Devlet politikasızlığı ve Turizm'in durumu (3)

Maliye yabancıya göz yumuyor
Yabancı tur operatörlerinin önündeki tüm engelleri kaldıran zihniyet, güya onların kendi ülkelerinden personellerini getirip çalışmalarının önünü açınca “turizm girdilerinin” artacağı görüşünü savundular. Ama işin içine biraz dalıp incelendiğinde aslında bırakın daha fazla girdi elde etmeyi, var olan durumdan daha aşağı seviyelere düşüldüğü görülüyor.
Yabancı yatırımcıların istidam yaratacağı iddiası ile Hazine, orman, tarım arazisi demeden yapılaşma için tüm koruma yasalarını kaldıran ve buna onay veren Maliye Bakanlığı’nın ciddi şekilde ne yaptığını kendisine sorması, bu kadar yabancı yatırımcıya peşkeş çekilen ve en azı yirmi ile kırk dokuz yıllığına kiraya verilen hazine arazileri üzerine yapılan turistik işletmelerin ödedikleri gelir vergisi miktarlarını topluma açıklamaları gerekir.
’Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir’ sözünün duvar yazısı olarak muhafaza edilmediğini göstermek istiyorsanız, Millete, dolayısı ile Devlete ait olan ve yukarıda bahsi geçen arazilerin kimlere ne süre ile verildiği ve şimdiye kadar bu işlerden ne kadar gelir elde edildiğinin açıklanması gerekir.
Maliye Bakanlığı’nın çalışma stratejisinin yeniden gözden geçirilip, gelişen ve değişen dünyaya ve sektörlere uyumlu çalışma koşulları yaratan bir yapılaşmaya gidilmelidir. Bir sektörü denetleyecek olan Maliye Müfettişi’nin o sektörü çok iyi tanıması gerekmektedir, eğer tanıyamıyor ise o zaman o sektör içerisinden, Maliye Bakanlığı kendisine yol gösterecek vatandaşları ile ilişki kurmalıdır.
Bu tip ilişkiler başlangıçta vatandaşlarımızın anlayışına ters gelebilir ama, bize sürekli “medeniyet” diye empoze edilmeye çalışılan Batılı devletlerin uygulamalarının başında, “ekonomik kayıtlılık ilkesi” gelmektedir. Yani, Batılı vatandaş (ben bunu en namuslu vatandaş tipi olarak görüyorum) şahıs veya tüzel kişiliklerin devletten vergi kaçırdığını gördüğü zaman hemen durumu “maliyeye” bildiriyor ve ondan sonraki tüm işlemler görevliler tarafından yürütülüyor.
Ülkemizde mevcut uygulamaya bakıldığında, sanki devlet T.C. vatandaşlarının haklarını korumak için değil de, (yatırımcı etiketli) yabancı vatandaşların haklarını korumak için varmış gibi görünüyor. Eğer yabancılar korunmamış olsa idi, ekonominin lokomotifi olarak gösterilen “turizm sektöründe” istidam edilen T.C. vatandaşı sayısının özelleştirme ve hazine arazilerinin yabancılara tahsisi ile doğru orantılı olarak artması beklenirdi.
Kısacası Maliye Bakanlığı kesinlikle bir şeyleri yanlış yapıyor veya gözden kaçırıyor. Asli görevi ülkenin kasasına giren parayı çoğaltmak ve akabinde bu paralarla ülke refahını ve vatandaşlarının yaşam standartlarını yükseltmek olan Maliye Bakanlığı, kendisine bir çeki düzen verip, çağın şartlarına göre teşkilatlanmalı ve denetim mekanizmasını yeniden yapılandırmalıdır.
Bu süreç geciktikçe ve gerekli önlemler alınmadıkça, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yabancılarca “kabile devleti” gibi görülüyor. Yabancıların ülke ve devletimize saygı göstermesini istiyorsak bu, devlet otoritesinin onların ülkemizde bulundukları süreçte yaptıkları faaliyetlerde hissettirilmesi ile sağlanabilir.
Hiç kimsenin hesap sorup denetlemediği yabancı kime ve ne için saygı duyma gereği hissedecek?

Yazarın Diğer Yazıları