Dere geçerken

Hukuk devleti olan ülkelerde, yönetim hukukun kuralları çerçevesinde çalışır. Zaman zaman hukukun dışına çıkıldığı, hukukçulara baskı uygulandığı görülse de genelde hukukun üstünlüğü hâkimdir. Bizim ülkemizde diğer demokratik yönetimle idare edilen hukuk devletlerinden pek te farklı değildir. Tabii ki gönlümüzden geçen daha demokratik, yasaları halkın çıkarına göre yapılmış, insan hak ve hukukuna uygun, yargı bağımsızlığının tüm kurallarının uygulandığı ve iyi yetişmiş hukukçuların kuralları işlettiği bir Türkiye’dir.
Tabii ki hukuk devletinde hak ve hukukun korunduğu gibi, verilen kararların da kesinliğidir. Bu kararların tartışılamayacağı ve uygulanmasının da bir zorunluluk olduğudur. Kişilerin ve kurumların ise hukukun verdiği karara saygı göstermesine rağmen, verilen kararın  farklı olmasını arzu etmeleri ve bu arzularını da dillendirmeleri bir hukuksuzluk değildir.
Değişik alanlarda  olduğu gibi hukuki konularda da verilen her karar, herkesi aynı oranda tatmin etmemektedir. Eğer tatmin etmiş olsaydı, üst mahkemelere ve insan hakları mahkemesine gerek kalmazdı. Mahalli mahkemelerde verilen kararlar orada kalır ve üst mahkemelere itirazlar edilmezdi.
Nitekim ülkemizde verilen bir kısım kararların doğruluk veya yanlışlığının zamanla daha net anlaşıldığı ve kamuoyunda günlerce tartışıldığına şahit oluyoruz. Bunlardan biri de Danıştay’ımızın son verdiği kararlarından biri olan öğrencilerin üniversiteye yerleştirilmesindeki YÖK’ün aldığı yeni kararı iptal ederek eski uygulamanın devamı yönündeki kararıdır.
ÖSYM, YÖK’ün 30 Kasım 1 Aralık 2011 tarihli kararı ile yayımı uygun bulunan 2012 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi Kılavuzunun ilk halindeki hesaplama yönteminin uygulanmasına karar veriyor. Bu karara göre, üniversiteye yerleştirmede puan hesaplanırken adayların ortaöğretim başarı puanı yerine,  adayların ağırlıklı ortaöğretim başarı puanı esas alınacaktır.
Bir eğitimci olarak, bu güne kadar eğitim alanında yapılan değişikliklerin büyük çoğunluğuna karşı olumsuz bakmama rağmen, olumlu bulduğum kararlardan bir tanesi ise çocuğun üniversiteye girişteki puan hesaplamasında ağırlıklı ortaöğretim başarı puanının esas alınmasıydı.
Görülen o ki ülke yöneticileri ve kurumları bu iktidar döneminde o hale geldi ki bu gün yaptıklarını yarın değiştirerek adeta halkla alay eder oldular. Bunun en bariz örneği ise üniversite giriş sınavında yayınlanan kılavuzun tam tersini uygulamaya kalkmak olmuştur. İdarenin halkın tepkisi üzerine yasal değişikliğe gitmesine rağmen YÖK’ün ısrarı anlaşılamamıştır. 
YÖK’ün yapmak istediği bu olayla Anadolu ve Fen Lisesi gibi okullardaki çalışkan çocukları cezalandırarak, gayret sarf etmeyen diğer adayları ödüllendirmeye çalıştığı ibretle izlenirken, kafaların arkasında oluşturulanlar anlaşılamamıştır.
Tüm bunlara rağmen dere geçerken at değiştirmeye kalkılarak dereyi geçmeye çalışanlar boğulmaya terk edilmek istenmiştir. YÖK aldığı bu hatalı kararla zamanı da ayarlayamamış, girdiği keskin virajda attığı taklalarla onlarca çocuğumuzun mağduriyetine neden olmuştur. Allahtan bu durumu fark edenler acil müdahalede bulunmuşlardır.
Hâlbuki varlığımızın devamı olan çocuklarımızın geleceğini ilgilendiren bu tür konularda daha titiz davranılarak olaylara bakışta ideolojik görüşler bir kenara bırakılmalıdır. Günü birlik kararlarla insanlar mağdur edilmemelidir. Eğer geleceğimizi ilgilendiren bir karar alınacaksa kamuoyunda iyi tartışılıp, zamanlamaya dikkat edilmelidir.
Kamuoyunda çeşitli spekülasyonlara neden olmadan, çocuklarımızı ve velilerimizi strese sokmadan, insanlarımı ne olacak diye güneşte bekletip beyin kanamasına neden olmadan, geleceğimizle oynamadan, ideolojik bakışlardan uzak kararlar alınmalıdır.
Düşün çocuklarımızın ve velilerinin yakalarından da insanlarımız güzel bir tatil geçirsinler. Yargı boş yere meşgul edilerek zaman israf edilmesin. Tartışılan yargı kararlarına zemin hazırlanmasın. Kimse de “ben yaparsam olur” demesin. İnsanımızı ilgilendiren kararlarda kendi olumsuz veya olumsuzlukları olmamalıdır. Dahası, kimseye beleş ve asalak olarak yaşama alışkanlığı kazandırılmamalıdır. En kutsal şeyin alın teri ile alınanı olduğu öğretilmelidir.
Eğitim, geleceğin şekillenmesi olup, bundan böyle eğitimle ilgili alınan kararlarda daha duyarlı olunmalıdır. Bu güne kadar yeterince ülkeyi geren insanları ayrıştıran kararlar alındı. Bu, dilerim son olur.

Yazarın Diğer Yazıları