Derin konuları yazan Rifat Serdaroğlu bu yazıyı neden yazdı! Bir yerlerden bir şeyler mi duydu

Derin konuları yazan Rifat Serdaroğlu bu yazıyı neden yazdı! Bir yerlerden bir şeyler mi duydu
Rifat Serdaroğlu, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 'Kadrolu Dertlerinden'" dediği Ruhban Okuluna ilişkin dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.

Doğru Parti Genel Başkanı Rifat Serdaroğlu, sosyal medya hesabından yine dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. 

Ruhban Okulu konusunda "Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ''Kadrolu Dertlerinden''" ifadesini kullanan Rifat Serdaroğlu, "Onlar, Türkiye’de Patrik seçerler ama Yunanistan vatandaşı olan Müslümanlar kendi müftülerini seçemezler. Yunan Hükümeti Müftü tayin eder." ifadesini kullandı.

Rifat Serdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kaydetti:

PATRİKHANE/RUHBAN OKULU/EKÜMENİKLİK

Bu konu T.C Devleti’nin “Kadrolu Dertlerinden” biridir.

Türk Devleti ne zaman zayıf düşse, ne zaman geçmişini bilmeyen ezik ve cahil siyasetçiler tarafından yönetilse, ısıtılıp-ısıtılıp önümüze konur! 

Konuyu tarihi gelişimi içinde özetleyelim;

Bizans İmparatorluğu, Batı Roma İmparatorluğunun yıkılmasından 81 yıl önce kurulmuştu. Bizans, kendi gücünü korumak ve Vatikanda’ki Papa’nın baskısından kurtulmak için, Hıristiyanların lideri olarak Papa’yı tanımadığını, İstanbul’daki Ortodoks Patriğini tanıdığını ilan etti. 

İşte bizim çilemiz böyle başladı.

Katolik ve Ortodokslar arasındaki bu kanlı kavga yıllarca sürdü.

1204 yılında İstanbul’u işgal eden Katolikler, tam bir soykırım uygulayarak onbinlerce Ortodoks’u katlettiler. 
Ortodokslar, Anadolu’ya kaçıp Türklere sığındılar. Selçuklular, Ortodoksları korudular ve Ihlara Vadisinde sakladılar.

Aksaray-Ihlara Vadisini gezerseniz, bine yakın kilise ve şapel’in kayalara oyularak inşa edildiğini ve Ortodoksların bu vadide yıllarca Türklerin sağladığı güven ortamında yaşadıklarını görürsünüz.

1204’teki Katolik saldırısından sonra Patrikhane “Rum Kilisesine” dönüştü.

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra “Rusya’nın dünyadaki Ortodoks nüfus üzerindeki etkinliğini kırmak için, akıllı bir politika izleyerek, yayınladığı bir fermanla Ortodoks Patrikhanesini yeniden kurdurdu ve destekleyerek, onları azınlıklar içinde ayrıcalıklı bir hale getirdi…

Gelelim yakın tarihe;

Yunanistan AB ülkesi olmasına rağmen kökten dinci bir ülkedir.

Yunanistan Anayasasının 3’ncü maddesi şöyledir; “Yunanistan’ın resmi dini Ortodoksluktur. Dini başı Konstantinopolis’tedir(İstanbul)”

Başka bir ülkenin anayasasında bu maddenin örneği yoktur.

1814 yılında Rus Çarı başkanlığında yapılan toplantıda “Paramasonik” bir kuruluş olan Filiki Eterya” kuruldu ve Yunanistan’ın kurulması için çalışmalara başladı. En büyük destekçisi elbette ki Fener Rum Patrikhanesi idi. 

1821 yılında Patrikhane, örgütün silah deposu haline gelmişti.

Patrikhaneye yapılan baskında çok sayıda silah ve yeniçeri elbiseleri, Filiki Eterya örgütü ile işbirliğini gösteren belgeler yakalandı. 

Patrik 5. Gregorius yargılandı. 

Sultan 2. Mahmud, patriği, Patrikhanenin kapısı önünde astırdı. 

Rumlar ve Yunanlılar bu kapıya “Kin Kapısı” adını verdiler ve dünyaya şunu ilan ettiler; “Bir Osmanlı Padişahı veya veliahdı ya da şeyhülislamı bu kapı önünde asılmadıkça bu kapı açılmasın!” 200 yıldır “Kin Kapısı” kapalı durmaktadır…

Anayasa Mahkemesi 1971 yılında “Özel Yüksek Okullara İzin Verilmesi” yasasını iptal etti.

Ruhban Okuluna, hukuka uygun olarak açılabileceği bildirilmesine rağmen, Patrikhane kabul etmedi!

Çünkü, Patrikhane bu okulu bütün Ortodoks Hıristiyanlar için “Uluslararası Yüksek Teoloji Okulu” olarak açılmasını istemektedir! 

Bu talep Türk Anayasasına aykırıdır.

Eğer böyle bir izin verilirse, her tarikat ve her cemaat “Dini Üniversite” hakkı kazanmış olur ki, bu ülkemizi çok sıkıntıya sokar…

Bugün için Yunanistan ve Patrikhanenin Türk Devletinden taleplerinin benzerleri, Yunanistan Vatandaşı olan Müslümanlardan tamamen esirgenmektedir.

Onlar, Türkiye’de Patrik seçerler ama Yunanistan vatandaşı olan Müslümanlar kendi müftülerini seçemezler. Yunan Hükümeti Müftü tayin eder.

Türkiye, azınlık vakıflarının Türkiye’deki mallarını iade etti.

Yunanistan, bırakın Osmanlı vakıf eserlerini vermeyi, bizim “Parasını biz verip restore edelim” teklifimizi de kabul etmediler. Yunanistan’daki ecdat yadigarı eserlerimiz çürümeye ve yok olmaya bırakılmıştır.

Yunanistan bu konuda öylesine terbiyesizce davranmaktadır ki;

Yılların zorlamasıyla açılan Atina Cami Yönetimini bile Müslümanlara bırakmamıştır.

T. C Devleti, AKP gibi gayri millî bir iktidar sayesinde sadece tarihi eserlerini kaybetmekle kalmamış, bizim olan adalarımızın, Yunanistan tarafından işgal edilmesine de göz yummuştur.

Bu durum, Vatana İhanet suçu kapsamındadır ve affedilmesi mümkün değildir.

Sağlık ve başarılar dilerim 08 Kasım 2021
Rifat Serdaroğlu

İlgili Haberler