Terör örgütü ve destekçileri köşeye sıkıştıkça kontrollerini kaybediyor. Ankara’nın ortasındaki saldırıyı kendilerinin gerçekleştirmediğini açıklasalar da kimseyi inandıramadılar. Siirt’te genç kızlara yönelik saldırı konusunda ise ağızlarını bıçak açmıyor.
Bu yazıyı kaleme aldığım Perşembe günü öğle sonrasına kadar PKK ve destekçisi hemen her siteyi izledim. Yalnızca Özgür Gündem gazetesinde Siirt’teki saldırıda soru işaretleri olduğuna dair kıyıya köşeye sıkıştırılmış küçük bir haber dışında ‘resmi’ sitelerinin hiçbirisinde tek kelime bir haber dahi verilmiyordu. Yaygın basını gerçekleri görmemekle, hatta devletin güdümünde habercilik yapmakla suçlayanlar, şimdi kendi faşist yönetimlerinin korkusundan görmedim, duymadım, bilmiyorum maymunluklarıyla durumu kurtarmaya çalışıyor.
Güya adına mücadele verdiklerini ileri sürdükleri insanları dahi acımasızca öldürebilen sözde gerillalar anlaşılan tam bir panik hali yaşıyor. Devlet görevlileriyle canciğer sohbet toplantıları düzenleyen, Bodrum plajlarında sefa süren yöneticilerini gördükçe iyice zıvanadan çıkıyorlar. Üstelik hamileri İsrail’in ve Türkiye düşmanı diğer ülkelerin tahrikleriyle kontrollerini ve özgüvenlerini iyice yitiriyorlar.
Bir yandan İran, bir yandan da Türkiye tarafından bombalanan karargâhlarındaki kandil’in ışığı gittikçe sönüyor. Amerika ve AB ülkeleri, öz savunma gücü diyerek sundukları örgütlerinin elebaşlarını terörist ve uyuşturucu kaçakçısı ilan etmiş durumdayken bırakın bu durumda bir öz denetim yapmayı öz benliklerini bile koruyamazlar. Bu gidişle hem kendi toplumlarına hem de içinde yaşadıkları Türk milletine tamamen yabancılaşacaklar ve uluslararası güç odaklarının basit bir piyonu olmaktan kurtulamayacaklardır.
Öte yandan sırtını dayadıkları, bölgenin güçlü devleti İsrail’in de durumu içler acısı. İsrailliler başlarına musallat ettikleri iktidarlarından kurtuluncaya kadar da Türkiye ile arasındaki gerginlik devam edecek. Neticede ABD arabuluculuk yapıp, bir çatışmaya dönüşmeden duruma müdahale edebilir, fakat İsrail’in karizması bir kez çizilmiştir. Arap ülkelerinin halkları göstermelik bile olsa böyle bir karşı duruşu kendi devletlerinden de isteyeceklerdir. Bu, toplum psikolojisinin kaçınılmaz bir sonucudur.
İsrail devlet mekanizması ise, Türkiye Başbakanı’nın her önemli yurtdışı seyahatinden sonra yurdumuzda önemli bir terör operasyonu düzenleme alışkanlığından kolay kolay vazgeçmeyecektir. Akdeniz’de savaş ve terör ortamı gerginliklerini tetikleyerek kendisine mesafeli duran yandaşlarını Türkiye aleyhine tavır koymaları için baskı altına alacaktır.
Böyle bir iç ve dış siyasi atmosferde, İsrail ve yandaşı devletlerin, terör maşaları üzerinden çok daha fazla yıkıcı eylem gerçekleştireceğini söylemek için kâhin olmak gerekmiyor.
Öncelikle güvenlik güçlerinin Ankara’daki patlamayı ve Siirt’teki saldırıyı şüpheye ve itirazlara hiç mahal bırakmayacak şekilde net aydınlatması gerekiyor. İkinci olarak da Başkent’te güvenlik hassasiyeti en yüksek seviyede olmasına rağmen yeterli emniyet mesafesi bırakılmadan inşa edilen askeri ve sivil güvenlik kurumlarının durumları gözden geçirilmelidir.
Artık PKK tamamen kontrol dışı bir sürece girmiştir ve bu ortamda şimdiye kadar hiç saldırmadığı yüksek kurumlara da saldırılar düzenleyebilir...