Diyanet İşleri, darbeden bir yıl sonra mı uyandı?

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, yıllarca AKP iktidarı tarafından "Gülen cemaati" veya "hizmet hareketi" olarak benimsenen ve özellikle kadrolaşma konusunda her istekleri yerine getirilen beşinci kol faaliyeti hakkında nihayet bir rapor hazırlayabildi.

Anadolu Ajansı'nın konuyla ilgili haberinde kullandığı "Diyanetten FETÖ raporu" başlığı, genelde medya tarafından aynen verildi.

***

Diyanet'in böyle bir rapor hazırlayabilmesi için örgütün darbe girişiminde bulunması bile yeterli olmadı!

Darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçtikten ve bu örümcek ağının tasfiyesinden geri dönüş olmadığı anlaşıldıktan sonra FETÖ raporu hazırlanması ilginç değil mi?

FETÖ'nün ortaya koyduğu sözde dini söylemlerin, İslam'a aykırı olduğunu görmek için ilahiyatçı olmak gerekmiyordu. Kur'an okuyan herkes, FETÖ söylemlerindeki Allah ile aldatmayı görebilirdi.

Nitekim raporu açıklayan Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Ekrem Keleş, "Allah adı kullanılarak çeşitli kişilere, yapılara ve hiziplere yönelik davet, insanları 'din' ve 'Allah' diyerek aldatmaktır ve dine yapılmış en büyük haksızlıktır." dedi.

İyi de Yaşar Nuri Öztürk, yıllarca "Allah ile aldatmak" konusunda herkesi uyarmadı mı? Yümni Sezen, "Dinler arası diyalog ihaneti" diye herkesi uyarmadı mı?

Alparslan Işıklı uyarmadı mı? Faik Bulut uyarmadı mı?

Bu sütunda "Dinlerarası diyalogun birinci hedefi, Türkiye'yi Hıristiyanlaştırmaktır" diyerek 20 ve 21 Ocak 2006'da "AKP'lilere ve diyalogçulara içten bir uyarı: Hıristiyanlaşıyorsunuz! Çocuklarınızı da Hıristiyanlaştırıyorlar! Çocuklarınıza ve dininize sahip çıkın!" diye uyarmadık mı?

***

O zamanlar Diyanet İşleri neyle meşguldü?

2008 yılında Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı olarak Mehmet Görmez, 80 ilahiyatçıyı temsilen hadisler üzerinde yaptıkları çalışmaları açıklamak için Londra'yı seçmişti! The Guardian gazetesi, "Türkiye, İslâm'a 21. yüzyıl yorumu getirmek için çalışıyor. İslâm inancının Batı değerleriyle bağdaştırılması da hedefler arasında. AKP hükümeti ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu çabaların başını çekiyor" gibi ifadeler kullanıyordu! 

Mehmet Görmez, "Yeniden yorumlayarak, hadisleri bilime, tarihsel gerçeklere ve 21. yüzyıl Türk insanına daha uygun hale getirmeyi hedefliyoruz" diyordu.

1300-1400 yıl önce söylenmiş hadisleri bugüne nasıl uyduracaktınız? Kuran'ın ruhuna uygunsa doğrudur, değilse uydurmadır, yöntem bu kadar basittir!

***

2002'nin Aralık ayında, Los Angeles Times'ta yazan Amir Tahiri, Erdoğan ve Gül'ün laiklik veya Avrupacılık anlayışlarının, devletin, dini, tamamen cemaatlere bırakmasına dayalı olduğunu belirtmiş ve bunun da Diyanet İşleri Başkanlığı'nın milyarlarca dolarlık servetinin bir siyasi parti tarafından kontrolü anlamına geleceğini, dolayısıyla Türkiye'de çok partili demokrasinin ortadan kalkabileceğini yazmıştı. Kalkıyor işte!

O zamanki Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, projeye direnir gibi yapıyordu ama aslında direnmiyordu. 2017 yılında ise "Biz din ile siyaseti iç içe kıldık" diyerek itirafta bulundu!

***

Şimdi Mehmet Görmez, "On yıllardır konuşan FETÖ'yü neden daha önce ifşa edemediğimiz sorgulanabilir fakat bu sorumluluk hepimize ait." diyerek sorumluluğu yaymaya çalışıyor!

CHP İstanbul Milletvekili Eren Erdem, Mehmet Görmez'in görevden ayrılırken arkasında büyük enkaz bıraktığını söyleyerek "Abant toplantıları, dinler arası diyalog çağrıları olurken bu açıklamayı yapan zat neredeydi" diye sordu.

Sadece Mehmet Görmez, kamuoyunu zamanında uyarsaydı, Türkiye 15 Temmuz rezaletini yaşamazdı!

Fakat 15 Temmuz'da da Diyanet, siyasetin emrindeydi!

Anlaşılan 15 Temmuz'un yaşatılması gerekiyordu ki Türkiye'nin rejimini değiştirecek bir bahane bulunsun!

Yazarın Diğer Yazıları