Diyanet: Rüşvet değil!

Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan bir fetva istedim. Sorum şu idi:

 "İstanbul'da, ana yol üzerinde, sabah, kalabalık bir durakta, bir bez poşet içinde bedava simit dağıtılıyordu. Simidin konduğu bez poşetin 16 Nisan'da referanduma yönelik bir çalışma olduğunu gördüm. Uzaktan bakınca dikkat çekmeyen, poşet deseni içine yerleştirilmiş tercihi belirten yazı vardı. Yine bir semt pazarında karşılaştığımız hâdise: Tercih belirtilen damga vurulmuş 200 gramlık çay paketleri dağıtılıyordu. Sair zamanlarda yapılmayan, seçim veya referandum vetiresinde maddî karşılığı olan bir 'hediye' verilerek propaganda yapılması 'rüşvet' olarak değerlendirilebilir mi? / Dr. Arslan Tekin".

Diyanet'ten nihayet cevap geldi.

"Cevap: E-postanızda sözünü ettiğiniz olayı rüşvet olarak değerlendirmek uygun değildir. Zira söz konusu paketi alan kişi, işaret edilen doğrultuda tercihini kullanmak zorunda değildir. Bilindiği gibi insanlar tercihlerini, hür iradeleri ile kimsenin görmediği, kapalı bir mekânda yapmaktadırlar. Tercih yapacaklara bir müdahale de söz konusu değildir.

T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı."

Demek ki, oy için milyonlar dağıtılsa, nasıl olsa kapalı alanda oy kullanılıyor, rengini bilemeyiz, rüşvete girmez denecek.

Prof. Dr. Mehmet Görmez! İlminize itibar ettiğimi daha önce yazdım. Bu fetvayı gördünüz mü? Gerçekten siz de böyle mi düşünüyorsunuz? Gazete köşeleri olan (Prof. Dr.) Mustafa Çağrıcı, Faruk Beşer, Mustafa Öztürk ve bilumum ilâhiyatçılar... Sizlerin bir sözü yok mu?

Hayrettin Karaman dün yazısında "evet" oyu vermenin "farz" olduğunu yazdıktan sonra ne diyeceğimi bilemiyorum. Demek ki, "Tek Adam" bir "ilâh"! İstedikleri olursa dinden sapma alıp başını gidecek.

Üzerine basa basa Saddam, Hafız Esad, Kaddafî rejimlerine sürükleniyoruz, diye yazıp duruyorum.

Astığı astık kestiği kestik partili cumhurbaşkanı demek, Baas tipi rejim demektir. Ötesi berisi yok.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önceki akşam Kanal D ve CNNTürk'ün ortak yayınındaydı.

Baasçıların anayasasıyla bizim referanduma götürülen anayasa değişikliğini bir bir karşılaştırdı. Öyle ki, Suriye'nin anayasası bizden daha ileride! Ve Suriye'nin, Irak'ın, Libya'nın, "tek adam"la yönetilen bütün Müslüman ülkelerin hâli ortada!

Etyen Mahçupyan benim yerime yazmış: Hani oylanacak sistem/rejim değişikliğine "ucube" diyoruz ya... Mahçupyan, ikame edilmek istenen sistemin ideal başkanlık olmadığını belirterek Ak Parti'nin bir kanadının gazetesi Karar'da korkusuzca son sözünü söylüyor:

"Bu referandumda oyum 'Hayır' olacak… Çünkü 1) Önerilen tasarı başkanlık sisteminin ruhuna tümüyle ters 2) Bu tasarı suistimal edilmeye açık bir tek adam düzeni getiriyor 3) Eski sistemin kötü olması bizim de kötü bir sistem getirmemizi meşru kılmıyor 4) Apaçık yanlışı doğru diye savunmak ahlaki değil ve nihayet 5) Bu yönetim modeli AK Parti'ye, muhafazakârlara ve Türkiye'ye orta vadede büyük zarar verecek..." ("Bir AK Partili niye 'Hayır' der?", Karar, 13 Nisan 2017).

Bu şıklara katılmayan var mı?

Yazarın Diğer Yazıları