Doğu Türkistan davası üvey evlat sayılmamalı

Doğu Türkistan davası üvey evlat sayılmamalı
Doğu Türkistan meselesinde herkesin üzerine düşen vazifeyi yapma konusunda gerekli ve yeterli hassasiyeti göstermediğini vurgulayan, “Doğu Türkistan Davamız” kitabının yazarı Barış Kurt,Yeniçağ`ın sorularını cevaplandırdı:

Yeniçağ: Doğu Türkistan`ın geçmişi ve bugününe ilişkin kitap kaleme alma zarureti nereden ortaya çıktı?

Kurt: 2009 Urumçi katliamı ile birlikte başlayan Doğu Türkistan davasına olan hassasiyetim, bu zamana kadar çeşitli sivil toplum kuruluşları ile birlikte yapmış olduğum miting gösteri resim sergileri eylemlerle sürmüştü. Hem Doğu Türkistan davasını bir vefa borcu olarak hem de yapmış olduğum çalışmaları faaliyetleri somutlaştırmak amacıyla “Doğu Türkistan Davamız” kitabını yazmaya karar verdim. Kitabımda da bahsettiğim üzere akademik bir kitap olarak değil de daha genel kitleye hitap eden ve Doğu Türkistan'ın meselelerini sadece ilmî olarak değil kalbî ve ruhî bir mesele olarak da hissettirmek amacını taşıdım. Çünkü sadece Doğu Türkistan’ı bilmek yetmiyor, aynı zamanda bilhassa Müslüman Türk'ün davasını tam kalbinde hissetmek gerekiyor. Araştırdığım ve okuduğum kadarıyla genel itibariyle Doğu Türkistan konusunda yapılan çalışmalar, ya tam Doğu Türkistanlıların gözünden ya da tenkidçi bir akademik bakış açısıyla yapılmaktadır. Bense tabiri caizse amatör bir ruhla fakat tamamen kaynaklardan yararlanarak bu kitabı ortaya koydum. Kitabımı okuyan bütün okuyucular, Doğu Türkistan davasını sadece bilmekle yetinmeyecek, aynı zamanda Doğu Türkistan davasını hayatlarının her aşamasında hatırlayacak ve hissedeceklerdir. Zira benim de tam olarak gayem ve hedefim budur.

Yeniçağ: Türkiye`nin Sivil Toplum Kuruluşlarının, basının ve yüksek okulların Doğu Türküstan davasına yeteri kadar ilgi gösterdiğine inanıyor musunuz?

Kurt: Türkiye, Doğu Türkistan konusunda hem siyasi olarak hem medya olarak hem de sivil toplum kuruluşları olarak maalesef sınıfta kalmış ve yıllardır da sınıf tekrarı yapmaktadır. Çünkü karşılarına çok büyük bir dev olarak gördükleri ama aslında menfaatlerini karşılayan, onlara maddi yardımlarda bulunan ve karşılıklı çıkar ilişkileri olan Çin devleti bulunmaktadır. Türkiye'de bazı siyasi parti temsilcileri hariç Doğu Türkistan konusunda hiç kimsenin sesi çıkmamaktadır. Fakat burada söylemek istediğim bir başka husus da var. Bildiğiniz üzere 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında birçok fetö'cü yurtdışına kaçmış ve orada yine Türkiye üzerine planlar düzenlemektedir. Şimdi bunun Doğu Türkistan'la alakasını soranlar olacaktır. Şöyle ki özellikle Amerika'da Enes Kanter üzerinden Doğu Türkistan meselesi fetö'cülerin de meselesiymiş gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Fakat fetö'cüler, en güçlü olduğu dönemlerde dahi ne gazetelerinde ne televizyonlarında ne de kendilerine bağlı yurt, ev, dernek, vakıf, STK ve siyasi partilerde Doğu Türkistan meselesini asla gündeme getirmemişlerdir. Sırf bugün muhalefet olsun diye ve hükümetin göz ardı ettiği Doğu Türkistan meselesini sahiplenmiş gibi davranmaktadırlar. Bu ise yine sinsi bir planın neticesidir. Bununla beraber geçtiğimiz dönemlerde ülkemizde Başbakanlık, bakanlık yapmış bir bürokratın çıktığı programda “Doğu Türkistan, Çin’in iç meselesidir” dediği unutulmamalıdır. Doğu Türkistan davası, ne ırk davası ne de belli başlı cemiyetlerin davasıdır. Doğu Türkistan davası bütün Müslüman Türklerin müşterek davası olmalıdır. Bize düşen görev ise Doğu Türkistan adını bayrağını, davasını bulunduğumuz her cemiyet organizasyon ve kurumda sahiplenmektir.

f8zx.jpg

Yeniçağ: Doğu Türkistan konusundaki gerçekleri saklamak amacıyla Çin Halk Cumhuriyeti Türk medyası üzerinde ciddi etki kurmuş durumdadır. Bu konuda neler söylemek isterdiniz?

Kurt: Sadece Doğu Türkistan konusunda değil hemen hemen millî ve manevi her konuda zaten ana akım medya maalesef Türk'ün tarafında olmuyor. Doğu Türkistan meselesinde de yine medyamız hem duyarsız hem de ilgisiz davranmaktadır. Düşünün ki dünyada Nazi kamplarından daha beter Çin'in toplama kampları var fakat bu konuda tek bir haber dahi yok. 30-35 milyon insan, Müslüman, Türk zulüm altında ama magazin haberleri kadar bile basında yer bulmuyor. Anlamlandıramadığım hususlardan birisi de şu: Doğu Türkistan’da yaşananlar veya burada yapılan organizasyonlar, bazı zamanlar gerek sosyal medyada gerek ana akım medyada yer bulurken bir anda haberler kesilmeye başlıyor. Bunda da yine Çin'in bir parmağı olduğunu düşünüyorum. Çünkü Çin devleti, bu tür haberler yaptırıp ardından Türk gazetecileri Doğu Türkistan'a davet ediyor fakat yalnızca belirli başlı yerleri, şehir merkezlerini gezdirip planlı bir şekilde burada herhangi bir zulmün olmadığını, Doğu Türkistanlıların refah içinde yaşadıklarını söyleyip ardından hepsini güzel bir şekilde Türkiye'ye geri gönderiyor. Yani medyada Doğu Türkistan ile ilgili haberler yer alıyorsa buna da yine temkinli yaklaşmamız gerekiyor.

Yeniçağ: Dünyanın en önemli bilim kurumlarından olan Harvard Üniversitesi Yayınları Doğu Türküstan konusunda kitap ve makaleler yayınlamaktadır. Eserinizi Harvard Yayınlarına takdim edtmeyi düşünür müsünüz?

Kurt: Harvard Üniversitesi'nin Doğu Türkistan ile alakalı yayınlar yapması takdire şayan ve düşünmemiz gereken hususlardan birisidir. Elbette her yazar, kitabının bu denli önemli bir üniversitenin kütüphanesine ve yayınlarına girmesini ister. Fakat daha önceden de söylediğim üzere kitabımın akademik bir kitaptan ziyade araştırma inceleme ve bir gayeye hizmet eden kitap olması sebebiyle Harvard Üniversitesi Yayınları’na takdim etmek ne kadar doğru olur bilmiyorum. Ancak yine de dediğim gibi bu kadar önemli bir üniversitenin kütüphanesine dahi girebilmek her yazarın arzusudur.

int-kapak-yazar.jpg

Yeniçağ: Türkiye`de sesinizi daha etkili hale getirmek için nelerin yapılması lazım? Buradan hangi çağrıyı yapmak isterdiniz?

Kurt: En sonunda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim. Doğu Türkistan konusunda herkesin üzerine düşen vazifeyi yapması gerekiyor. Esnafın en azından küçük de olsa bir de Doğu Türkistan bayrağını dükkanının camına asması, bir öğrencinin Doğu Türkistan’la alakalı küçük bir broşür dahi olsa hazırlayıp arkadaşlarını dağıtması veya okulunda bir kulübe katılıp Doğu Türkistan ile alakalı etkinlik düzenlemesi, öğretmenlerin öğrencilerine de Doğu Türkistan’ı anlatması, din adamlarının, vaizlerin, hocaların Doğu Türkistan'ı konuşmalarında, sohbetlerinde, vaazlarında bahsetmesi, siyasilerin Doğu Türkistan ile alakalı meseleleri gerek televizyonda gerek TBMM’de gündeme getirmesi, gazetecilerin Doğu Türkistan ile alakalı araştırmaları haberleri yapması, kısacası iman ve vicdan sahibi her ferdin gerek ferdî olarak gerek cemiyetlerinde Doğu Türkistan'ı anması gerekiyor. Söyleceğim bu şey belki lafzî olarak doğru bir tabir olmayacak fakat en azından kalbî olarak içimden geçeni söylemek istiyorum. Doğu Türkistan, her Müslüman Türk’e farz-ı ayn bir meseledir. Yani herkesin üzerine örfî manada farz olup Doğu Türkistan davasının en azından bir yerinden tutması, anlatması, bayrağını taşıması, Doğu Türkistan'ı bilmesi ve anlaması gerekmektedir. Başarıya, zafere, bağımsızlığa da ancak bu şekilde ulaşılır.