Dinî grupların siyasî tavrı

Baştan söyledim. Kur'ân çizgisindeki cemaatlere de, tarikatlara da bir tavrımız olamaz. İnsanlar bu tür gruplaşma içinde mutluysa ne diyebiliriz ki... Ama tefrikaya düşülüyorsa, çıkar hesabı yapılıyorsa, elbette sözümüz olur. Siyasî hesaplar içindelerse daha çok sözümüz olur.

Bir cemaat lideri, "Elimi öpen cennete gidiyor." diyebilmiştir. Diyanet ara ara ses yükseltse bile, dün bahsettiğim gibi, müfsitlere karşı topyekûn harekete geçmemiş/geçememiştir. Herhâlde "Reis"ten "güncelleme" bekliyorlar!

(Ara not: İsmail Ağa, cemaatler türetmiş bir çatı cemaat. Şeyhi de şeyhler şeyhidir. Bahsetmiştim... Camiye gider gelirdim. Namazdan sonra elini öpmek için hamle edenlere elini vermez, uzanan ele şöyle bir vururdu. (Bunun da ayrı bir "enaniyet" tarafı var. Girmeyelim şimdi.) Şeyhlerin şeyhi elini öptürmeyince cemaat cennetten mahrum mu kalmış oluyor?!)

Cemaat liderleri iktidardaki partiyi destekleyeceklerini hem de övgüler dizerek peş peşe açıkladılar. Cemaatlerin, ferdin iradesini esir alması budur. İlahiyatçı Prof. Dr. Mustafa Öztürk yazıyor:

"Bugün sağlıklı bir toplum modelinden mahrum oluşumuz, geleneksel cemaat yapılarını toplum zannetmemiz ve/veya mevcut toplum yapısını cemaat haline dönüştürme gayretimizle çok yakından irtibatlı bir sorundur. Sağlıklı toplum modeli cemaatin âlî(!) ve küllî menfaatleri uğruna kendi kişiliklerinden ve bireysel kimliklerinden vazgeçmeyi ve beşerî bir otoriteye körü körüne itaati fazilet zanneden sadık bendelerden değil, özgür bireylerden oluşur.(...) Bugün cemaatler ekseninde tartıştığımız insan merkezli problemlerin çözüm anahtarı özgür, özgüven ve öz-bilinç sahibi fert ve şahsiyet sahibi olma ihtiyacımızı acilen fark etmemizdir." ("Birey olamama sorunumuz", Karar, 16 Eylül 2017).

Prof. Dr. Hayrettin Karaman'ın, 12 Haziran 2011 seçimleri sonrası yayınladığı bir yazısı aklıma geldi. Bir cemaat, iktidardaki partiyi değil, şimdi ortaklık ettiği o zamanki rakibi partiyi desteklemişti. Bu seçimlerde bütün cemaatler iktidardakini destekleyeceğini açıkladılar Hayrettin Karaman Hocamız bir söz edecek mi? Daha önce şöyle yazmıştı: 

"Şeyhler siyasi emirler vermeli midir? Mesela seçimler yaklaşınca 'filan partiye oy verin' demeleri uygun olur mu? / Tarikatlar fetva ve ictihad kurumları olmayıp, alimlerin ortaya koydukları şeriat kurallarına tavizsiz uyarak nefis terbiyesi, ilmi ve imanı kesinleştirme (ayne'l-yakin, hakka'l-yakin mertebelerine erdirme) eğitimi, gizli şirki de aşarak kulluğu yalnızca Allah''a tahsis (ihlas) devletine erme yolu... olarak başlamış ve meşrulaşmıştır. Bu büyük vazifeyi (irşad ve terbiyeyi) yapabilecek kemale ermiş bir şeyh asla 'laik bir ülkede, şuna değil de buna oy verin' diye bir emir çıkarmaz. Çıkarması yakışık almaz. / Şeyhlerin isimlerini kullanarak şayia çıkaran edepsiz ve hırslı 'sözde müritler' olabilir mi? / Olabilir, olmuştur. Bu sebeple şayialara aldanmamak, haberi tahkik etmek gerekir. / Şeyhler yanılabilir mi? Yanılabilirlerse onlara itaat etmemek caiz olur mu? / Bir kimse 'Şeyhler yanılmazlar, günah işlemezler, hata etmezler, ağızlarından ne çıkarsa Allah'tandır, onlara itaat etmemek Allah'a ve Resulüne itaat etmemek demektir' dese ve böyle inansa şirke düşer, İslam'dan çıkmış sayılır." ("Şeyhlerin siyasi emirleri", Yeni Şafak, 17 Haziran 2011).

Yazarın Diğer Yazıları