Dindar nesil

Başbakan yaptığı açıklamayla “Muhafazakâr demokratik bir parti olduklarını” ifade ederek  “partilerinin görüşleri doğrultusunda dindar bir nesil yetiştireceklerini” söyledi. Muhalefet ise  “bu konudaki ölçü araçlarının ne olduğu” sorusuyla konuya itirazını belitti.
Yetişen nesiller dindar olmalı mı? Dindarlığın ölçüsü nedir diye sorulan soruların elbette bir cevabı vardır. Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkenin halkı tabii ki kendilerinden sonra gelen neslin dindar olmasını ister. Dindarlığın ölçüsüne gelince, güzel dinimizin rehberi Kur’an-ı Kerim bunu gayet net bir şekilde açıklamış. Peygamberimiz Hz Muhammed Mustafa da yaşantısıyla göstermiştir. 
Bütün bunlara bakıldığında dindar kişi inançlarının gereğini yaşayandır. İslam inancının gereği ise yalan söylememek, hırsızlık yapmamak, insanların kötülüğünü istememek ve rüşvet, irtikâp, dolandırıcılıktan uzak durmak, herkesin doğuştan gelen hakları olduğuna inanmaktır.
Böyle bir nesil yetiştirilir mi, doğrusu yetiştirileceğine inanmam. Keşke yetiştirilse diye de dua ederim. Nedeni ise böyle bir neslin gelmesi, birinin dört çarpı dört ciple gezerken diğerinin sokakta yaşayıp, çöpten beslenmesini önler. Vergilerini zamanında ödeyip, ihalelerin hak edene verilmesini ve helal kazanmasını sağlar.
Ülke kalkınması için çalışır, vatanını, milletini sever ve milli değerlere önem verir. Halkın din adına sömürülmesini engeller, vatandaşın yedikleriyle zehirlenmesini önler. İnsana insan olduğu için değer verir, kimsenin özeline inip şantaj yapmaz. Adil bir yargılama ile masumları korur, suçluları cezalandırır.
Bugüne kadar dindar gençlik yetiştirilmedi mi derseniz, demek ki yetiştirilmemiş. O zaman imam hatipler niçin açıldı. Bu okulları dindar geçinenler niçin sahiplenip arka bahçemiz dediler. İlahiyatlar ne işe yarıyor; yoksa buralar ateist eğitimi için mi kuruldu? Yüz binlerce cami imamına niçin Kur’an kursları açtırıldı? Çocuklarımızın zamanı neden heba ediliyor diye sormak gerek.
 Demek olan o ki buraları arzulanan gençliğin yetişmesine yetmiyor. İstenilen dindar gençlik farklı olsa gerek. Belki de arzulanan bir yerlerin istediği ılımlı İslamiyet’in gençliğidir. Ne olacak, o zaman eğitimde müfredat programlarında değişikliğe mi gidilecek. Gidilmezse zaten okullardaki bugünkü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin programıyla arzulanan gençliği yetiştirmek sukut-u hayalden öteye bir şey olamaz.
Muhafazakâr ve demokratik hükümet dindar gençliğin göstergesi olarak başörtüsünü görüp, başı açık olanlara ağır ithamlar yöneltti. Görüldü ki o inandığı için başını bağlayan gençliğin bazılarının eşarp ve bindiği ciplerin parasıyla kaç aç ailenin doyurulacağı unutuldu. Yine bunlardan bazılarının toplu taşıma araçlarında ve diğer toplu yaşam alanlarındaki sergiledikleri çirkin tavırlar ibretle izlendi.
Dindarlık adına fakire fukaraya yardım yapıyoruz adı altında halk kandırılarak toplanan paralarla nelerin alındığını, bunları nerelerde kullandıklarını da duyduk. Güzel dinimizin yasakladığı faizi nasıl aldıklarını, kumar ve zinayı nasıl meşru hale getirdiklerini de biliyoruz. Sakal bırakıp, elinde doksan dokuzluk tespih ile dükkânlarındaki ayet yazılı panoların altında karaborsacılık yapıp halkı soyduklarını da seyrettik.
Dini öğrettiğini ve insanları dindarlaştırdığını iddia eden tarikat ve cemaatlerin bazılarının nasıl biri birini karalayıp hakaret ettiklerini ibretle izledik. İnsanlarımız ocağında taş kaynatırken bunların ileri gelenlerinin hangi araçlara binerek nerelerde nasıl yaşadıkları da milletin malumudur.
Bugün ne yazık ki dindar insanın yerini, dinden geçinen insanların aldığını, çıkarları için o yüce dinimizi kullandığını, din istismarcılığıyla hayatlarını devam ettirdiklerini görerek utanıyoruz. Elbette gerçekten dini bütün dindar insanlar vardır. Ama acı olan o ki bunlar bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azdırlar. Bunlara ilaveten o kadar çok samimi Müslüman var ki yetersiz bilgisi ve halis duygularından dolayı bezirgânları beslemeye devam ediyor.
Eğer dindar nesil böyle dinden geçinenler olacaksa olmasın daha iyi. İslam dini ulvi bir dindir. Böylesine güzel ve insanlığın hizmetinde olan bir dini birilerinin süfli emellerine alet etmemelidir.
Dindar bir nesil yetiştirmek için, İslamiyet’i bilen ve kurallarına göre yaşayan olmalıdır. Bugün ise böyle bir nesli yetiştireceğini iddia edenlerin, milletle ve onun değerleriyle nasıl kavgalı olduğu, ülke yönetiminde ayyuka çıkan haksızlıkları nasıl savunduğu, son olaylarda da olduğu gibi bölücülerle nasıl iç içe olduğu, şehide kelle diyecek kadar ileri gidip, insanları fırkalara ayırdığı ayyuka çıkmıştır.
Bu yönetim dindar nesil yetiştireceğim demeden önce dinden geçinenleri ıslah etmelidir. Bunu yapamayanlar ne kadar inandırıcı olur. Yetiştirecekleri dindar neslin dinden geçinmeyeceğini kim iddia edebilir. Saf Müslümanlarda dine ve gerçek dindarlara karşı soru işaretleri oluşmayacağı düşünülebilir mi?
Geçmişiyle hesaba oturan, yaraları kaşımak suretiyle kanatan, emrindeki insanları birbirine kin besler hale getiren, olaylara tek bir pencereden bakan, eğitimde evrenselliği öne çıkarıp, değerleri yok sayan bir anlayışın dindar nesil yetiştireceğim demesi olsa olsa oya tahvil çıkarmadan başka bir şey olamaz.
İktidar şunu çok iyi bilmektedir. Ülkemizde İslamiyet’le ilgili söylenecek her söz gönülleri okşayıp, karşı çıkanları ise lanetleyecektir. Bu nedenledir ki bunalınmış bir ortamda gündem değiştirme adına söylenmiş bir söz olarak diğer vaatler gibi günü gelince kaybolacaktır. Buna derenin taşıyla derenin kuşunu vurma denir.

Yazarın Diğer Yazıları