Devlet turizmi

Başbakan Erdoğan 87 ülkeye 273 ziyarette bulunmuştur. Bu bir Türkiye rekorudur. En fazla ziyaret 14 kez yaptığı ABD’ye olmuştur. Orta Doğu’nun 14 ülkesine 55 seyahat yapmıştır. 11 kez Suriye ve 11 kez de Suudi Arabistan ziyareti ile tüm zamanların rekorunu kırmıştır. Konumuz Erdoğan’ın ziyaretlerinin sayısını incelemek değil, ama ABD seyahatini ele almadan önce kısa bir bilgi notu sunmak istedik. Bu sayılara Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı ile diğer bakanların seyahatlerini ilave edersek uykunuz kaçar ve canınız sıkılır. Size sadece AKP iktidarının erişilmesi zor bir dış seyahat rekoru kırdığını belirtmekle yetineceğiz, bu ülkenin kaynaklarının ve zamanının ne kadar hoyratça ve görgüsüzce kullanıldığını not ederek noktalayacağız.
Başbakan Erdoğan, 17-21 Mayıs 2013 tarihlerinde ABD’ye resmi, bir başka ifadeyle devlet ziyaretinde bulunmuştur. Bütün devletlerin kendisine özgü devlet ziyareti protokolleri, ritüelleri ve gelenekleri vardır ve bunları uygularlar. Özellikle büyük devletler bundan asla sapmazlar ve kişiye özel davranışta bulunamazlar. Ziyaretçi, özel önem verdikleri bir kişi veya ülke olsa bile, protokol kurallarını aynen uygular ama ziyaretçi devlet başkanı veya yetkilisine, ev sahibi ülke yetkilileri, kişisel jestleriyle onore eder veya ayrıcalıklı bir görüntüye sokarlar. Bu tür davranışları genelde üçüncü dünyanın yoksul ve geri kalmış ülkeleriyle kompleksli ve sorunlu Batılı liderlere yaparlar. Ayrıca misafir liderin beklentilerine cevap veremeyecekleri durumlarda misafirliği tantanalı yaparak, misafirin kendi ülkesinde fazla yıpratılmaması ve taraftarlarının ziyareti başarılı göstermesi için onlara malzeme vermek amacıyla da gösterişli merasim yaparlar. Erdoğan’a ABD’de gösterilen ilginin nedeni başarılı olmayan bir ziyaretin, Türk kamuoyuna başarılıymış gibi sunulmasından ibarettir.
Hatırlayalım; Erdoğan, ABD’ye niçin gitmişti. İki önemli nedenle, birisi Suriye konusu, ikincisi ise Türkiye-ABD arasında serbest ticaret antlaşması yapmak için. Devlet yönetiminde ve uluslararası ilişkilerde bir sorunun çözümü istenmiyorsa, onu bir komisyona havale edersiniz eğer bir de alt komisyona havale etmişseniz o sorunun çözümünden umudu kesmeniz veya en azından uzayacağını bilmeniz gerekir. Türkiye-ABD arasındaki ticaret antlaşması çok önemli olduğu için bu konuyu haftaya işleyeceğimizden bugün Suriye konusunu kısaca anlatmak istiyoruz.
Başbakan ve onun Dışişleri Bakanı geçen yıl Esad’a ömür biçiyorlardı, fala bakar gibi üç gün mü desem, üç hafta mı desem, Esad gidici diyorlardı ama belki de önce kendileri gidecek. Esad ortada durmaktadır. Erdoğan’ın bu gezideki amacı ABD’yi ikna ederek Suriye toprakları içerisinde “Uçuşa Yasak Bölge” kurarak hem Türkiye’deki sığınmacıları oraya göndermek, hem de Esad’ın egemenliğinden çıkartacakları ülkenin bir kısmını Esad rejimine karşı savaşan muhalefete güvenli bir bölge vermeyi amaçlamışlardır. Başbakan, Esenboğa Havaalanı’nda gazetecilerin Suriye ile ilgili sordukları Cenevre toplantılarına karşı olduğunu ve bunun Suriye ve Esad konusunda ipe un sermek olduğunu söyleyerek kendini bağlamıştır. Obama ile yaptığı ortak basın toplantısında konuyla ilgili olarak yanıldığını ve fikrini değiştirdiğini söyleyerek Cenevre’ye Türkiye’nin de destek verdiğini belirtmiştir. Erdoğan bu seyahatinde ABD’ni ikna ederek Esad’ın gidişiyle ilgili bir tarih belirlemeyi umuyordu, ama 2014 yılında yapılacak devlet başkanlığı seçimlerine kadar Esad’ın görevde kalmasına razı olduğu anlaşılmaktadır. Olağan üstü bir durum olmaz ise Suriye için bir yol haritası çizilmiş ve Erdoğan da buna uymak zorundadır. Erdoğan ile Davutoğlu aralarında Suriye konusunu konuşurken çok merak ediyorum birbirlerini acaba nasıl teselli ediyorlar. Suriye olayı, Cumhuriyet tarihinin en kötü yönetilen bir dış politika sorunu unvanını alacağından şüphemiz yoktur.

Yazarın Diğer Yazıları