Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
İsrafil K.KUMBASAR

İsrafil K.KUMBASAR

Dert faiz mi, milleti borçlandırmak mı?

Sanırsınız ki memlekette bir hükümet yok, o hükümetin başkanı yok, bakanları yok. Sarayın iri aynalarından yansıyan görüntüsüne bakarak kendisini ‘başkan’ zanneden Sultan hazretleri, bağımsız bir kuruluş olan Merkez Bankası’na veryansın ediyor:
- “Faizler çok yüksek, faizleri indirin.”
Merkez Bankası, elindeki bütün verileri riske ederek faizleri bir puan aşağı çekiyor.
Hazret anında kılıçları kuşanıyor:
- “Sen dalga mı geçiyorsun?”
Merkez Bankası, baskılara fazla dayanamayarak faizlerde kerhen indirime gidiyor.
Hazret yeniden küplere biniyor:
- “Bize karşı bağımsızlık taslıyorsun da başka yerlere bağımlılığın mı var?”
‘Belirsizlik’ içindeki döviz bir anda tırmanışa geçiyor, piyasalar allak bullak oluyor.
Merkez Bankası, ateşi söndürebilmek için piyasalara müdahaleye hazırlanıyor.
‘Başkomutanlık’ sıfatı ile ‘vatan toprağını’ teröristlere bırakarak kaçan hazret, ‘krizi fırsata çevirme’ telaşı içerisinde bombardımana başlıyor:
- “Vatanı satmak yüksek faizle olur.”
Ve nihayet, ‘ekonominin’ çökmesinden korkarak faizlerde ‘indirime’ yanaşmayan Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ‘vatan hainliği’ ile damgalanıyor.
Peki, hazret neden böyle yapıyor?
Maksat faizleri düşürmek mi?
Yoksa derdi başka mı?
***
Tabii ki hemen gaza gelip, “Eğer yüreğin yetiyorsa, faizci sisteme son verip, faizi kökünden yasaklasana” diye sormayacağız.
Zira, hazretin asıl amacının ne olduğunu, ‘biat’ halkasının dışında kalan ‘namuslu’ekonomi uzmanlarının ‘analizlerinden’ okumak mümkün.
Faizlerin ‘yüksek oranda’ seyretmesi yüzünden, son zamanlarda özellikle ‘inşaat sektöründe’ büyük bir daralma meydana geldi, ‘konut satışları’ düşmeye başladı.
Hâl böyle olunca kendisine destek veren müteahhitlerin ‘kâr marjlarında’ düşüş meydana geldi, bu da ‘havuzda biriken suyun’ azalmasına yol açtı.
Şimdi aklınca, seçim dönemi atlatılıncaya kadar ‘göstermelik’ de olsa faizlerde birkaç puan oynayarak ‘konut kredilerinin’ düşmesini sağlayacak.
Hazır kredi faizleri dibe vurmuşken, bırakın ‘kira meselesi’ ile boğuşan vatandaşları, ‘ev ihtiyacı’ olmayanlar bile bankaların kapısına koşarak ‘kredi’ kuyruğuna girecek.
Vatandaş biraz daha borçlanacak.
Borçlanan vatandaş ne yapacak?
Aman ‘ekonomik dengeler’sarsılmasın, ‘istikrar’ bozulmasın endişesi ile bir kez daha ‘iktidar lehine’ oy kullanacak.
Sultan hazretleri ve saraydaki mahiyeti, siyasi ömürlerini birkaç yıl daha uzatacak.
Peki ya kaybedenler?
***
İster asker, ister sivil olsun, devletin üst düzey kadrolarında görev yapanların şahdamarlarına kadar sirayet etmiş olan marazi bir hastalıktır.
Görevlerinin başında iken, adeta ‘haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan’ pozuna bürünürler, gözlerinin önünde cereyan eden bütün ‘pisliklere’ seyirci kalırlar, yapılan ‘ihanetler’ karşısında adam gibi tavır almaktan çekinirler, hatta zaman zaman yanlış yapanlara ‘paratoner’ bile olurlar.
Ama ‘altlarındaki koltukları’ kaybeder kaybetmez, yahut ‘emekliye’ayrılır ayrılmaz, sanki kafalarına ‘saksı’ düşmüş gibi başlarlar bir anda ‘Doğrucu Davut’ misali şakır şakır şakımaya.
Bu mesele, öyle fısıltı gazetelerinin yazdığı gibi ‘kamuoyunun gözünü boyamaya’ yönelik yeni bir ‘iyi polis’, ‘kötü polis’ oyunlarından biri değilse eğer Erdem Başçı gerçek bir tarih yazıyor.
AKP iktidarı döneminde ilk defa üst düzey bir kamu görevlisi  “Gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım” vecizesiyle özdeşleşen kahpe bir anlayışı yerle bir ediyor.
Kendisini bu göreve getiren ‘güç’odaklarına ‘minnet’ borcunu ödemek babında gözü kapalı ‘biat’ etmek yerine, ‘milli menfaatler’ ekseninde ‘milletin’ yanında, yönünde tavır alıyor.
***
‘Çikolata tepsilerinde’ tedavüle soktuğunuz, ‘ayakkabı kutularında’ istiflediğiniz, ‘sıfırlaya sıfırlaya’ tüketemediğiniz dolarcıklarınız, yaptığınız her hamlede belki biraz daha değer kazanabilir.
Peki ya Allah katındaki değeriniz?
Gözünüzü toprak doyursun emi!

Yazarın Diğer Yazıları