Derisi yüzülerek öldürülen Türk şair
Kaynaklarda doğum yeri ve tarihi hakkında yeterli bilgi bulunmadığı gibi
son dönem çalışmalarında Türkçe divanındaki Ayan, Nesîmî, beyitine
ve Âşık Çelebi’nin Meşâirü’ş-şuarâ’sına göre Türkmen asıllıdır.
Künyesi Ebü’l-Fazl’dır.
Hemen bütün kaynaklarda ismiyle birlikte “Seyyid” unvanı da kullanılmaktadır.
İyi bir eğitim görmüş, genç yaşta tasavvuf yoluna girerek
Fazlullah-ı Hurûfî ile Bakü ve Şirvan’da bir süre beraber yaşamış,
Hurûfîlik anlayışının en sadık temsilcilerinden biri olmuştur.
Nesîmî’nin önce Bedreddin eş-Şiblî’ye bağlandığı belirtilse de asıl şöhretini,
Fazlullah-ı Hurûfî’ye intisap ederek halifesi olduktan ve
onun Timur tarafından idam edilmesinin ardından kazanmıştır.
Fazlullah’ın öldürülmesi üzerine Azerbaycan’dan ayrılıp
Türkçe şiirleriyle tanındığı Anadolu’ya gelen Nesîmî’nin
1. Murad devrinde Bursa’ya ulaştığı ve burada iyi karşılanmadığı anlaşılmaktadır.
Ancak Ali Şîr Nevâî’nin Nesîmî hakkında övgü dolu sözler söylemesi
onun Orta Asya Türk dünyasında önemli bir kişilik olduğunu göstermektedir.
Nesîmî, şiirlerinde kendini över, onlarla övünür;
ayrıca görüş ve düşüncelerini ortaya koyar:
“Ey Nesîmî! Senin gibi bir güneş doğdu dünyaya;
Bunca zerre o gizli nurla berabersiniz siz.”
Nesîmî, kendisinin gayb âleminin hazinesi olduğunu, mekâna sığmayacağını;
beden ve candan üstün olup beden ve cana sığmayacağını söyler.
İnsanın aklının ve hayalinin, kendisini anlayamayacağını;
ondan dolayı hayal edilemediğini, anlaşılamadığını söyler ve devamla,
“Ben, uçsuz bucaksız denizim, sınırım ve yönüm yoktur.
Ben, çok acayip bir selim, ırmağa sığmam” der.
O, kendisinin kâinatın resmi, sıfatlar âlemi ve zatın güneşi olduğunu,
gökyüzüne sığmadığını; din gününün sabahı ve
iman doğusu olduğunu; bunda şüphe olmadığını, şüpheye sığmayacağını bildirir.
Nesimî, hurûfîlik yanında İbn Arabî tarafından sistemleştirilen
Vahdet-i vücûd anlayışını da benimsemiş ve
şiirlerinde bu görüşünü coşkuyla ifade etmiştir.
Nesimî’nin bazı şiirlerinden hem Hurufî hem de
vahdet-i vücûdçu olduğu anlaşılmaktadır.
O, Kur’an’da Allah’ı niteleyen bazı sıfatları
kendisi için de kullanarak bu anlayışını ortaya koymuştur.
Özellikle Allah’ın insanın yüzünde tezahür ettiğini
yüz hatlarına verdiği gerçek dışı anlamlarla izaha çalışmıştır.
Bütün bu görüşleri onun zındık, mülhit, dinden çıkmış ve
irtidat etmiş sayılmasına sebep olmuştur.
Aynı zamanda onun bu görüşleri, benzer suçu işleyenler gibi,
feci akıbetini de hazırlamış ve derisinin yüzüldüğü kesin olmasa da
en azından ölüm cezasına çarptırılmış ve asılarak öldürülmüştür.
Nesimî, Hallac-ı Mansur’dan etkilenerek sürekli onun ölümüne sebep olan
meşhur ifadesi “ene’l-hak/Hak(Allah) benim”
ifadesini tekrarlayan şiirler yazıyordu.
Şiirleri etrafında bir takım hurafeler de oluşturulmuştur.
Mesela, katline fetva veren kadı, derisi soyulurken yanında bulunmuş ve
bunun kanı insanın eline sıçrarsa onun kesilmesi gerekir demiştir.
Bir süre sonra Nesimî’nin kanı kadının bir parmağına isabet edince
orada bulunanlar şimdi senin hükmüne göre bu parmağın kesilmesi gerekir deyince,
kadı hayır bu habis şeyi bir parça su ile yıkamak yeterli olur demiştir.
Bunun üzerinde derisi yüzülmekte olan Nesimî
kadının bu tutarsızlığını görünce ona şu beyitleri söylemiştir:
“Ey Çalap, bak ki senin rızan için bu miskin Nesimî canından geçer.
Hele şu münafık kadı, bir parmağı için Hak’tan kaçar.”
Hâlbuki bu durumda olan bir insanın şiir söylemesi bir tarafa
kendinde olması bile imkânsızdır.
Nesimî’nin nerede ve nasıl öldürüldüğü hakkında farklı rivayetler vardır.
Bazıları, özellikle de İran’lı yazarlar, onun Şiraz’da bazıları ise
Halep’te öldüğünden bahseder.
Ağırlıklı görüş Halep’te öldüğüdür.
Nasıl öldüğü konusunda daha kesin olan görüş ise asılarak öldürüldüğü şeklindedir.
Nesimî Divanı’nı yayınlayan Hüseyin Ayan’ın Latîfî’den naklettiğine göre
onun ölüm fetvası şu beyitlerinden dolayı verilmiştir:
“Deryâ-yı muhit cûşa geldi
Kevn ile mekân hurûşa geldi
Sırr-ı ezel oldu âşıkâre
Âşık nice eylesin müdârâ
Yer gök arası hak oldu mutlak
Söyler deff ü çenk hep ene’l-hakk.”
Bu konuda Latîfî’nin yorumu şöyledir:
Sonunda Arap imamları Halep şehrinde,
“Bu sözlerin zâhiri şeriata aykırıdır”, diyerek
katline fetvâ verip derisini yüzdüler.
Nesimî kendi hakkında söylenilenleri reddederek sadece şehadet getirdi ve
daha fazla bir söz söylemedi.
Bu esnada şeyh Şehabüddin b. Hilal geldi ve
Maliki kadının üst tarafına oturdu.
Bu mecliste onun zındık olduğu, öldürülmesi gerektiği ve
tevbesinin kabul olunmayacağı hakkın da fetva verdi.
Onu kalenin hapishanesine çıkardılar.
Sonra Müeyyid’in onun derisinin yüzülmesi ve
yedi gün Halep’te teşhir edilmesi,
onun durumunu (çığıran) münadilerin dolaşması,
uzuvlarının kesilerek bu parçaların Dulkadiroğlu Ali Bey ve
kardeşi Nasıruddin ve Osman Kara Yülük’e
gönderilmesi hakkındaki buyruğu (kararı) geldi.
Nesimî’nin iğdamının dînî olmaktan çok siyasî olduğu söylenebilir.
Zira İslam hukukunda unsurları oluştuğu zaman
irtidat cezası bulunmakla birlikte müsle denilen
derinin yüzülerek öldürülmesi şeklinde bir ceza yoktur.
Ayrıca onun bu şekilde öldürüldüğü kesin değildir,
kesin olsa bile İslam hukukuna uygun değildir.
Onun öldürülmesinin esas sebebi, görüşleri dolayısıyla
taraftar toplaması ve siyasi otoritenin bunların da isyan edeceğinden endişe duymasıdır.
Özellikle Nesimî’nin öldürüldüğü Halep bölgesinin
saltanat bölgesinden uzak olup tarihen bu tür bir isyana ve
bölgesel bir devlet kurmaya müsait olduğu bazı tarihçiler tarafından ifade edilmektedir.
Aslında Nesimî'nin Anadolu'daki birçok ünlü emirlerle ilişkisinin bulunması,
onların saygılarını kazanmış olması Memlûk emirlerini dehşete düşürüyordu.
O günden bugüne değişmeyen tek şey dinin siyasete alet edilmesi olmuştur.
Siyasi çıkar elde etmek isteyen bir takım şahıslar,
dini gerekçe göstererek istedikleri şeylere dini kılıflar uydurarak,
dini emellerine alet etmişlerdir.
Cemaatler, tarikatlar ve şahıslar halen dini istedikleri gibi eğip bükerek,
yorumlayarak isteklerine ya da meşruiyetlerine kılıf uydurmaktan geri durmamaktadır.
Arap zihniyetinin ve biatçılığın önündeki tek engel akıldır, Türklüktür.
Lütfen Kanalıma Abone Olun
https://www.youtube.com/@erdemavsar0/?sub_confirmation=1