

                Tevkif ve azillerden sonra sıra tayinlere gelmişti. Memleketi idare edecek yeni askerî ve mülkî erkân mütebessim çehreleriyle ekranları dolduruyor ve efkâr-ı umûmiyyeye birer birer takdim ediliyordu. İlk olarak amiral gemisinin birinci kaptanı açıklandı. Fehâmet Hıfzet en beşuş çehresiyle ekranlarda idi. Tepesi ayna gibi parlıyor; şeffaf derisinin altından görünen entelektüel birikimi âdeta bütün memleketi aydınlatıyordu. İkinci sırada erkân-ı harp reisi vardı. Hilmeddin el-Cezir en şatafatlı üniformasını giyinmişti. Tahta bir kılıç üniformayı tamamlıyordu. Şark mes'elesini hallettik; bundan sonra memleket işlerini de usûlet ve suhûletle halledeceğiz, derken gözlerinin içinden gülücükler saçıyordu.

                Yeni idarecilerin çehreleri birer birer ekranları aydınlatırken birden bütün kameralar pâyitahtın büyük meydanına odaklandı. Meydana beş metre yüksekliğinde büyük bir platform hazırlanıyordu. Ekranlar hazırlıkları büyük bir şevk ile halka duyururken bir saat sonra, tam 13'te memleketin yeni yöneticilerinin burada buluşup itibarlı bir misafiri karşılayacaklarını ilân ediyordu. Hazırlıklar ilerledikçe meydan kalabalıklarla dolup taşıyordu. Meydana açılan caddelerin girişlerinde, üzerlerine altmış yıldızlı bayraklar nakşedilmiş tanklar ve zırhlı araçlar mevzilenmişti. Her bir aracın tepesine çıkmış, kimisi siyah renkli, miğferli askerlerin ellerinde de altmış yıldızlı bayraklar dalgalanıyordu. Az sonra platformda simasının bütün ziyâdarlığı ile pırıl pırıl parıldayan reîs-i cumhur Abdülbarak Zehrî Hazretleri görüldü. İki yanında memleketin iki seroxvezîri duruyordu. Sağ cenahta Abdülmarkas İntikamî, sol cenahta Adülcebbar Merdikıbtî vardı. Memleket şâkulî bir hatla şimalden cenûba iki federasyaya bölünmüş; böylece ülkenin daha zengin, müreffeh ve mûteber olacağı halka müjdelenmişti. KTRT'nin yek, du, se, çehâr, penc ve şeş kanalları zebân-ı kürdî'de; seb'iyye ve semâniyye kanalları lisân-ı arabî'de; dokuzuncu kanalı ise Türk dilinde yayın yapacaktı. Dünyanın bütün memleketleri bu düzenlemeye hayran kalmışlardı.

                Saat 13'e doğru ezân-ı Muhammedî başladı. Meydanı ve ekranları ezan sadâları doldururken büyük bir helikopter platforma doğru alçaldı. Alçaldıkça üzerindeki bayrak beyaz, kırmızı ve lâcivert renkleriyle ve de altmış adet yıldızıyla belirdi. Ağır ve mûteber misâfir bir tahtırevan içinde platforma indirilmeye başlandı. Kameraların zum yaptığı misafir, yeşil atlastan cübbesi ve beyaz dantel takkesiyle ortaya çıktı. Abdülfettah Dâhikî (**)Hazretlerini herkes tanımıştı. Alkış tufanı semâları aşmış, arşa dayanmıştı. Dâhikî Hazretleri'yle birlikte 50 Toni ve 50 Coni de helikopterden inmiş, hazretin sağ ve solunda yerlerini almışlardı. Onların da tasmalarında altmış yıldızlı bayraklar vardı. Hazret yeni unvânıyla halka takdim edildi: Şeyhul-kâinât vel-âhiret, Mesîh-i beşeriyyet, Mehdî-i ebed-müddet Abdülfettah Dâhikî Hazretleri…

                Mikrofon şimdi hazretin elindeydi. Büyük bir heyecan dalgası herkesi sarmış sarmalamıştı. Hazret konuştukça gözlerinin yedi kanalından yaşlar boşanıyor; ağzından ve burnundan akan mübârek mâyiler etrâfa saçılıyordu. Gözlerinin ziyâsından hurûc eden yıldız ve fenerler dünya semâlarını aşıyor, samanyollarını ve galaksileri nûra gark ediyordu.

                Abdülfettah Dâhikî Hazretleri, on ikinci mevcimiz ve Federasyâ-yı Nûriyye-i Kürdiyye ve Turkiyyemiz ve Devlet-i İslâmiyye-i Mûtedilemiz hayırlı olsun, diyerek mübârek, muallâ ve mücellâ hitâbetlerini hitâma erdirdikleri zaman platform ve meydan onun mübârek gözyaşlarından bir havz-ı mukaddesle dolmuş; nûr-ı Dâhikî semâları aydınlatmıştı. Şehrin kenarlarında bir yerlerde ise dokuzuncu kanalı izleyen bir grup Türk, Daracık daracık sokaklar / Kızlar misket yuvarlar türküsüyle coşup göbek atanları ekranda görünce cûşa gelmiş; "Allahu Teâlâ'ya şükürler olsun, millî kültürümüz ekranlardan gümbür gümbür yayılıyor" diyerek göbek atmaya başlamıştı.

++++++++++++

(*)Yazının yayımlandığı tarihte Ergenekon tutuklamaları medyada "birinci dalga, ikinci dalga..." manşetleriyle veriliyordu.  (**)Arapça dâhik kelimesi "gülen" anlamına gelmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları