Dövize kim tuzak kurdu?

Enflasyon artışını döviz kuru ve gıda fiyatları yarattı. Enflasyonla nominal kur, karşılıklı olarak birbirini tetikler.

MB, Mayıs ayı reel kur endeksi verilerini esas alırsak, 2003 temel yılı, Yİ-ÜFE bazlı reel kur endeksine göre TL yaklaşık yüzde 23, TÜFE bazlı reel kur endeksine göre ise TL yaklaşık yüzde 26-27 oranında daha düşük değerdedir. Yani bugün için bir doların 4.70 değil 3.50 dolayında olması gerekir.

Dünyada diğer paralar da dolara karşı değer kaybetti. Ancak en fazla TL değer kaybetti. 9 Haziran günü Mehmet Şimşek, ''Dünyada dolara karşı en fazla değer kaybeden para Türk Lirasıdır'' dedi.

Gerçekten bugün TL, Cumhuriyet tarihinin en düşük değerindedir.

Demek ki TL'nin aşırı değer kaybetmesi, dış etkenlere bağlı olarak gelişmedi, içeride yapılan yanlışlarla bağlı olarak ortaya çıktı.

1- Kur artışının siyasi ve ekonomik temellerine inilmedi. Bu nedenle de çözüm üretilmedi. Kur artışına neden olarak  yabancılar gösterildi.

Söz gelimi; Sayın Cumhurbaşkanı, 15 Nisan 2018'de  "Kalktılar bu ara bize kur savaşı ilan ettiler... Ne ilan ederseniz edin avcunuzu yalarsınız, avucunuzu... Eyy finans sektörünün içerisinde olanlar bizi kur, şu, bu bunlarla tehdit etmeye kalkmayın. Bu ülkede yaşam hakkı bulamazsınız.'' dedi.

Eğer bir provokasyon varsa, kur ve enflasyon arttığına göre, kimse avucunu yalamadı demektir. Kaldı ki, bankaların kur artışını desteklemesi, kendi ayağına kurşun sıkması demektir. Çünkü hepsinin yüksek oranda dış borcu var. Kur artışı bankaların TL cinsinden dış borç maliyetini artırır. Dışarıdan gelen yabancı sermaye parasını bugün yüksek değerden bozdurur. Ancak artış devam ederse çıkışta bu defa zarar eder. Dahası zaten portföy yatırımları ve doğrudan yatırımlarda azalma başladı.

2- 16 yıl süren cari açık döviz ihtiyacını artırdı.

Türkiye'nin temel istikrar sorunu, aysbergin görünmeyen yüzüdür.

Türkiye'nin tahmini olarak 470 milyar dolara ulaşan dış borçları, ödeme kapasitesinin üstüne çıktı.

Türkiye bir yıl içinde, kısa vadeli dış borçlar, cari açık ve vadesi gelen dış borçlar için 200 milyar doların üstünde kaynak bulması veya bu borçların yeni borçlanmayla çevirmesi gerekir.

Özel sektörün Şubat 2018 itibariyle, 114.6 milyar dolar döviz varlığı var. Buna karşılık 337.3 milyar dolar döviz yükümlülüğü ve 222.7 milyar dolar döviz açığı var.

3- MB, her zaman siyasi baskı altındadır. Bağımsız karar verip, önlem alamıyor.

4- Dış politikada AB çıpasını kaybettik. Ayrıca dış politikayı da iç politika için kullandık. Suriye sorunu ekonomiyi de riske sokuyor.

5- OHAL, hukukun tartışılır olması, seçim gecesinde olduğu gibi silahlı grupların yolları kesmesi ve taşkınlık yapması gibi olaylar, yatırımları ve döviz girişini engelledi. Turizme balta vurdu. Söz gelimi ABD, Türkiye'ye gidenleri uyardı.

Bu sorunlar çözümsüz değil, ancak önce siyasi iktidarın güç zehirlenmesinden çıkması ve ekonomik çözüm için tehditlerle değil, dünyanın bildiği yoldan doğru tespit yapması gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları