Doğu Türkistan için Türkiye'nin elindeki yeni fırsat
Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) ve Dışişlerine bağlı stratejik araştırmalar merkezi tarafından “Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı (CICA/ AİGK)” konulu çalıştay gerçekleştirildi. Süleyman Şensoy’un başkanlığındaki katılımcılarla birlikte özellikle Türkiye’nin bu süreçte nasıl bir strateji sürdüreceğine ilişkin ipuçlarını dinledik. Organizeyi sağlayan proje koordinatörü Dr. Almagül İsina başta Türkiye olmak üzere bölgeyi çok iyi tanıyan bir uzman. İsina aynı zamanda Kazakistan’ın parlayan yüzünü de temsil ediyor ve sonuca dönük etkili işler yapıyor. CICA toplantısı da onlardan biriydi. CICA ya da yeni kısaltmasıyla AİGK önceleri bir forum niteliğindeyken Kazakistan’ın inisiyatifi ile bugün 20 üye ve 10 gözlemci sayısıyla Avrasya’nın hemen hepsini bir araya getiren bir teşkilata dönüştü. Halen Çin, Rusya, İsrail, Hindistan ve Güney Kore gibi ülkeler üye olarak, ABD ve Japonya ise gözlemci statüsünde bulunuyor. Teşkilatın dönem başkanlığının 2 yıllığına Türkiye’ye geçeceği Haziran ayındaki İstanbul toplantısında Vietnam, üye olarak kabul edilecek. Türk dışişleri bunun için şimdiden bir görev gücü oluşturmuş durumda. Başkanlığını üstlenen büyükelçi Bülent Tulun konuşmasında proaktif olma, sıfır sorun ve herkesi kucaklayan güvenlik yaklaşımına dikkat çekti. Bölgemizde yaşanan pek çok sorunu ve bunların önümüzdeki dönemde derinleşebilme ihtimalini göz önüne almazsak teorik açıdan herşey güzel görülüyor.
Cevaplanmayan sorular
Bu süreçte Türkiye’den CICA’nın dönem başkanı olarak teşkilatın görev konularının başında gelen güvenlik, demokrasi ve insan haklarında açılım yapması bekleniyor. Aslında sürece nereden başlayacağımız da bellidir. CICA’nın değişen ve güçlenen konumu, Doğu Türkistan ya da onların dedikleri gibi “Sincan Özerk” bölgesindeki soydaşlarımızın her geçen gün umutlarını yitirdiği yaşam ve gelecek mücadelesinde önemli bir özgürlük alanı haline gelebilir. Yine Özbekistan ile Türkiye arasında yaşanan soğukluğun ilgili teşkilatın İstanbul toplantısında giderilmesi şansı bulunuyor. Bu konulardaki belirsizlikleri gidermek ve büyükelçi Tulun’a sorularımı yöneltmek üzere söz aldım ve söz konusu hususları tekrarlayarak “acaba” diye sordum ancak cevap alamadım. Bir bakıma Çin büyükelçiliğinin alt kademede temsil edildiği toplantıda sorulmamış gibi davranıldı desem yanlış olmaz.
Avrasya’nın gözü...
Diğer yandan bölgedeki dengeler sebebiyle asla Çin ile karşı karşıya gelelim demiyorum. Bunu aklı başında kimse istemez. Ama oradaki asimilasyona göz yummak, en temel insan hakkı ihlalleri karşısında sözde gezilerle gündelik çözümler aramak, Filistin’de üzerine bomba yağdırılan kardeşlerimizin feryadını duymamakla eşdeğer kabul edilebilir. Türkiye AİGK’deki görev süresi boyunca pek çok önemli iş yapabilir. Barışa katkı sağlayarak, Avrasya bölgesindeki güven tazeleme sürecini pekiştirebilir. Hatta Davutoğlu’nun AB benzeri bir birlik kurulması yönündeki düşüncesine taraftar toplayabilir. Fakat CICA’nın Doğu Türkistan’daki zulmün durdurulması adına bu meselenin konuşulması ve ilerletilmesi için en etkili zemin haline gelebileceğini ileri sürmek mümkündür. Üstelik neden çekiniyoruz ki? Yoksa Çin devletinin bu mesele karşısında Türkiye’ye “Sizin de PKK sorununuz var. Bu bizim iç meselemiz” diyerek geri püskürttüğü yönündeki görüşleri mi hatırlamak gerekiyor? Gelin Ortadoğu’da olup bitenler karşısında gösterdiğimiz hassasiyeti Doğu Türkistan’daki soydaşlarımızdan esirgemeyelim. Provokatörlere, zalimlere, yağmacılara ve sözde dost bildiklerimize bu işi bırakmayalım. Eğer Çin dostumuz ise işte asıl bunun için gereğini biz yapalım.