Dövize dikkat edelim

Vize sorunu ekonomiye çok yönlü maliyetler getirdi... Uçak biletleri iptal edildi... Öğrenciler eğitimden oldu... İş adamları işinden oldu. Türk Lirası değer kaybetti. TL'nin değer kaybetmesi, tersi kurların değer kazanması, ekonomik ve soysal maliyetler doğurdu.

1- Olumsuz etki, enflasyon ve işsizliğe kadar yansıyor.

Kur artışı üretimde ara malı ve hammadde olarak kullandığımız ara malı fiyatlarını artırdı. İthalat fiyatlarının artması, ithalatın artması demektir. Cari açığın artması demektir. İthalat artışı aynı zamanda büyüme hesabına eksi yazmaktadır. Dahası devam ederse, üretimde kullanılan ara malı ve hammadde fiyatlarının artması, üretim maliyetlerinin artması demektir. Üretimde aksama olursa işsizliğe yansır. Kaldı ki bu maliyet artışı şimdi yaşadığımız gibi enflasyona da yansıyor.

Dahası Türkiye'nin 420 milyar dolar olan dış  borcunun da maliyeti arttı. Ayrıca vize sorunu ABD ile olan ekonomik ilişkilere zarar verdi.

Vize sorunu biterse bu maliyetler sınırlı kalır... Kaldı ki bu sınırın boyutlarını da  tam olarak hesap edemeyiz. Söz gelimi enflasyona ne oranda yansır, bu arada  ara malı ve ham madde ithalat yapıldı mı, yoksa stoktan mı kullanıldı? Bunları tahmin etmek mümkün değildir.

2- Kur artışları en fazla dış borç riskini artırır.

Kur artışları dış borç yükünü artırıyor. Dış borçlar ister özel sektöre ait olsun, ister devlete ait olsun, ekonomiye getirdiği yük olarak fark etmez... Dış borçların çevrilmesi için önce gelir artışına sonra dövize ihtiyaç var.

Gelir artışı fert başına Millî Gelirin artması demektir. Türkiye 2013'ten beri düşük büyüme yaşıyor. Bu sene yüzde 5 büyüme bekleniyor. Nüfus artışını katarsak, fert başına büyüme yüzde 3.6 dolayında kalır. Türkiye'nin dış borçlar için kaynak yaratması için fert başına Millî Gelirin en az yüzde beş ve üstünde olması gerekir.

Dış borçların çevrilmesi için dövize olan ihtiyaç, dövizi hâlâ yumuşak karnımız yapıyor. Zira Türkiye cari açık veriyor. Bu açığı sıcak para ile kapatıyor. Sonunda cari açık dış borca dönüşüyor.

Sıcak para her zaman riskli olmuştur. İç ve dış faktörler nedeni ile, özellikle yabancı bankalar bir gecede döviz transferi yapabilirler. Aynı zamanda yabancı bankalar borçlarını geri çekebilir. Bu olaylar 2001'de Türkiye de, daha ağırı da Arjantin'de yaşandı.

Sıcak para çıkarsa, Merkez Bankası'nın rezervleri yetersiz kalır. Kurlar yeniden artar. Dış borçları çevirmek zorlaşır.

Böyle durumlarda Güney Kıbrıs'ta olduğu gibi panikleyen siyasi iktidarlar, bankadaki döviz mevduatına vergi getirebilir veya mevduatın bir kısmını devlete borç vermeye zorlar. Elbette Türkiye'nin bu duruma gelmesi beklenemez.

 Döviz sorunu ithalatın aksamasına ve üretimin aksamasına neden olur. İşsizlik artar.

Türkiye'de Varlık Fonu'nun kurulması, dış borçlanmada bu fon varlıkları teminat olarak verilirse, güven sorunu yaşarız. Ekonomide kırılganlık artar.

İster devlet ister özel sektör olsun, dış borçlanma yoluyla ekonomiye kaynak girişi olduğunda büyüme artar. Tersinde düşer.

Türkiye, net dış borç ödeyen ülke olduğunda, kaynak çıkışı olacaktır. Bu durum büyümeyi olumsuz etkileyecektir. Eğer çıkan kaynakların Millî Gelire oranı büyüme oranından daha yüksek ise, fakirleşme olur. Onun içindir ki dış borç yükünün artması gelecek nesiller için bir yüktür .

3- Elinde döviz tutanlara gelince... 2015 yılından beri döviz tutanlar kazanıyor.

 2017 Eylül ayında da,  yıllık bazda reel olarak dolar yüzde 5.44 ve Euro yüzde 12.14  getiri sağladı.

Yazarın Diğer Yazıları